Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

YALANLARI SIYIRIP ATMAK
Günahın doğası hakkında hiç düşündünüz mü? Başlangıçtan beri Adem ve Havva'dan itibaren hala günah aynı şekilde doğasını korumaya devam etmektedir. Günah bazen bizi eğlendirir, bizimle uyur, bazen bizi neşelendirir ama onun doğası hep aynıdır. Hayatımızdaki aldatmacaların hepsi ölümcüldür ama en ölümcül olanı Şeytanın, Tanrı ve günah hakkında anlattıkları yalanlardır çünkü o bizi Tanrı'nın kendi Sözü içinde, kendisi hakkında söylediklerinin doğru olmadığına inandırmaya çalışmaktan hiç usanmaz. Tanrı'nın günah konusundaki söylediklerini yalanlamaya ve günahın doğasını çarpıtmaya, Tanrı'nın pek iyi, günahında pek kötü olmadığına bizi iknadan hiç vazgeçmez. Düşünsenize, bir fotoğraf çekiyorsunuz ama teknoloji o kadar ilerledi ki en berbat halinizi bile en harika şekilde görünür vaziyete dönüştürebiliyorsunuz. Fotoğrafta ne kırışıklık, ne sivilceler ne de başka herhangi bir pürüz gözükmüyor. İşte günahın üzerinde Şeytan'ın da yaptığı tıpatıp buna benziyor yani iğrenç veya şekilsiz bir şeyi alıp, güzel sanatsal bir hale dönüştürerek, onun görüntüsüyle dolayısıyla da algılanışıyla ilgili bizlere oyun oynuyor. Gelgelelim günahın doğası ne kadar süslenirse süslensin o yine de asıl doğasını yitirmiyor. Bir örnek vereyim; Siz çok masum ve sakin görünen yavru yılanı eve alsanız ve onu büyütmeye başlasanız o yavru yılan günü geldiğinde kendi doğasına uygun olanı yani ölümcül doğasını ve gerçek yüzünü bir şekilde size gösterecektir. Sizin onu çok sevmeniz, en güzel şekilde onu beslemeniz, onun size zarar vermesine engel olmayacaktır. Şeytan'da aldatarak Aden bahçesinde herkesin düşündüğünden çok daha büyük bir zarara neden olan o isyanı başlatmayı başarmıştı. Bugün bize anlattığı yalanların özü Aden bahçesindeki atalarımıza söylediği yalanlarla aynıdır. Düşmanın söylediği yalanlarla ilgili en ana yalan görülmediği, duyulmadığı sürece günahı gizleyebileceğimiz konusundadır. Tanrı Adem'e "o ağacın meyvesini yedikleri takdirde öleceklerini söylemişti. Bu buyruk çok açıktı. Yani, O'nun buyruğu neydi "Yeme!" " Ona, “Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin” diye buyurdu, “Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.” (Yaratılış 2:16-17) Eğer itaatsizlik ederlerse bunun sonucunda ne olacağı da gayet açıktı. Neydi? "Yersen Ölürsün." Ama Şeytan, Tanrı'nın onlara söylediği söz hakkında şüphe uyandırarak, iyiliği konusunda onları tekrar şüpheye düşürdü. Sanki Yaratıcı'nın onların hayatını kontrol etmeye çalıştığını, ya da iyi olan bir şeyden mahrum bırakmaya çalıştığını düşündürdü. Sonra bu itaatsizliğin doğuracağı sonucu saptırarak şöyle dedi; "Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu. Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı, “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.” Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi, “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.” (Yaratılış 3:1-5) Düşman bizim günahımız konusunda cezalandırılmayacağımıza, ektiğimizi biçmeyeceğimize, bugün aldığımız kararların sonucuna katlanmamız gerekmeyeceğine, ateşle oynayabileceğimize ama yanmayacağımıza inandırmaya çalışır. Belki bu düşünceleri mantıken reddediyor olabiliriz ama diğer birçok yalan da olduğu gibi bunlara da bilinçli bir şekilde inanmıyoruz. İnsanın günah işlemeyi seçmesinin nedeni her zaman yakalanmayacağını veya bunun cezasını çekmekten kurtulacağını düşünmesidir. Bu yüzden insanın karnı tıka basa doluyken bile canının çektiği bir şeyi yine de yemeye kalkışmıyor mu? İnsanlar dünyasal felsefeleri yansıtan dergileri, kitapları okuyarak ya da filmleri izleyerek, televizyon programlarını takip ederek ve sözlerine dikkat etmediği bazı müzik parçalarını dinleyerek eğlendiğini zannedebilir. Küfürlü konuşmanın, terbiyesizce davranmanın, ahlaksız davranışlarda bulunmanın özgürlük olduğunu sanabilir ama bunları yaparken bir an bile durup bunların sonucunda kendi iç dünyasının neler olacağını düşünmez. Oysa böyle yaparak insan, vicdanının hassasiyetini azaltır ve günaha karşı bir hoşgörü geliştirmeye başlar. Günah işlemeye olan istek artar, Kutsallığa olan açlık yok edilir. Bunları yaparak insan Tanrı'yla ilişkisinin ortasına engel duvarı inşa eder. Aklını, düşüncelerini dünyevi bakış açısıyla doldurur ve böyle bakmaya alıştırır. Bütün bunlar daha sonra kişinin yaşam şeklini belirler. İnsanın gördüğü, duyduğu şeylere göre davranma olasılığını artırır. Kişi cinsellik konusunda Kutsal Kitaptan uzak ve aykırı bir görüşe sahip olmaya başlar. Bu da evlilikleri yıkmaya, ve paklığı kaybetmeye yol açar. Bunlar sadece kendimize değil aynı zamanda nesillerimize de bulaştırma olasılığını arttırmaktır. Bize karşı hata yapan herhangi bir kişiye kin besleyerek eninde sonunda içimizde ki bu acının doğru düşünebilme kapasitemizi yok edeceğine, bizi mutsuz ve duygusal olarak dengesiz yapacağına, kronik olarak yorgunluk, baş ağrıları, kas krampları, sindirim sistemi bozuklukları gibi sorunlarla bedenlerimize etki edeceğine, kendi günahlarımız için Tanrı'dan af dilemeyi engelleyeceğine, etrafımızda ki insanların çevremizde bulunmaktan hoşlanmamalarına, aklımıza ve duygularımıza sadakatsizlik tohumlarını ekmiş olduğumuzu düşünmeyiz. Aklımıza koyduğumuz fantezilerle gerçekten partnerimizin yapamayacağı şeyleri hayal ederek bakın, ilişkilerin mahvetme olasılığını arttırdığımızın, bunun sadece bizi değil nesillerimizin de hayatını mahvetme ihtimalinin yüksek olduğunu düşüncelerde ki bu fanteziler direkt bir aldatma ya da zina olmasa bile, bunlar aracılığıyla daha sonra yaşanacak bir başka ahlaki sorunla kişinin kapı açtığını, ailesinden ve Tanrı'dan uzak umutsuz bir durumda kendisini bulabileceğini hesap edemiyoruz. Bu yüzden yapmamız gereken şey kendimize her zaman Şeytan'ın bir yalancı olduğunu sürekli olarak hatırlatmak olmalı. Tanrı'nın "günah" dediğini Şeytan "eğlenceli, güvenli, masum işte cazip, önemsiz bir şey, ihtiyaçlarını karşılama ya da doğal bir ihtiyaç ve kaçınılmaz olarak " diye adlandırır. Ancak gerçek şu ki; Günah tehlikeli, ölümcül ve yok edicidir. Gerçek, her insan ektiğini biçecek, Gerçek; bugün aldığımız kararların bir gün sonuçlarına katlanmamız gerektiğidir. Gerçek; ateşle oynamaya kalkışırsak, kendimizi yakmamızın kaçınılmaz olduğudur. Gerçek şu ki; Günah olgunlaşınca, ölüm getirmektedir. Yakup 1:13-15'te der ki; "Ayartılan kişi, “Tanrı beni ayartıyor” demesin. Çünkü Tanrı kötülükle ayartılamadığı gibi kendisi de kimseyi ayartmaz. Herkes kendi arzularıyla sürüklenip aldanarak ayartılır. Sonra arzu gebe kalır ve günah doğurur. Günah olgunlaşınca da ölüm getirir." Tıpkı bir hamilelik dönemi gibi. Şeytan aldatıcılığını günah işleyince yakalanmayacağımızı söylemekten daha da ileri götürür Tanrı'ya itaatsizlik edip bu davranışın olumsuz sonuçlarından hem kaçabileceğimizi hem de bu meyveyi yemenin faydalarından yararlanabileceğimizi söyler. “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.” (Yaratılış 3:5) Aslında Şeytan'ın burada söylemek istediği şey kişinin eyleminin sonuçlarının ve kendi yolundan gitmesinin vereceği zevk ve çıkarlara değecek bir şey olduğu. Havva ona inanmıştı. Bizler de inanıyoruz. Ne de olsa günah işlemenin de bir şekilde zevk verdiğini düşünmesek neden günah işleyelim ki? Örneğin; Evliliğinde pürüzler olan bir kişi yasak bir aşk ilişkisini niye yaşar? Çünkü kendisini hayal kırıklığına uğratan evliliğine dayanabilmesine yardımcı olacak ve terk edebilme gücü verecektir bu ilişki ona. Sahte bir iyi hissettirme. Maalesef ki Şeytan'ın günahın olumlu etkileri hakkında doğruyu söylediğini sanıyoruz. En çok bizi yanıltan şey ise "Sandım ki" Evet belki günah kısa bir süreliğine zevk getiriyor ama eninde sonunda yıkıcı etkisi de istisnasız herkeste ortaya çıkıyor. Ayda Danacıoğlu youtube.com/watch?v=4QEQ2Bs...
192 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.