Gönderi

Dücane Cündioğlu'nun Yazılarından Seçkiler 2:
●Günceli gündemimiz yapmamalı,aksine kendi gündemimizi güncelleştirmeye çalışmalıyız. ●Siyaset bir çözme sanatı,benim bildiğimse çözümleme sanatı.Ben toplumsal sorunları çözmekle değil,çözümlemekle yükümlüyüm. ●Yaşam deneyiminden yoksun olanlar asla siyaset biliminden pay alamazlar,nitekim Aristoteles,yaralanamayacakları için gençlere siyaset dersi verilmemesi gerektiğini şöyle açıkladı:"çünkü deneyimleri yoktur." ●Sert kutuplaşmaları daima ruhsal eğitim eksikliğinin bir belirtisi olarak yorumlarım. ●Ne yazık ki "ya-ya da"mantığın en ilkel basamağıdır.Örneğin ilkel ve ergen zekâ "ya kadın ya erkek" der, çünkü "kadın kadındır,erkek erkektir" diye doğayı onulmaz karşıtlıklar biçiminde kavrar.Pratik zekâ "hem kadın,hem erkek" der, çünkü ortayı bulmak ister. Felsefî zekâ ise "ne kadın ne erkek" der, çünkü insanı özünde önce insan olarak kavramak ister.İnsanın dişisi erkeği olmaz.Sadece biyoloji düzleminde dişil ve eril olandan konuşabiliriz,hakikat düzleminde değil. Diyalektik yorumsama (cem'ul-ezdad) bizi tüm karşıtları ve karşıtlıkları birlik içinde görmeye yöneltir.Zıtları birleştirene ne mutlu! ●Türkiye'nin tüm yerli zakâları,yani bu ülkenin ısrtırabını çekmiş,dertleriyle dertlenmiş her zekâ,her yürek öznel ve kişisel beğenilerini,arzularını,tercihlerini paranteze almayı bilmeli,ülkenin geleceği için daha yapıcı bir üslup kullanmalı,birliğimizi güçlendirecek adımlar atmalı,birleştirici sözler söylemeli,öyle ki içinde bulunduğumuz koşullarda bu birliğin "millî" mi, "ulusal" mı olup olmadığı sorununu ertlemeyi bile erdem bilmeli. ●Türkiye'de muhafazakârlığın belini çatırdatan asıl yük,rasyonel bir gelecek tasarımından yoksunluğudur. ●Raison d'État için "hikmet-i hükümet" yerine artık "devlet aklı" deniliyor,oysa devlet bizatihi akıl demektir.Devlet akıl demektir,duygu demek değil,keza devlet fiil demek,infial demek değil.Bu nedenle devlet adamlarına yakışan,duygularını kamuya yansıtmamaktır.Âkil devlet hem sakin hem sakinleştirici olmak zorunda.Devletin imanı artıkça aklı azalır dememin nedeni bu! (MECNÛN'DAN KOCA OLMAZ) ●Dışına çıkılmadıkça hiçbir şey bütünüyle yorumlamaz. ●Benden sor sırrını mesafelerin,der bir defasında Tanpınar, ölümün sırrını,gecelerin sırrını,hani o buz gibi,duygusuz,tek başına kala kala kararmış gecelerin sırrını.Sanki parmaklarım metalmiş gibi,metaldenmiş gibi hakikati,metalden parmaklarla avuçluyormuşum gibi. ●Karşımda duran şey:obje. Üstünde durduğum şey:suje.Dikkatle bakmalı şu iki ön-ek'e:ob(über/over) ve sub(unter/under).Birini karşıma,diğerini altıma alıyorum;başkasını,yabancı olanı karşıma,kendimi ise altıma,çünkü üstünde durduğum şeyin adı:ben (subject). ●Dış dünya bir sıfat tamlaması,dış da bir sıfat (ön-ad).Oysa benim lugatimde "dış dünya"nın dışı bir ön-ek,dış-dünya ise birleşik ad,bir bütün.Dünyanın dışı değil,çünkü bir isim tamlaması değil.Dışına işaret edilen bir dünya da değil, çünkü bir sıfat tamlamasi değil.Dış-dünya başka bir dünyanın adı. ●Doğada,kendimi bir dünyanın karşısındaymışım gibi değil,bir dünyanın içindeymişim gibi kavrıyorum.Her kımıldanışımda doğanın bir parçası olduğumu duyumsuyorum.Yabancılaşmak istediğim uzam doğa değil o yüzden toplum. (BENİ ONLARA VERME) ●-Ne yapmayı düşünüyorsunuz? Bu soru karşısında Heidegger biraz duraklar ve şöyle der: -Hem düşünmek,hem yapmak,bir soru içinde tam iki fiil birden,inanınız,bu benim için çok fazla. ●Kafka ne güzel söyler: "Musa'nın Kenan'a ulaşamamasının nedeni,yaşamının çok kısa olması değildi,insan yaşamı olmasıydı."Sizin anlayacağınız,sorun,hiçbir zaman niceliksel değildi.Kültür'ün doğaya egemen olduğu her yerde, doğa,birdenbire kötülüğün kaynağı haline geliverir.En doğal tepkileri göstermek ayıptır,görgüsüzlüktür,son kertede iğrençtir:aksırmak,tıksırmak,hapşırmak,geğirmek,kusmak,vs.Toplumsal akla göre,bedenin,içindekileri,kontrolsüz olarak,yani bir istencin eseri olmaksızın dışarı çıkarması,bir güçsüzlük ve zayıflıktır,dahası terbiyesizliktir.Kişinin istenci terbiye edilse,eğitilse,tepkilerini denetlemeye alıştırılabilse,diye düşünülür,bedeni,o istemedikçe bir şey yapamaz,yapıyorsa,bir istenç eğitiminden geçmemiş,yani terbiye görmemis demektir.Doğa'nın karşıtı us,doğal'ın karşıtı ise ussal.İstenci,doğayı denetim altına almaya ve terbiye etmeye zorlayan yetidir us.İşte kültür dediğimiz de bu usun ve istencin ürünü. ●En doğal,en ilkel yanlarımız değişime direndikçe us adına,kültür adına,uygarlık adına çağdaş yanımız ister istemez bu göçebelikten yerleşikliğe geçiş evresinde doğal olandan vazgeçmeye ve kültürü doğanın,ussal olanı doğal olanın yerine ikame etmeye çalışıyor.Öyle ya,ne denli kültürlü,ne denli şehirli,ne denli uygar ise,o kadar az doğal davranır insan,çünkü eğilmeyi öğrenmiş ve eğitilmiştir. ●İnsan,ifade özgürlüğü sayesinde değil,irade özgürlüğü sayesinde insandır.İfade etmenin bir yolunu buluruz,bizim bilmediğimiz:iradenin yolu,istemenin ve tutkunun. (VASATTA YAŞAMAK) ●Kantçı "bilişsel yetiler" şemasının ünlü terimlerinden Anschauung Türkçe'de kendine iki karşılık bulmuştu:Sezgi ve görü. Görmek'ten türetilen görü sözcüğünün kendine özgü bir geçmişi ve gündelik dilde ciddi bir karşılığı yoktu ama aksine sezgi'nin uzun ve karanlık bir geçmişi vardı. Türkçe'de 'sezgi' (sezmek'ten, sezinlemek'ten sez-gi) yakın dönemlerde yaygınlaşmış bir sözcük, intuition karşılığında kullanılılıyor,bizdeki hads'in yeni karşılığı.Mantıkçılar tarafından yapılan en kısa tanımı şudur:"Fikr-i âni".Çelişkili bir tanım, çünkü zamanda gerçekleştiği söylenemeyen bir düşünme tarzını imliyor.Düşünce zamanda oluşur,sezgi ise anda.Bu yönüyle sezgi ister istemez düşünme'nin ve akıl yürütmenin tam karşısına yeleşiverir,çünkü usun,nedenlerden sonuçlara veya sonuçlardan nedenlere doğru devinimine verilen ad olmak itibariyle tefekkür(düşünme) en nihayet bir süreç içerisinde gerçekleşirken, fikir veya fikr'i âni(sezgi), bir anda ve bir defada usun herhangi bir sonuç önermesinin öncüllerini bulmasından ibarettir.(EVRAKA'NIN ÖYKÜSÜ)
Dücane Cündioğlu
Dücane Cündioğlu
·
186 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.