Gönderi

204 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 days
İslâm Ahlâkının Formüllendirilmesi Yolunda Felsefî Bir Yaklaşım
Eser İslâm geleneğindeki îman ve İslâm esaslarının formülesine benzer bir formülasyonun İslâm ahlâkı için de yapılması gerektiği fikrini hareket noktası olarak alıyor. Bu çerçevede üç türlü ahlâkı irdeleyerek bu ihtiyâca ne kadar cevap verdiklerini sorguluyor: Dînî ahlâkın pek çok ahlâkî ilke belirlenmesine rağmen sistematik olmadığını, tasavvufî ahlâkın yine ideal ahlâkı belirlemekle beraber herkese hitap edecek sadelik, kolaylık, uygulanabilirlik ve kapsayıcılığı içermediğini, felsefî ahlâkın ise sistematik olsa bile İslâmî olmadığını belirterek İslâm ahlâkının temel esaslarının belirlenmesinde bu üç özelliğin bir arada bulunması gerektiğini ifade ediyor. Bu arada Platon'un meşhur adalet, hikmet, şecaat ve iffet dörtlemesinin de İslâm düşüncesinde Gazâlî'ye kadar etki etmekle beraber İslâm ahlâkını tamamen kapsamadığını vurguluyor. Bu ilkelerin Platon'un devlet ve toplum anlayışından bağımsız olmadığının da altını çiziyor. İslâm ahlâkının Kur'ân'dan yola çıkması gerektiğinden hareketle önce Kur'ân'daki fazîletlerin sayısal çoğunluğunu dikkate almayı deniyor (110), ama herhangi bir sebep belirtmeden Kur'ân'daki tek bir âyeti esas alma ilkesine geçiş yapıyor. Sonuçta Nahl sûresindeki meşhur âyetteki (16/90) fazîlet ve rezîletleri hareket noktası olarak ele alıyor: "اِنَّ اللّٰهَ يَاْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَاٖيتَاٸِ ذِى الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْیِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ" Türkçesi: "Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara bakmayı emreder; hayasızlıktan, fenalıktan ve azgınlıktan nehyeder. Dinleyip anlayıp tutasınız size böyle öğüt veriyor." Bu geçişteki gerekçeyi yazarın metinde zikrettiğini ben şahsen yakalayamadım. Ama bu gerekçelendirmeyi Sonuç'ta (146) zikrediyor. Buna göre îman ve İslâm esasları da âyetlerdeki sayısal çokluğa göre belirlenmemiştir. Oysa bu kısmın gelişme kısmında gerekirse rakamlar verilerek belirtilmesi faydalı olurdu. Uzun temellendirmeler yaparak âyetten hareketle dört temel fazîleti İslâm ahlâkının temel fazîletleri olarak teklif ediyor: Adalet, muâvenet (yardımlaşma), iffet (özdenetim) ve merhamet. Adalet cana kast edilen suçlara karşı canın korunmasını, muâvenet mala kast edilen suçlara karşı malın korunmasını, iffet ırza kast edilen suçlara karşı ırzın korunmasını, merhamet ise diğer suçlara karşı korunmayı esas alan birer temel erdem olarak gösteriliyor. Bu yönüyle faydalı bir zihin ürünü olmuş. Ancak bunlar arasında tedâhüller olduğu/olabileceği göz ardı edilmemeliydi. Bu fazîletlerin her birinden de ayrı fazîletlerin türediği ifâde ediliyor. Şahsen böyle bir çalışmada benim bir felsefeciden beklediğim kavramları doğru oturtmak olurdu. Fazîlet olarak ortaya konulan kavramlar zaman zaman eylemlerle karışıyor. Meselâ müslümanlara karşı mütevâzî olmak (117) bir fazîlet/erdem olarak niteleniyor. Bu bir eylem midir, bir ahlâk mıdır? Bunlar üzerinde yeniden düşünülebilir. Aynı sayfada Said Havva'nın beş fazîletten cihâdı nasıl çıkardığı, burada bir mantık hatası olup olmadığı da sorgulanabilirdi. Ayrıca Kur'ân'dan yola çıkan yazarın ümmetin tecrübesindeki ortak noktaları göze almadığı da dikkat çekmekte. Meselâ aralarında farklı anlama ve uygulamalar bulunsa da hem Ehl-i Sünnet'te hem Mûtezile'de hem Hâricîlerde hem da Şia'da var olan emr-i bi'l-mâ'rûf ve nehy-i ani'l-münker ilkesi ve bunun dayandığı ilkeler nasıl ele alınmalıdır? İlk dönem müslümanlarının fazîlet olarak ileri sürdüğü hususlar mezheplerin ortak terimlerinden de izlenebilir. Sonuçta yazar İslâm ahlâkının temel fazîletinin İslâm'daki tevhid ilkesi gereğince teke indirilebileceğini, bu terimin de Cibrîl hadisindeki ihsân terimi olabileceğini ifâde ediyor. Bunun da Allah sevgisi/ilâhî aşk ve Allah'a saygı/takvâ ile beraber ele alınabileceğini, fakat ihsânın bu iki kavramı kapsadığı ifâde ediliyor. Ancak bu terimin, yukarıda "kapsayıcı ve uygulanabilir ol"mamakla vasfedilen tasavvuf ahlâkının hareket noktası olduğu göz ardı ediliyor. Yazar şayet İslâm ahlâkının temel esaslarını belirlerken, bir yandan herkese hitap eden ve uygulanabilir olan ilkeler olmasını gözetirken, diğer yandan bitmez tükenmez bir ideal arayışının da hareket noktası olmasını göz ardı etmeseydi çok faydalı olurdu. Böylelikle hem temel İslâm ahlâkı esaslarının bir yandan herkesçe uygulanabilir olduğunu, ama diğer yandan bir ideal arayışının da ilk adımı olduğunu birlikte ele almış olur hem de bir ideal arayışı olan tasavvuf ahlâkının da bu temel İslâm ahlâkından hareket etmesi gerektiğini vurgulamış olurdu. Zira tasavvufun İslâm içinde kalmasının da, dînî hayatın bir ideale doğru gelişme göstermesinin de garantisi böyle bir bakış açısıdır. Şu halde konulacak İslâmî fazîletlerin ana haritası bir yandan bu fazîletleri temel hareket noktası olarak gösterirken diğer yandan tasavvufî ideal arayışını da temel hareket noktası olarak ortaya koymalıdır. Kitabın ekinde yer alan Savaş ve Terör karşısında ahlâk ve bunların altındaki kategorizayonları içeren iki makale de özellikle günümüzün çıkmaza varan problemleri içerisinde ahlâkın yeri ve konumunu araması açısından hayli faydalı görünüyor. Günümüzde tekrar tekrar okunması gereken iki metnin kitaba eklenmesi isabetli bir tercih olmuştur. Yukarıda tenkidi yapılan noktalarına rağmen kitap bir arayışın ürünü olup faydalı bir perspektif sunuyor. Zaten yazar kendisi de kitabın çeşitli kısımlarında olduğu Sonuç'ta da (148) bunun tartışmaya açık bir teklif olduğunu belirtmekten geri durmuyor. Daha önce (2017) Latif Tokat dostumuzun teklifiyle İslâm Ahlâk Felsefesi dersinde okutmuş olduğum bu eseri ikinci defa okurken yepyeni şeyler bulduğumu da itiraf etmeliyim.
İslam'da Ahlak'ın Şartı Kaç
İslam'da Ahlak'ın Şartı KaçCafer Sadık Yaran · Elif Yayınları · 20055 okunma
·
1 plus 1
·
177 views
Zafer Erginli okurunun profil resmi
Aslında bu kitabın üzerine hayli bir etik ve ahlâk okuması yapmak faydalı olurdu. Ama fırsat bulmak kolay değil tabiî.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.