Gönderi

SİZİN OLSUN BİNBOĞA'NIN DAĞLARI
Fırsatı ganimet bildi kötüler Böyle kalmaz padişahın çağları Eninize boyunuza eğlenin Sizin olsun Binboğa'nın dağları El kalmamış Binboğa'ya çıkacak İp kalmamış salıncağa takacak Hemen Avşar mıdır başa kakacak Bir gün olur geri gelir sağları Kadir Mevla’m eğer izin verirse Hak-adalet er geç yerin bulursa Eğer bir gün Avşar geri gelirse Kovgun eder sizin gibi beyleri Dadaloğlu'm Yetim Ali oldu adın Ne meskenin kalmış ne kalmış yâdın Yazıcıoğlu derler harammış sütün Ben takmıştım taşıdığın tuğları Avşarlar, Yozgat-Bozok yöresine sürgün edilmiştir. El-oba dağılmıştır, insanlar perişan olmuşlardır. Bu kargaşada Dadaloğlu da yakalanıp Payas kalesindeki zindana atılır. Fakat Dadaloğlu hasırdan bir kanat yapar, bu zindandan (kaleden) atlayarak kaçar ve kurtulur.    O sıralar Afşin'in Tanır kasabasında Şerefli Beylerinden Yazıcıoğlu adında bir Türkmen beyi vardır. Dadaloğlu, kaçak olduğundan bu beyin yanına sığınır, kılık- kıyafet değiştirerek bu beyin hizmetine girer. Adının da Yetim Ali olduğunu söyler. Günler böylece gelir, geçer.    Bir gün Yazıcıoğlu yörenin ileri gelenlerine büyük bir şölen verir. Bu şölene Malatya'dan, Maraş'tan, Antep'ten ve Kilis'ten ünlü konuklar çağrılır.    Yenilir, içilir, sohbet koyulaşır. Dönüp dolaşır söz Avşar'a gelir. Yazıcıoğlu:    "Avşarlar çok kavgacıydılar, sürgüne gittikleri iyi oldu. Onlar bizi Binboğa'ya çıkartmıyorlardı, hayvanlarımızı sürüp götürenler de onlardı" der. Daha da atıp tutar, çok ağır konuşur.    Beri yanda Dadaloğlu'da bu şölende bulunmakta ve bu söylenenlere, hakaretlere tanık olmaktadır. Nihayet dayanamaz, kılık kıyafetine bakmadan sazını omuzladığı gibi meydana atılır ve konukların huzurunda bu şiiri söyler:    Söz bitince ortalıkta bir sessizlik olur. Herkes birbirine bakışır. Yazıcıoğlu ise yapılan bu saygısızlığı affetmez. Yetim Ali'nin gerçekte Dadaloğlu olduğunu anlar. Onu şiddetle azarlar, hemen idam etmek ister. Bundan sonra öfkeyle dışarı çıkar ve karısı Hasibe Hatun'un yanına varır.  Ona der ki: Bizim Yetim Ali olarak bildiğimiz meğer Dadaloğlu'ymuş, onu yakalatıp hükümet askerlerine teslim edelim. Karşılığında ak akçe var, Osmanlı altını var, beylik var".    Fakat Hasibe Hatun erdemli bir Türkmen kadınıdır. Yapılan iyiliği bilir. Kocasına şöyle seslenir: — Eğer Dadaloğlu bu ise, şu pınarın başına bir çadır kurdur, ona saygı göster. Çünkü biz onun çok yardımını gördük, sen bir oba beyiyken, sana yardımcı olup aşiret başkanı yapan Avşarlardır, Dadaloğlu'dur, Tecirlilerdir".  Bunu duyan Yazıcıoğlu azgın yüzle çıktığı şölene güler yüzle girer. — Dadaloğlu, artık bildiğin gibi söyle, adını saklama. Benim beyliğim senin beyliğindir. Acın, ağrın benimdir, der Tabi bunu anlayan Dadaloğlu durur mu! Alır sazı eline ve o eli öpülesi Yörük kadınını aslana, Bey'ini ise çakala benzetir. Felek senden şikayetim çok benim Tilki derisinden tef ettin beni Ya ben mi yanlışım yoksa imam mı Acemi imama saf ettin beni Dadaloğlu'm güler iken ağladı Aktı gitti gözüm yaşı çağladı Erkek çakal kollarımdan bağladı Amma dişi aslan affetti beni
Sayfa 205 - Ürün Yay-Kitabı okudu
·
177 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.