Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yine kendi hayatımdan birkaç örnek vereyim mi size? (Bu örneklerde eşim de başrolde, ona her şey için çok teşekkür ediyorum. İnanılmaz güzel bir muhabbetimiz var. Rabbim daim etsin.) Önceki bölümlerde iş kurduğumuzdan bahsetmiştim. O zamanlar kirada oturuyorduk, bir arabamız yoktu. Aynı iş yerinde çalıştığımızdan, işe her gün yürüyerek gidip geliyorduk. Ama bunu dert etmiyorduk. Ofisimizi açtığımız, yuvamızı kurduğumuz için mutluyduk. Sahip olduklarımızla mutluyduk, hem diğer şeyler de zamanla çalışarak olurdu. Bu yüzden plan yaparak ilerliyor, ortak hedefler belirliyorduk. Önce öğrenim kredilerimizi ödedik. Ardından beraber eşyaların borçlarını ödemeye başladık. Ortak hareket etmek o kadar güzel ki Allah'a şükür her şey yolunda gitti. Sonra bir ara dedik ki: "Ya ne kadar mutluyuz biz!" Gerçekten bakın bunu samimi söylüyorum. Varsın arabamız olmasın varsın hava soğuk olsun, atkımızı eldivenimizi takar yürüyüşlerimizin keyfini çıkarırdık. Ofise yıllarca bu şekilde gidip geldik. Böyle yaparak bir şey kaybettik mi? Asla.    Hedeflerimizi bir bir gerçekleştirip borçlarımızın hepsini ödeyince sevimli bir araba almanın hayalini kurmaya başladık. Orta sınıf otomobillere bakarken, "Ya bu araba çok tatlı değil mi? Bunu almaya gücümüz yeter," deyip bir Opel Astra aldık. Eşim araba kullanmayı öğrendi -bu arada belirtmeden geçemeyeceğim ben öğrettim. Yani güzel gelişmeler oldu, yeni heyecanlar yaşadık böyle. Ama inanın araba sadece bir araçtı, önemli olan muhabbetti ki o yaya halimizle aynıydı. Arabada eşimle beraber yolculuk ederken yürüyüş yaptığımız zamanki duyguları aynıyla yaşadık. Kazancımız biraz artınca "Daha güzel bir araba alsak mı?" demeye başladık. Sonra yeni bir araba alıp eskiye veda ettik. Diğer aşamada yeni bir ofise geçtik. Yine kiralıktı ama bakımlı, güzel bir yerdi. Önceki ofisimiz biraz eskiydi, çevresi pisti. Hatta belli bir zaman sonra ofisi daha da güzel bir yere taşıdık. Ama ne yaparsak yapalım her seferinde bir öncekiyle aynı duyguları yaşadık.    Tüm bunları anlatarak aslında şuraya varmak istiyorum: Azimli olduğunuz sürece mobilyaymış, arabaymış hepsini elde edebilirsiniz. Ama sizi mutlu eden, huzurlu kılan bu eşyalar değildir. Azimli insanın mutluluğunu hayatında koyduğu hedefler ortaya çıkarır. Verdiğiniz emek sonucunda hedefinize ulaşmaktır size kendinizi iyi hissettiren.    Mutluluk şu meşhur sözdeki gibi: "Mutluluk, elin erişebileceği çiçeklerden bir demet yapma sanatıdır." Huzur ise zaten bambaşka bir şey. Huzurun neyde saklı olduğunu ben epeyce araştırdım. "İnsan nasıl huzurlu olur?" "Huzurlu mu olmalıyız, mutlu mu olmalıyız?" Böyle sorular dönüp duruyordu zihnimde. Ne zaman ki Ra'd Suresi 28. Ayete denk geldim, o zaman cevabı buldum: "Kalpler yalnız Allah'ı anmakla huzur bulur." Bunu okuduktan sonra fark ettim huzurun bambaşka bir şey olduğunu.    Bunları hep birlikte değerlendirince azim ve hırs arasındaki fark daha rahat görülüyor. Hırslı birinin mutlu olma ihtimali inanın düşüktür. Çünkü sürekli kazansa da kalbi hiç mutmain olmaz, doyum hissetmez, elde ettiğinin tadını çıkaramadan bir üst modelin hayalini kurar. Ama azimli insan şunun farkındadır: "Şu anda uygun görülen buysa, şimdilik bu kadarsam önemli değil, hedeflerim var. Hedeflerim için azimli bir şekilde çalışacağım ve halimden şikâyet etmeden, onlara ulaşma vakti gelene kadar sabredeceğim," der.    Anlayacağınız ince bir çizgi var: Ne hiç hedef koymayıp tembelliğe kaçmalı ne de hiç memnun olmayıp açgözlü biri olarak yaşamalı. İnşallah sizler her daim azimli gençler, azimli insanlar olursunuz.
·
191 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.