Gönderi

288 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 11 days
SON YÖRÜKLER ve KENDİ KENDİNE YETEBİLEN HAYAT TARZIYLA İLGİLİ BİR İNCELEME
Ali Küçükaydın, bu kitabında, 1950’li yıllarda Alman etnolog Ulla Johansen’in “50 Yıl Önce Türkiye'de Yörüklerin Yayla Hayatı” adlı kitabının arka planını anlatmaktadır. Kendisi de bir Yörük olan Küçükaydın bir yandan Ulla Johansen’in bu eşine az rastlanır çalışmasını anlatırken, diğer yandan da kadim bir medeniyet, kadim bir kültür olan Yörük hayatının sona erişini bir ağıt ve destan tadında sunuyor. Belki de içinden geldiğim ve benim de araştırmalar yapıp yazıya döktüğüm bir konu olduğundan mıdır bilmem, Küçükaydın’ın bu kıymetli çalışması sanki beni o erişilmez Kaf Dağı’na aldı götürdü. Yörük hayatı konusunda Ali Rıza Yalgın’ın Cenupta Türkmen Oymakları, A. Zeki Özdemir’in Avşarlar ve Dadaloğlu, adlı çalışmaları da elbette çok önemli. Lakin Küçükaydın’ın burada kendi obası ve kendi hayatı üzerinden Yörükleri anlatıyor olması, kitaba ayrı bir değer katmaktadır. Küçükaydın, bu kitabında sadece Yürük kültürünün ağıtını ağlamaz, Osmanlı’yı yıkıma götüren yanlış politikalardan, tutun “Kentsel Dönüşüm” adı altında, şehirlerimiz, halkımız ve ülkemize yapılan ihanetlere de göndermeler yapar. Türklerin Anadolu’ya geldikleri son bin yılda Anadolu sayısız işgaller, yağma talan görmüş fakat bunların hemen hepsi düzenli ordular sayesinde değil, bu dağ insanlarının canını malını hiçe sayan fedakarlıkları sayesinde atlatılabilmiştir. Fakat bin yıldır onların hiç olmazsa kışın bari başlarını sokacak bir damları neden olmamıştır diye baktığımızda onların, dışarıdan gelen tehditlerden ziyade kendi devletlerinin yağma, talan ve zulmünden kurtulmak için bu hayatı tercihe zorlandıklarını görürüz. Zira bu insanlar yerleri yurtları belli olursa, “Şalvarı şaltak Osmanlı / Eğeri kaltak Osmanlı / Ekende yok biçende yok / Yiyende ortak Osmanlı” şeklinde tanımladıkları padişahlar, sultanlar, paşalar, beyler ellerinde avuçlarında ne varsa hepsini alacak, kendileri yine aç kalacaklardı. Nitekim öyle de oldu maalesef. Kitapta da çok güzel izah edildiği gibi, o kadim kültür sürdürülemez bir hal aldı ve 1980’lerde tamamen bitti ama bu hayat, dönüşüme uğrayarak kışın kendi yaptıkları toprak damlarda, yazın ise yaylalarda yine de kısmen sürdürülüyordu. Çok yönlü sinsi ve kirli bir planın parçası olarak 2000’li yıllarda önce köy okulları ve köy karakolları kapatıldı. Sonra, HES, taş ve maden ocakları bahane edilerek köylünün ekip biçtiği, keçilerini otlattığı bir avuç toprağı gasp edildi. En son olarak da plansız programsız yapılan yüksek gerilim hatları ve bakımı yapılmayan elektrik şebekeleri vasıtasıyla bütün ormanlarımızı ateşe verdiler ve kendileri söndürmedikleri gibi köylünün söndürmesine de izin vermediler. Şimdi yanmayan fundalık, meşe, makilikler, hatta çınarları da kestiler, bütün araziler dikim sahasına dönüştürüldü. Böylelikle de kendi kendine yetebilen bu kadim hayat tarzı tamamen bitirilmiş oldu. SONUÇ OLARAK: Zorla dağdan indirilerek şehirlere hapsedilen bu millet, Düyunu Umumi köprü, otoyol, havalanı, hastaneleri, borç batağı, açlık, yokluk, yolsuzluk ve göçmen politikaları ile şimdi bir kez daha Anadolu’dan atılma tehdidiyle karşı karşıyadır. Fakat, ne yazık ki bu defa: “Kalktı göç eyledi Avşar elleri / Ağır ağır giden eller bizimdir / Arap atlar yakın eyler ırağı / Yüce dağdan aşan yollar bizimdir Belimizde kılıcımız Kirmani / Taşı deler mızrağımın temreni / Hakkımızda devlet vermiş Fermanı / Ferman padişahın dağlar bizimdir Dadaloğlum yarın kavga kurulur / Öter tüfek davlumbazlar vurulur / Nice Koçyiğitler yere serilir / Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” deyip meydana çıkacak bu yedek kuvvetlerden de mahrum bırakılmış durumdayız. Evet, İbni Haldun: “Geçmişler geleceğe suyun suya benzediğinden daha ziyade benzerler” diyor. Geçmişi bilmeyenin geleceği de yoktur. Yerel tarih yazılmadan yazılan genel tarih gerçek tarih değildir. İşte bunun için ben herkesi yerel tarih yazmaya ve okumaya davet ediyorum. Sayın Ali Küçükaydın'ın bu eseri, elinizden bırakmadan okuyabileceğiniz, sürükleyici ve duygu dolu bir çalışma. Okuyarak kalın.
Ulla Yörük Obasında Bir Alman Kızı
Ulla Yörük Obasında Bir Alman KızıAli Küçükaydın · HS Yayıncılık · 20216 okunma
·
124 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.