Gönderi

Ailenin geliri birçok ada sakini gibi denizden geliyordu. O deniz, bugünkü gibi daha küsmemişti kıyılarına... Ne nüfus bu denli çok, ne deniz bu kadar kirliydi. Cömert ve bereketliydi Marmara Deni­zi. Deniz motorları hem çok az hem çok pahalı olduğundan yelken açarak çıkıyordu balıkçılar denize... Adalar civarında her tür balık, istakoz, pavurya, istridye ve karides avlanıyordu. Özellikle torik, palamut, uskumru ve istakoz o kadar boldu ki, Yunanistan'dan, Romanya'dan, Yugoslavya'dan büyükçe tekneler Sedef Adası ve Büyükada açıklarına kadar gelip adanın balıkçı teknelerinden o koskoca toriklerin tanesini 1 kuruştan, 2 kuruştan ya da çiftini 3 kuruştan alıp yollanıyorlardı memleketlerine. O yıllarda Aya Nikola'da ya da eski adıyla Karye Koyu'nda dalyanlar vardı. Skarlatos, Dardana, Rafyos, Yana gibi balıkçı reisleri, hayatlarını denizden kazanır ve hayatlarını bu denizde harcarlardı. "Babamın günde 40-50, Yani Bekar'ın ise 150 tane istakoz avladığını hatırlarım" diyecekti çok sonraları Lefter. Yani Bekar deyince bir durmak lazım. Yani Bekar, adaların gelmiş geçmiş en usta balıkçısı. Tuzla'dan Yalova açıklarına kadar adalar civarını avucunun içi gibi tanır, hangi balığın hangi kayalıkta barındığını, yuvalandığını iyi bilirdi. O kadar ustaydı ki 5-6 kulaç suda kuma gömülü olarak yatan pisi balığını görür, tavuk teleği ile zeytinyağını suya serper, yağ suyun üstünü parlatınca iyice seçilen pisiye üçlü kamağı saplardı. Kamak balığa vurduğu an kumlar havalanır, o da balığı hemen yukarı çeker alırdı. Gün olur 1-2 çevalye dolusu pisi balığı ile döndüğü olurdu adaya... Bazı günler küçük Lefter de çıkardı balığa, çok sonraları damadı olacağı Yani Bekar'la... O günleri şöyle anlatıyor Lefter: "O zamanlar Büyükada'da en yoksul aileler bile yazdan kışlık erzağını hazırlar, turşu, lakerda, tuzlu balık ve tatlı kavanozlarını düzerlerdi. Babam yoksul bir balıkçı olmasına rağmen beslenmemize özen gösterir, eve bol balık ve zaten pek fazla satılmayan deniz ürünlerinden getirirdi. Zira Anadolu'dan gelip adalara ve İstanbul civarına yerleşenlerde istakoz, pavurya ve karides gibi deniz ürünlerini yeme alışkanlığı yaygın değildi. Hatta Yalova civarındaki balıkçılar oralarda pek bol bulunan istakoz, karides ve pavuryaları avlamaz; Yalova, Katrili ve Çınarcık açıklarına da adalı balıkçılar giderdi. Ayrıca ulaşım ve diğer olanaklar bugünkü gibi güçlü olmadığından bu ürünlerin sürümleri pek mümkün olmazdı. Babam da bol bol eve getirirdi bunları. Bu yüzden çocukluğumdan beri güçlü bir bünyem vardır:" Bugün kime söylesen inanmaz: "Bir zamanlar adalarda mecburiyetten, ha bire istakoz yenirmiş" diye.
Sayfa 16 - "Dünyanın En Yaramaz Çocuğu", Yoksulun Yemeği İstakoz!Kitabı okudu
·
82 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.