Gönderi

238 syf.
7/10 puan verdi
Hz. Muhammed'in Örnekliğine Dair Bir Dizi Tefekkürler
Seyyid Süleyman Nedvi'nin "Hazret-i Muhammed (a.s.) Hakkında Konferanslar" kitabı, yazarın seri olarak vermiş olduğu sekiz konferanstan oluşmaktadır. Bu konferanslar 1925 yılında Hindistan'daki Madras Üniversitesi'nde Urduca dilinde verilmiştir. Konferansların çok beğenilmesi üzerine Seyyid Süleyman Nedvi, bu metinleri bir arkadaşından rica ederek Arapça'ya çevirmesini istemiş ve o da bunu birkaç ay içerisinde tamamlamıştır. Lâkin çeşitli siyasi olaylar nedeniyle bu çeviri 1952 yılında yayımlanma imkânı bulmuştur. Bu kitabın Türkçe'ye çevirisi ise Osman Keskioğlu tarafından yapılmıştır. Elimde üçüncü baskısı bulunan bu kitabın yayınevi ve basım tarihi şöyle: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları ve 1974. Nedvi, konferanslarının tamamına Hz. Peygamber'in risaletini merkeze almıştır. Hz. Peygamber'in en güzel örnek olmasıyla ilgili ilk konferansını vermiş, devamında onun risaletinin evrensel olduğu, hayatının tamamının kayıt altına alındığı, hayatının en ince noktalarında dahi örnek olduğu, getirdiği dinin itikadî yapısının diğer dinlerden ayrılan yönü gibi konulara dair açıklamalarıyla ve bol örnekleriyle konuşmalarını yapmıştır. Ayrıca birçok Batılı yazardan İslâm'ı över nitelikte değerli alıntılar yapmıştır. Muhatap kitlesinin müslüman ve Hindistanlı olmasını dikkate alarak Hinduizm, Budizm, Konfüçyanizm gibi dini nitelikli konularla çokça karşılaştırma yapmaya çalışmıştır. Bunlara ilaveten Hz. Peygamber'in siretini ve risaletini anlatma noktasında Hz. Musa, Hz. İsa, Zerdüşt, Buda gibi büyük insanların hayatlarını, yaşayışlarını konu bazlı karşılaştırmalarla açıklamıştır. Böylece sekiz konferans boyunca hem Dinler Tarihi hem Peygamberler Tarihi hem Siyer hem de Kelâm ilminin birçok konusuna değinilmiş olmaktadır. Yazarının Siyer ilmine ve diğer dinlere vukufiyeti ve bunları yetkin bir şekilde karşılaştırıyor olmasının kitabı daha değerli kıldığı düşüncesindeyim. "Hazret-i Muhammed (a.s.) Hakkında Konferanslar" kitabı, mukaddime ve sekiz bölümden oluşmaktadır. Yazar mukaddimede konferansları nerede verdiğinden, bunları kitaplaştırma ve Arapça'ya çevrilmesi sürecinden kısaca bahsetmektedir. Birinci Konferans (s. 5-30) "Peygamberlerin Sîreti, Beşeriyet için Numune-i İmtisal ve En Güzel Örnek Olduğu Hakkındadır" başlığını taşımaktadır. Konuşmanın başlangıcı canlı ve cansız varlıkların farkları ile başlamakta ve insanın mükellef olmasının ona verilen akıl ve idrak ile alakalı olduğu vurgulanmaktadır. Yazar, yaratılan varlıkların şuur noksanlığının artmasının Allah'ın onlara olan yardımını arttırdığı iddia etmektedir. Şuursuz varlıklara olan Allah'ın yardımının fazlalığına karşılık insanın kendisine verilen akılla bütün durumları aşabileceği ifade edilmektedir. İnsanın aklına ve bununla ilgili olarak sorumlu olduğu vurgusu yapıldıktan sonra konu peygamberlere ve nihayetinde Hz. Muhammed'e getiriliyor. Kur'an'ın Hz. Peygamber'in önceki hayatını risalete delil olarak sunduğu belirtilmektedir. Nedvi, büyük insanların, hükümdarların, şair ve filozofların hayatından akideyi düzelten, aklı kullanmayı sağlayan, yol gösteren örnekler çıkmayacağı ifade etmektedir. Rehberlik vasfının şair veya filozoflarda olmadığı vurgulanmıştır. Yazara göre nerede bir hayır varsa bu, bir peygamberin risaletine dayanmaktadır. Hatta peygamberlerin etkileri hâlâ devam ederken, sultanların hükmünün kalmadığı ısrarla yazar tarafından vurgulamaktadır. Yukarıda sayılan birçok farklı büyük grubun, teoriyi ortaya koyma noktasında bir sorun yaşamadıkları; ancak bunları pratiğe dökme hususunda örnek olmadığını, bunu başaranların peygamberler olduğu belirtiliyor. Görüldüğü üzere birinci konferans ile Seyyid Süleyman Nedvi, insanın değerli olmasını akla bağladığı gibi, peygamberlerin güzel örnek olma vasıflarının risalet öncesi ve sonrası hayatlarındaki uyuma ve etkilerinin hâlâ devam etmesine bağlamaktadır. Bunları anlatırken birçok şair, filozof ve hükümdarın hayatından örnekler de vermektedir. İkinci konferans (s. 31-55) "Hazret-i Muhammed'in Sîreti Bütün Milletler için Umumî Olup, Onun Risâleti Ebedî Olduğuna Dâirdir" başlığını taşımaktadır. Bu konferans, kitapta yer alanlar içinde beni en çok etkileyen iddiaları taşımaktadır. Konuşmaya Hz. Muhammed'in birçok evsafı kendinde topladığı, diğer peygamberlerin ise bazı özellikleri kendilerinde topladığı ile başlanmaktadır. Nedvi, iddiasını ispatlama noktasında Hz. Yakub, Hz. İshak, Hz. İsmail'de şahitlik vasfının; Hz. İbrahim ve Hz. İsa'da tebşir (müjdeci) sıfatının; Hz. Nuh, Hz. Musa, Hz. Hud, Hz. Şuayb'da münzir (uyarıcı) sıfatının; Hz. Yusuf, Hz. Yunus'ta davet sıfatının daha galip olduğunu ifade etmektedir. Hz. Muhammed'in hayatının ise bütün bu vasıfları kapsadığı belirtilmektedir. Seyyid Süleyman, bir kişinin hayatının örnek alınabilmesi için en başta onun hayatına dair doğru olayların bilinmesi gerektiğini söylemektedir. İnsanları etkileyenlerin kahramanlar değil, gerçek kişiler olduğu vurgusu yapılmaktadır. Sözlerinin devamında yazar, Zerdüşt, Buda, Nuh, İbrahim, Hud, Salih, İsmail, İshak, Yakub, Zekeriyya, Yahya, Musa ve İsa hakkında çok az bilgiye sahip olduğumuzu, hayatlarının farklı cephelerini, dönemlerini, aile hayatlarını, çevreleriyle ilişkileri gibi durumlar hakkında "gönüllere şifa verecek" bilgiler olmadığının altını çizmektedir. İsmi geçen kişiler hakkında açıklama yapan yazar, onların hayatları hakkında oldukça yüzeysel bilgilere sahip olduğumuzu ve bu durumun onları örnek almayı imkânsız kıldığını belirtmektedir. Davet yapan kişinin hayatı, kendi davet ettiklerinin uygulaması olması gerekir. Yoksa teoride herkes bir şeyler anlatabilir. Sonuçta mezkur isimlerin hayatları elbette davet ettiklerinin uygulaması olduğu noktasında bir şüphe teşkil etmese de, bunların elimizde yazılı olarak olmaması, hayatlarının detaylarını bilmememiz onları örnek almayı maalesef sağlayamamaktadır. Nedvi, konferans boyunca anlattıklarının özetini dört madde halinde vermektedir. Bunlar şöyledir (s. 54): "Bundan önce size söylediklerimi şöyle bir hatırlayın. İnsanların hayâtta örnek tutacakları büyük adamın hayâtında şu dört meziyetin bulunması şarttır : 1 - O şahıs, târihî olmalıdır, yâni doğru ve sahih târih onun hayâtını zabt ve tasdik etmelidir. 2 - Onun terceme-i hâli, derli toplu olmalıdır. Yâni, hayâtın muhtelif cihet ve safhalarını, bütün şuûnunu ihtiva etmelidir. 3 - Terceme-i hâli tam olmalıdır. Yâni, boydan boya mazbut olup, hayât zincirinin halkaları noksan olmamalıdır. 4 - Hayâtı amelî olmalıdır. Yâni, prensiplerini, da'vet ettıği fazilet ve vazîfeleri kendisi de yapmış olup, fiil ve hareketleriyle da'vet etmiş olmalıdır. Lisaniyle da'vet ettikleri şahsî, ailevi, içtimâî hayâtında bizzât yapmış olmalıdır. O'nun fiil ve hareketleri insanlık için örnek olarak kalmalıdır." Üçüncü konferans (s. 56-84) "Târihî Bakımdan Hazret-i Muhammed'in Sîreti" başlığını taşımaktadır. Bu konferansında Seyyid Süleyman, hadis konusuna yoğunlaşmakta ve Hz. Peygamber'in siretinin günümüze kadar ulaşmasında hadislerin yazımı, tedvini, muksirun sahabîler, Hz. Muhammed'in hayatını öğrenebileceğimiz önemli kaynaklar gibi konulara yoğunlaşmaktadır. Bu bölüm Hadis ilmiyle ilgilenenler için önemli bilgiler içermektedir. Yazara göre hadisleri yazmamaya iten 3 sebep şunlardır (s. 62): 1 - Başlangıçta Kur'an ile hadislerin birbirine karışma tehlikesi 2 - Sahabenin hadislerin yazılıp, sadece yazmaya güvenip ezbere gereken hassasiyeti vermeme endişesi 3 - Elinde yazılı hadis metni bulunan kişinin âlim olduğu zannına kapılma tehlikesi. Daha sonra Hz. Peygamber zamanında birçok yazılı metin bulunduğu ifade edilerek bunlar sayfalarca örneklendirilmektedir. Devamında ise hadis tedvininin yüz senesinden sonra başladığı iddiasının asılsız olduğu vurgulanarak, hadislerin tedvininin üç aşama katettiği ifade edilmektedir. Bunlar yazara göre şöyledir (s. 72-73): "Doğrusu; hadîslerin, haberlerin ve ahkâmın müslümanlarca cem' ve tedvîni, toplanıp yazılması üç devir geçirmiştir. Birinci devirde; ulemâdan her biri kendi bildiklerini toplamıştır. İkinci devirde: Mühim İslâm merkezlerinden her birindeki ulema, yaşadıkları o şehirdeki ulemâ nezdinde olanları o şehir halkına mahsus bir kitapta toplamıştır. Üçüncü devirde; dîn-i İslâm ilimlerinin cümlesi her şehir ve diyardan toplanmıştır. Tedvîn mevziî olmaktan çıkmış, umûmîleşmiş; böylece büyük dîvanlar ve mecmualar, değerli musannefat ve kitaplar yazılarak meydana getirilmiş; bunlar bugüne kadar gelmiştir. Ve hâlâ elimizde olanlar bunlardır." Daha sonra konu Hz. Peygamber'in hayatının kaynaklarına gelmektedir. Siretin kaynağı noktasında ilk kaynak Kur'an olarak ifade edilmektedir. Daha sonra sırasıyla Hadis, Megazi, Tarih, Delail, Şemail kitapları kaynak olarak zikredilmektedir. Dördüncü konferans (s. 85-110) "Kamil ve Mükemmel Olması, Beşeri Hayatın Bütün Şuûnunu İhata Etmesi Bakımından Hazret-i Muhammed'in Sireti" başlığını taşımaktadır. Bu konferansta Seyyid Süleyman Nedvi, Hz. Muhammed'in hayatının en ince noktasına kadar aktarıldığını, onun hayatında gizli bir noktanın kalmadığını ifade etmektedir. İddiasını kanıtlamak için yazar, Tirmizî'nin Şemail'inin içindekiler kısmının 52 başlığını vermektedir. Hz. Peygamber'in düşmanlarının dahi onun pak siretine bir leke konduramadıklarını, ailesinden kendisine inanmayan kimsenin çıkmadığından, hattâ ona ilk inananların ailesi olduğu ifade edilmektedir. Hz. Peygamber'e inananların onu yalnız bırakmadığı, terketmediği de vurgulananlar arasında. Hz. Peygamber'in ashabının ona olan itaatlerinin ve bağlılıklarının Hz. İsa'ya inananlarda olmadığını vurgulamak için şu alıntıya yer veriliyor (s. 105-106): "Higens «Appologey For Mohammed = Muhammed'den itiraz» unvanlı kitabında der ki; «Hazret-i İsa'nın etba'ı şunu dâimâ hatırlarında tutmalıdır ki, Hazret-i Muhammed'in da'veti Ashâbının kalplerinde öyle bir hamiyet ve gayret uyandırmıştır ki, Hazret-i İsa'ya ilk tâbî olanlarda bunu göremiyoruz. Onlarda böyle birşey arayanlar elleri boş, hâib ve hâsir dönerler, Düşmanları, Hazret-i İsa'yı çarmıha germeğe götürdükleri vakit, havârileri onun etrafından dağılıp kaçtılar. Onu yalnız bıraktılar. Arkadaşları onu aldattılar. Dîni sermestlikten ayılarak Peygamberlerini düşmanlarına teslim etmekle ona ölüm kadehini sundular. Hazret-i Muhamed'in Ashâbı ise, tecavüze uğrayan Peygamberlerinin etrafında bir kale gibi toplandılar, canlarını tehlikeye koyarak Onu müdafaa ettiler ve düşmana galebe çaldılar.»" Müslüman olan bir toplum ile Hıristiyan olan bir toplumun seçtiği dinin peygamberini örnek alma noktasında nasıl bir durumda olduğu çarpıcı bir şekilde şöyle dile getiriliyor (s. 109): "Hint veya Afrika putpereslerinden bir kabîle, Hıristiyanlığı kabûl ederek Hazret-i İsâ'nın dinine girse, dinini İncil'den alır. Fakat harsini ve hayâtın diğer mazâhirini Avrupa medeniyet ve harsinden almış olur. Halbuki Avrupa medeniyetinde Hıristiyanlık eseri yoktur. Bir kavim Müslümanlığı kabûl edince, dînini Hazret-i Peygamber'in da'vet ettiği şekilde kabûl eder. Peygamber'i örnek tutar. Âdâb-ı muâșeret ve cemiyet hayâtı tarzını ondan öğrenir." Beşinci konferans (s. 111-140) "Hazret-i Muhammed'in Sîreti, Hayâtının Her Safhasını Câmi' Şümullü Bir Örnektir" başlığını taşımaktadır. Bu konuşmada yazar, Hz. Muhammed'in hayatının hayatın her alanında örneklik teşkil ettiğini, onun hayatının mutedil olduğunu ifade etmekte ve onun hayatından iddialarını kanıtlamak için bazı örnekler vermektedir. Altıncı konferans (s. 141-174) "Sîret-i Muhammediyye'nin Amelî Cihetleri" başlığını taşımaktadır. Bu bölümde Hz. Peygamber'in hayatından birçok örnekle davranış yönünden onun nasıl örnek bir hayata sahip olduğu kanıtlanmaya çalışılmaktadır. Yedinci konferans (s. 175-207) "İslâm Peygamberi'nin Risâleti Bütün İnsanlara Şâmildir" başlığını taşımaktadır. Bu bölümde yazar, dinin 4 boyutunun olduğunu ifade etmektedir: Akaid, İbadât, Muamelât ve Ahlâk. Daha sonra her bir boyutu Tevrat, İncil ve İslâm ile karşılaştırmalı bir şekilde ortaya koymaya çalışmaktadır. Yine burada tenasüh inancını ve aslî günah inancını eleştirmekte ve İslâm'ın bu iki inanca da karşı olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca İslâm'da hiçbir peygamberin insandan başka bir şey olmadığına, tanrılık yahut üstünlüğe sahip olmadığı da vurgulananlar arasında. Sekizinci konferans (s. 208-238) "Amel Cihetinden Hazret-i Muhammed'in Sîreti" başlığını taşımaktadır. Bu konuşmada yazar ilk olarak İslâm'dan önceki dinlerin yoldan çıkmasının üç önemli sebebini saymaktadır (s. 208): "1 - Teşbîhe düştüler, yâni Allah'ı mahlûkattan birine benzettiler. 2 - Allah'tan ayrılmış ve müstakil bâzı sıfatlar tanıdılar. 3 – Âlemdeki mezâhirin çokluğuna aldandılar. Alah'ın masnûâtını ve O'nun hudutsuz kudretinin âsârını yanlış anladılar. Allah'ın insanlığa bir lütfu olan İslâmiyet gelince, kafalardan bu gibi yanlış vehimler silindi, karanlık şüpheler ortadan kalktı, gözlerden perdeler açıldı." Yazar, bu üç konuda İslâm ile diğer dinleri detaylıca karşılaştırmaktadır. Daha sonra İslâm'ın Allah'a ibadeti yanlış anlamayı nasıl düzelttiği detaylıca bahsedilmektedir. Bu konuda ibadetin acı vermesinin daha çok sevap getireceği anlayışının yanlış olduğu, ibadetin özünün ihlas ile iş yapmak olduğu belirtilmektedir. İslâm'da emredilen her bir ibadetin aslında bir amaç uğruna emredildiği, ibadetin araç olduğu söylenmekte, kurban ibadetinin eskiden yanlış anlaşıldığı ifade edilmektedir. İslâm'da insanlar arası sınıf farklarının olmadığı, din ile dünyanın birbirinden ayrı olmadığı, dinin dünyayı engellemediği ifade edilerek konferans sonlandırılmaktadır. Sonuç olarak Hz. Muhammed'in peygamberliğinin, örnekliğinin eşsizliği ve imkânı noktasında ciddi argümanlar ve deliller öğrenmek isteyenlerin, İslâm dışındaki diğer dinlerin kurucu yahut peygamberlerinin Hz. Muhammed'e göre konumu hakkında detaylı bilgiler öğrenmek isteyenlerin bu kitabı es geçmemelerini tavsiye ederim.
Hazreti Muhammed Hakkında Konferanslar
Hazreti Muhammed Hakkında KonferanslarSeyyid Süleyman Nedvi · Diyanet İşleri Başkanlığı · 19573 okunma
·
354 görüntüleme
Samet Onur okurunun profil resmi
Bu incelemeyi medium hesabımdan okumak için tıklayınız: sametonurr.medium.com/hazret-i-muhamm...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.