Gönderi

Musa Arketipi
Tanınmış İsviçreli Psikolog Carl Gustav Jung, musa figürünü erkeğin ruhundaki bilinçdışı kadın niteliklerinin bir tezahürü olarak yorumlamış ve buna anima adını vermiştir. Erkeğin ruhundaki kadın eğilimleri, ifadesini ruh hallerinde, belirsiz duygularda, akıldışına açıklıkta, kişisel sevgi yeteneğinde, doğaya yönelik duygularda, sezgilerde ve bilinçdışıyla ilişkilerde bulur. Mitolojide arayış içindeki kahraman amacına ulaşabilmek için bir rahibeden ya da kadın kâhinden öğüt alır, o da ya kahramanın ilahi iradeyle ilişki kurmasını ya da Tanrı'nın kendisi aracılığıyla konuşmasını sağlayarak ona yol gösterir. Anima erkeğin tüm içgüdüsel davranışlarını etkiler. Örneğin aşk ilişkisinde kadın, eşinin kendisinden istediklerinin, aslında onun olmak istediği şey le örtüşmediğini hissedebilir. İşte bu, erkek animasının kadına yansıtılmasının yaygın olarak görülen bir örneğidir. Böyle durumlarda erkeğin kafasındaki kadın fikri, erkeğin kendi ruhundan kaynaklanıyor olabilir. Anneyle ya da bir zamanlar yatıştırıcı işlev görmüş başka kadınlarla ilgili çocukluk anılarının yanı sıra, cinsel fanteziler de ideal kadın imgesini biçimlendirip besleyebilir. Kadınlar bu durumdaki erkeklerin, ilişkilerinde "zihinsel" olduklarından yakınırlar. Mitolojide anima, doğanın erkeğin ruh halleri üzerindeki değişken etkilerini ifade eden, erkeklerin şiirde, resimde ve müzikte akıldışı anı yakalamasını sağlayan dişil güçtür. Ortaçağ metinlerinden birinde, anima kendi doğasını şöyle açıklar: "Kırların çiçeği, vadilerin zambağıyım. Saf sevginin de korkunun da bilginin de kutsal umudun da anasıyım... Yaşamın öğelerinin aracısıyım, onların birbiriyle uyum içinde olmasını sağlarım. Sıcak olanı soğutur, soğuk olanı ısıtırım, kuru ola mi ıslatır, ıslak olanı kuruturum, sert olanı yumuşatırım... Papazın yasası, yalvaçın sözü, bilgenin öğüdüyüm. Öldürürüm ve yaşatırım ve elimden hiçbir şey kurtulamaz." Musa mitolojide, bilinenle bilinmeyen arasındaki boşluğu kapatan tanrıça olarak görülür, bu yüzden de bir esrar perdesinin arkasındadır. Bu arketip, erkeğin idealindeki kadının biçimine girebilen, böylece onun en derin isteklerinin dışsal tezahürü haline gelen bazı kadınların ruhunda çok güçlü bir biçimde işleyebilir. Mitolojide bu kadın her zaman çok güzel, cömert, maymun iştahlı, bilge, masum ve hepsinden önemlisi, erkekler üzerinde amansız bir güce sahip bir tanrıça olarak görülür. Gerçek şiir, hassas erkekle epeyce idealleştirilmiş musa figürü arasındaki, ancak insanın kusursuz aşk ve birleşme arzusunda ki saydamlıkta ve zamansızlıkta var olabilen bu kadın arasındaki tutku köprüsüdür. Musa, Hıristiyanlığın yayılmasından önce pagan Avrupa'da gelişen şiirsel aşk, ölüm ve hayat temalarının merkezî figürüdür. Başlangıçta şair, dinsel dansçılardan oluşan totem toplumunun lideriydi. İnsanlar onun dizeleriyle altarın çevresinde ya da kutsal bir bölmede dans ederler, dize dansta yeni bir hare ket ya da figür başlatırdı; "balad" sözcüğü de aynı kökten gelmektedir. Eski çağlarda Avrupa'nın tüm totem toplumları büyük tanrıçanın, Vahşi Varlıkların Anası'nın egemenliği altın daydı. Danslar mevsimseldi ve yıllık bir örüntüye otururdu; şiirsel hayat ve ölüm temalarının, ayrıca tanrıçanın oğlu ve sevgilisi Yılın Ruhu'nun dirilişi temasının kaynağı bu örüntüydü. Musa arketipi, arketipler içinde putperest Avrupa'nın ve uygarlığın beşiği Ortadoğu'nun ruhunu, kökenini ve inançlarını en iyi yansıtandır. Musa aşka, şiire, hayata ve ölüme ve mevsimlerin yıllık değişimi ne bağlıdır; büyünün ilham kaynağı ve bilinmeyene uzanan bir köprüdür. Robert Graves, tümüyle musanın ve şiirsel temanın köklerine ithaf ettiği The White Goddess adlı kitabında "esin" sözcüğünün kökenini şöyle açıklar: 'İlham nedir?' sorusu çok sık sorulur. Sözcüğün kökeni, birbiriyle ilişkili iki cevabın olduğunu gösterir. İlham şairin, içinde büyük olasılıkla arpa, meşe palamudu, bal ve boğa kanıyla sarmaşık, çöpleme ve defne gibi kutsal otlardan oluşan bir karışım bulunan bir kazandan çıkan sarhoş edici dumanlar ya da Delfoi'deki gibi yeraltından sızan zehirli dumanları ya da zehirli mantarlar çiğnendiğinde burun deliklerine dolan dumanlar içine çekmesi anlamına gelebilir. Bu dumanlar, zamanın askıya alındığı paranoid bir trans hali yaratıyor, ama zihin proleptik ya da analeptik algılarımı dizelere dökebiliyordu. Ama 'ilham' aynı zamanda, şairin aynı duruma kutsal bir koruda Tanrıça Cardea'nin habercisi olan rüzgâr dinleyerek ulaşmasını da anlatıyor olabilir. "
·
477 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.