Gönderi

Mimarbaşı Sinan, büyük yetkilerle iş başına geldiği vakit, evvelâ mütehassis eleman bakımından yetişmiş bir ortam içinde, sonra da inşaat malzemesi bakımından İmparatorluğun dört bucağından her nevi vasıta ile getirtebilecek kudret ve selâhiyet, kendisine verilmiş bulunuyordu. Ayrıca Kanuni Suleyman devri, Devlet hazinesinin en zengin olduğu bir zamandır. Mimar Sinan'ın hayatında iki büyük talihi olmuştur. Uzun bir ömür içinde dehà sayılan mimarlık kudreti ve bunu gerçekleştire cek maddi imkânların kendisine pek bol miktarda verilmiş olması. Yaşadığı devir de, Türk Imparatorluğunun en geniş sınırlar içinde en kudretli olduğu zamandır. Diğer taraftan da etrafında ye tişmiş ve yetişmekte olan pek çok sanatkârın bir ekip halinde bulunmasıdır. Mimarlar, mühendisler, nakkaşlar, hattatlar, oymacılar, camcılar, taşcılar v.s. Bu ekibin bulunması ve yetişmesi ile kendi devrinde olduğu gibi kendisinden sonra da bir mimar Sinan ekolü olmuştur. Bununla beraber şüphe yok ki Sinan devrinden önce de, Selçuk mimarisinden ayrılan, Osmanlı Türklerinin ilk devirler mimarisi buna bir devamlılık sağlamıştır. İşte, bütün bu fırsatlar ve böyle bir ortam Sinan'ın mimarlık sahasında edindiği nazari bilgileri ve hayalinde kurduğu eserleri vücude getirmiye yardım etti. Sinan Istanbul'daki Ayas Paşa türbesinden sonra ilk büyük eserini Şehzade Camisinde vermişti. Înşaatı beş sene (1543-1548) süren bu caminin imareti, su yolları, çeşmeleri bizzat Sinan'ın plânına göre yapılmıştır. Bu arada Anadolu yakasındaki Mihrimah Sultan camisi de inşa edilmiştir (1548). 1549 senesi ise Kanunî kendi adını taşıyacak olan Süleymaniye camisini ve müştemilâtının inşasını emretmişti. Sinan'ın eliyle yapılan Süleymaniye'nin plânları ve resimleri Kanuni tarafından beğenilip inşasına başlandığı vakit, Sinan Istan bu semtine camisi, imareti, tabhanesi, medreseleriyle bir site oluyordu. Aynı senelerde yine Kanunî'nin emriyle Istanbul'un su yolları ile de meşgul olmuş ve şehrin çeşmelerine sular akıtmıştır (1554). İnşası yedi yıl süren Süleymaniye'nin açılışında Kanuni Sultan Süleyman, o kadar memnun olmuştur ki, kendisine açmak için uzatılan anahtarı, bizzat Başmimar Sinan'a vererek, bu emek mahsulünü onun açmasını dilemiştir". İşte, bundan dört yüz on bir yıl önce, 1557 yılında Süleymani ye'nin kapısını Mimar Koca Sinan açmış bulunuyordu. Süleymaniye külliyesi Istanbul şehrinin en muhteşem mimari eserlerinden biridir ve şehrin umumi görünüşündeki siluetine hâkim bir durumda yerleştirilmiştir. Haliç'e paralel yamacın üstündeki düzlükte, uzunluğuna inşa edilen cami ve türbeleri çevreleyen bahçesinin içinde, şadırvan avlusunun köşelerine oturtulmuş olan minarelerin yüksekliği tam ahenkli bir görünüşe sahiptir. Bu merkezden çevresine yapılan külliyenin diğer binaları ise arazinin şekline göre asıl cami büyüklüğüne engel olmadan fevkalâde tertipli bir suretle yerleştirilmiştir. Meselâ bunlardan Haliç'e doğru inen kademeli medrese gibi. Böylece bu külliyede medreseler, hastane ve tip medresesi, tabhane (prevantoryum) hamam, imaret, kervansaray gibi sosyal hayatın her ihtiyacına cevap veren binalar düşünülerek yapılmıştır. Onun için Süleymaniye külliyesini tam mânasiyle bir medeniyet müessesesi olarak görmek lâzımdır.
·
68 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.