Gönderi

Bin dört yüz küsür yıl önce ana rahmine düştün. Malazgirt'te doğarken, Anadolu'nun ilk kumandanı Süleyman Şah'ın tekbir seslerini dinledin. Söğütteki çocukluğuna Yûnus'un ruhunu yoldaş kıldın. Edebali Hazretleri'nin tekkesinde tutuşturduğun vecd ateşini delikanlılığına "Fatih" yaptın. Allah'ın ebedi saltanatını temsilen kurduğun devlet "Zillu'llah-i ffl-âlem (Allah'ın yeryüzündeki gölgesi) sıfatı ile tanındı. Ne zulüm, ne küfür, ne fitne, ne bir, ne bin cephesiyle vardı senin lügatında. Savaşmak zorunda kaldın da savaştın, yani hiçbir zaman savaşı lizatihi hasen (zatından dolayı güzel) görmedin. Hûlagûnün Neron'un kellelerden yükselttiği kuleler yerine sen fethettiğin kalplerden kurulu kalelerde oturdun.Manisa çilehanesinden Kosova Meydanı'na at süren derviş Hüdâvendigâr' ın "Seyr-u sülûk" atlısıydın. Cihadın büyüğü de küçügü de senin nasibindi. Peygamberﷺ methinin muhatabı olma liyakatine eriştiğin gün sancağını sadece Konstantin'in surlarına değil, azametinle topyekûn küfrün yüreğine diktin. Bütün dünya karşında titreye dursun sen aksakallı pirimiz; Akşemseddin'in huzurunda titrerdin. Yıldırım'la birleştirip Anadolulaştırdığın "diyar-ı Rum" u Fatih'in iradesiyle-Timur fetretinden kurtarıp- "ebediyyelebed" İslâm'a teslim ettin. Birkaç ferdi zuhuru istisna sayarsak Hz. Ali'nin şahadetiyle tüllenen "Saadet Asrı" seninle tekrar hayata açıldı. Filozof, "Önceden hazırlanmış olanlar için bir işaret kâfidir" der. Islâm'la, yalnız İslâm'la yaşamaya öylesine hazırdın ki, O'ndanﷺ aldığın en ufak bir işaret seni bir iklimden bir başka iklime koşturdu. Yani fethe çıkarken, emri bizzat Fahri Kainat Efendimiz verirdi...
49 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.