Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

216 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Lars Svendsen
Lars Svendsen
, Norveç Bergen Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde bir profesör. Bu kitabı da felsefi teori ortaya koyan bir eser olmaktan ziyade bir araştırma eseri niteliğinde. Giriş yazısında "Yalnızlık hakkında bildiğimi düşündüğüm neredeyse her şey yanlış çıktı." diye belirterek aslında yaygın kanılara sahip olmasına rağmen yalnızlığın nedenleri, bu duyguya sebebiyet veren sürecimiz hakkında yapılan araştırmaların toplanmasıyla aslında yalnızlığa nasıl yanlış baktığımızın değerlendirildiği; Aristoteles'ten, Platon'dan, Montaigne'den, Pascal'dan, Nietzsche'den, Zimmermann'dan, Heidegger'den yalnızlık, tek başınalık, ölüm, aşk, dostluk hakkındaki düşüncelerin metnin içerisine işlendiği etkileyici bir çalışma. İnce sayılabilecek bir eser ama yoğun bir kaynakça ve araştırma sayesinde doyurucu bir okuma sağlıyor. Birçok incelemede eserin bu doyuruculuğuna değinilmişken ben başka bir hususa değinmek istiyorum; ülkemizde hissedilen yalnızlığın sebebi hakkındaki değerlendirmesine. Güven ile yalnızlık arasındaki ilişkinin hem birey hem de devlet düzeyinde gözlemlenebileceği tespit ediliyor. Bu doğrultuda yerlileri daha yüksek düzeyde kişilerarası güven sergileyen ülkelerin daima yalnızlığın daha az yaygın hissedilen yerler olduğu, düşük güven seviyesinin ise yalnızlık seviyesini yükselttiği anlaşılıyor. Norveç ve Danimarka gibi ülkelerde, yurttaşların bariz bir çoğunluğunun çoğu insana güvenebileceğine inanırken, aynı şeye Türkiye'de on kişiden birinin inanmakta olduğu tespit edilmiş. Bir ülkede yüksek güven düzeyinin oluşmasını sağlayan şeyin tam olarak ne olduğu tartışmalı olsa da hukukun egemenliği, güçlü bir sivil toplum, yolsuzluğun düşük oluşu, kültürel homojenlik, refah, ekonomik eşitlik gibi hususların bu güveni sağladığı değerlendirilmekte. Günümüz Türkiye'sinde ise bu güven ortamı kasten yıkılmaya çalışılıyor gibi görünmekte. Zira toplumun demografik yapısına zarar verecek nitelikteki göçmen politikası ile halihazırda sağlanamamış kültürel homojenliğin tehdit edilişi, hukuk sisteminin bozulmuş durumda olması, ihale kanunlarının neredeyse her ihaleye göre değişimiyle yolsuzlukların yollu(!) hale gelmesi, ekonomik sisteme zarar verecek "her şeyi ben bilirim" anlayışı gibi politik davranışlarla kendi hayatlarımızla güvensizliğin içerisine sürükleniyor. Bu güvensizlik içerisinde de yoğun yalnızlık hissiyatının oluşmasıyla kaygı içerisinde yaşamaktan başka pek bir seçeneğimiz yok gibi görünüyor. Ama yazar, "Yalnızlık kaçınılmaz olarak zaman zaman tokat gibi çarpacaktır. Bu sorumluluğunu almanız gereken bir yalnızlıktır. Çünkü her şeye rağmen, bu sizin yalnızlığınız." diyerek aslında yalnızlıktan kaçış için gereken güven ortamının tesisine dair sorumluluğun da bizler üzerinde olabileceğini düşündürüyor. Belki de "Eski Türkiye"de bıraktığımız şey birbirimize güvendi, bu güvenin tesisi için de sorumluluk almaktan, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor.” sözünde belirttiği gibi yine Türkiye'yle meşgul olmaktan başka şansımız yok gibi görünüyor.
Yalnızlığın Felsefesi
Yalnızlığın FelsefesiLars Svendsen · Redingot Kitap · 2021390 okunma
·
455 görüntüleme
Kurt vonnequt okurunun profil resmi
Selam kısa bir şey yazsan olmazmı kitapla ilgili iyi mi kötümü begendinmi ne gerek varkı yazıyoran bu kadar
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.