Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

232 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Çocukluğunuza inelim mi :)
Günümüzde her yerde çokça duyduğumuz bu "çocukluğa inmek" sözünün en büyük müsebbibi Adler'dir. Çünkü kendisi, insanın psikolojisinin çocukluk evresinde geliştiğini, bu dönem yaşanılan deneyimlerin bizi bir hayat boyu takip ettiğini söylemektedir. Dolayısıyla kişilerin ilerleyen yaşlarda ortaya çıkan kimi problemlerinin temellerini araştırmak için çocukluktaki travmaların, duygu ve düşüncelerin araştırılması gerekmektedir. Kitabın ana konularından birisi budur. Yani; çocukluğun insan psikolojine etkilerinden bahsetmektedir. Ayrıca Adler, kişinin ailenin kaçıncı çocuğu olduğuna da çok önem vermektedir. İlk çocuklar, zamanla ikinci çocuğu dünyaya gelmesi ile üzerlerindeki ilgiyi kaybetmekte, ortanca çocuklar genelde kendine has ve kurallara pek uyum sağlamayan tipler olmakta, en son çocuklar da genelde diğerlerine nispeten daha güvenli ve mutlu tipler olmaktadır. Bu konu üçüncü çocuk olan şahsımı baya bir gülümsetmiştir. :) Adler'in üzerinde baya bir durduğu ve insan psikolojisini etkileyen en büyük faktörlerden birisi olduğunu düşündüğü şey ise "aşağılık kompleksidir" Bu konuda şöyle söylemektedir: "Aşağılık duygusu ruhsal uyum bozukluğuyla ilgili tüm sorunların temelidir. Bireyin doğru dürüst bir üstünlük amacı saptayamaması durumunda, kendisinde bir aşağılık kompleksi oluşur ve oluşan kompleks kişide bir çözüm yolu aramak gereksinmesini uyandırır. Bir çözüm yolu ele geçirmek için duyulan bu gereksinme, bir üstünlük kompleksinde açığa vurur kendini; söz konusu kompleks de yaşamın olumsuz ve yararsız tarafında benimsenip düzmece bir başarıyla doyum sağlamayı vaadeden bir amaçtan başka bir şey değildir." Alıntıdan da anlaşıldığı gibi Adler, aşağılık duygusu ve bunun sebep olduğu üstün olma güdüsünü hemen hemen her şeyin sebebi saymaktadır. Bu konuda
Sigmund Freud
Sigmund Freud
'un nevrozun sebebinin cinsellikle alakalı olduğu tezini de reddederek, onun yerine aşağılık kompleksini koymuştur. Adlere göre nevrozun sebebi kişinin hayatta istediği ve beklediği yerde bulunamayışıdır. Aslında şahsım adına her iki sebebin de zaman zaman doğru olduğunu gördüğümü söyleyebilirim. Adler, Freud ve Jung kendi dönemlerinde esen psikanaliz furyasında hepsi bir görüşü savunmuş, Freud, ısrarla her şeyi libido ile açıklamaya çalışırken, Adler de aynı şekilde her şeyi aşağılık kompleksiyle açıklamaya çalışmıştır. Hatta Adler, sırf Freud öyle dediği için aşağılık "kompleksi" sözünden bile imtina ederek aşağılık "duygusu" şeklinde ifade etmeye gayret etmektedir :) Sözü açılmışken, Freud'un komplekslerin bizi biz yapan şeyler olduğunu savunduğunu da belirtmemiz gerekir ki doğrudur. Kimse zaten komplekslerinden tam olarak kurtulamamıştır. Adler eserin önemli bir bölümünde de evlilik, ebeveynlik, sevgi ve ilişkilerle alakalı konulara da girmiştir. Bu bölümlerde de yine "elinde çekiç olan her şeyi çivi görür" hesabı her şeyi aşağılık duygusu ile açıklamaktan geri durmamıştır. Nedense bu konulardan bahsederken poligami konusunda
Carl Gustav Jung
Carl Gustav Jung
'a arada bir de Freud'a çaktırmadan dokundurması baya enteresandır. Eserde üzerinde durulan ve kişiliği etkileyen etmenlerden sayılan diğer bir faktör de toplumsallık ve sosyal uyumdur. Bu konuda eserdeki tespitlerin özellikle nevrotik bireylerle alakalı olarak çok doğru olduğunu düşünüyorum. Adlerin sosyal uyumla alakalı bu görüşlerine günümüzde
Jordan B. Peterson
Jordan B. Peterson
'un kitaplarında rastlanabilmektedir. Ve Peterson'un bu konuda, Adler'in görüşlerini geliştirdiğini ve günümüze uyarladığı söyleyebilirim. Sonuç olarak ise kitabın gayet bilgi verici ve okunası olduğunu söyleyebilirim. Pskikoloji'ye, çocukluk dönemi, toplumsallık ve aşağılık kompleksi açısından bakmak isteyenler için farklı bakış açıları sunacağını düşünüyorum. Dil olarak ise muadil psikanalistlerin eserlerine göre daha anlaşılır olduğunu açıktır. Bazı psikanalizm kitaplarının terminolojiye hakim olunmadan okunamamasının yanında Adler'in eseri bu konuda çok daha anlaşılır gözükmektedir. Bununla birlikte Adler'in bazı yerlerde o çok bahsettiği "üstünlük duygusuna" kapıldığından mıdır nedir, ruhsal problemi olan insanlardan "aptal aptal gezmek", "akılsızlık" ve "geri zekalılık" gibi profesyonellerde görülmeyen bir jargonlarla konuşmasını da biraz abes bulduğumu söylemeliyim. Sanırım konuşma şekli olsa gerek. Keyifli Okumalar :)
Yaşama Sanatı
Yaşama SanatıAlfred Adler · Say Yayınları · 20182,605 okunma
··
4.299 görüntüleme
Sümeyra Özat okurunun profil resmi
Adler'e dair özet niteliği taşıyan, verimli ve güzel bir inceleme olmuş, bilişinize sağlık Gökhan Bey.. Sizin de incelemenizde bahsettiğiniz üzere Adler'i genel olarak Freud, Jung, Horney, Erikson, Fromm, Sullivan gibi diğer osikodinamikçilerden ayıran temel özelliği, biyolojik faktörlerden ziyade sosyal faktörlere yaptığı vurgudur. Her ne kadar kuramı 'Bireysel Psikoloji' adını taşısa da bireysel sözcüğüyle aslında kişiliğin biricikliğine ve bölünmezliğine vurgu yapmıştır. Kişiliğin gelişiminde sosyal faktörlerin belirleyiciliğini savunduğu için de bu isim aslında kuramının içeriğiyie paralel bir anlam taşımaktadır. Nitekim Adler için birey, ancak toplum ile iç içe geçtiği takdirde birey niteliğini kazanır. Adler, insanların yoğun bir eksiklik duygusu ile dünyaya geldiklerine İnanır ve bunu, herkeste var olan doğal bir durum olarak karşılar. Bu eksikliğin, aşağılık duygusuna yol açtığını ve bu duyguyu ödünleyebilmek için de üstünlük çabasına girişildiğini savunur. Tam bu noktada Adler, kuramında önemli bir yer tutan 'organ eksikliği' kavramını ortaya atar. Organ eksikliği kavramı ile kastedilen, vücuttaki yahut da vücut sistemlerinin birindeki gerilik veya eksikliktir (bedensel bir engel, hastalık vb). Herhangi bir organ eksikliği ile dünyaya gelen bireylerde -diğerlerinden farklı olarak- çok daha güçlü bir aşağılık duygusu ve bunu ödünlemeye yönelik çok daha güçlü bir üstünlük çabası görüldüğünü ileri sürer. Adler'in kuramı; Freud ve Jung'a nazaran daha yalın ve sınırlı ilkelere sahiptir. Tabiri caizse onlar gibi ruhun derin katmanlarına inmez. Dilinin anlaşılabilir olmasının temel sebebi de budur aslında. Adler, anlaşılabilir olması ve kişiliğin sosyal belirleyicilerine yönelik farkındalığı arttırması gibi sebeplerle psikolojiye çok önemli katkılar sunmakla birlikte kompleks ve biyopsikososyal bir varlık olan insanı, bir bütün olarak ele alma konusunda yetersiz kalıyor fikrimce. İncelemeniz vesilesiyle yazdıkça yazasım var ama daha fazla sıkmamak adına size son bir soru yönelterek sözlerimi noktalayacağım. :) Say Yayınları, psikoloji türündeki kitaplar söz konusu olduğunda öne çıkan bir yayınevi olsa da Adler'in 'Bireyi Tanıma Sanatı' kitabının çevirisini pek başarılı bulamadım ben. Üstelik pek çok yazım ve noktalama hatası barındırıyordu. Yapma Sanatı kitabının çevirmeni de aynıymış. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda, kitabı bu açıdan nasıl buldunuz?
Gökhan okurunun profil resmi
Keşke şunu kitap incelemesi olarak yazsanız valla :) Teşekkürler paylaştığınız için. Çeviri ile alakalı gözüme çarpan bir durum olmadı ama bir dahaki sefere yayınevine bu açıdan da bakmayı denerim. Keyifli okumalar dilerim :)
1 sonraki yanıtı göster
Behzat Aktura okurunun profil resmi
Güzel bir inceleme olmuş, tebrik ederim 👏
Gökhan okurunun profil resmi
Teşekkürler :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.