Gönderi

125 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Sine-Filozofi
Yazıya sinemanın önemi, zamanla geçirdiği evreler ve felsefeyle yolunun kesişmesine dair birkaç söz söyleyerek başlayacaktım ancak bu konulara dair daha önce yazdığım için o yazının linkini bırakıp direkt kitapta işlenen iki sinema felsefecisine, Eisenstein ve Tarkovsky’ye geçeceğim. (Link: mutemadiyentecelli.com/2022/04/sinema-...) 1. Eisenstein (imdb.com/name/nm0001178) Marksist bir yönetmen ve sinema kuramcısı olan Eisenstein’ın sinemaya yüklediği anlam doğal olarak Marksist öğretiyle örtüşmektedir. Tıpkı Marksist öğretinin bilimsel olma iddiası taşıması gibi, Eisenstein da sinemayı bilime ve deneye dayandırmak ister. Benzerlikler yalnızca bununla sınırlı değildir. Marksist öğretinin teori/theoria ile pratik/praksis arasındaki ayrımı aşındırarak ikisini birbirine yaklaştırması ve nihayet ikisinin de bir ve aynı olarak algılanması gibi, Eisenstein da teori ve pratik ayrımının sanatta aşılması gerektiğini söyler. Yine de Eisenstein’ın sinemaya yaklaşımı topyekûn Marksist öğretiye indirgenemez çünkü ona göre, sinema her ne kadar devrime hizmet eden bir üretim dalı olsa da, ideolojinin köpeği değildir ve hiçbir zaman olmamalıdır. Sinemanın devrime hizmet eden bir üretim dalı olma inancıysa, sinemacının toplumu dönüştürme kuvvetinden ve şayet bu kuvvet iyi kullanılırsa toplumu “eğitme”sinden ve “iyiye yönlendirme”sinden doğar. Görüldüğü üzere Eisenstein’ın elinde sinema bir bilgi ve eğitim aracıdır. Sinemacı soyut düşüncelerini sinemanın geniş imkanlarıyla somutlaştırarak topluma sunmalıdır. Burada öncelik önem arz eden “düşünce”dir ve sinemacı düşüncesini, yani ne anlatmak istediğine veya insanlarda neyi değiştirmek istediğine karar verdikten sonra, sinemadaki görüntüler-arası ilişkilerde (görüntülerde değil), iyi bir kurguyla ve yöntemle, kararını uygulamaya geçmelidir. Bu sebeple Eisenstein’ın odak noktası kurgu, sinemadaki teknik sorunlar ve yöntemler olmuştur. 2. Tarkovsky (imdb.com/name/nm0001789) Eisenstein’ın aksine, Tarkovsky’nin sinemada odak noktası teknik sorunlar vb. değil, sinemanın bireyin yaşamındaki yeri ve önemi olmuştur. Filmlerinin konusunu, insanın varoluşunun anlamı ve amacına dair soruşturmalar oluşturur. Tarkovsky’de de Marksist eğilimler görünür ancak o marksizmin de hayatı kurtarabileceğine inanmaz. Eisenstein’a göre sanat ideale olan özlemden doğan bir uğraşıdır ancak sadece “ideal olan”ı göstermez: bazen kötüyü göstererek iyiyi görünür kılar. Sanatın gerçekçiliği ahlaksal bir ideal uğruna çaba gösterilmesinden kaynaklanır ve gerçek olan güzel olandır. Bu düşüncelerle birlikte Tarkovsky etik ve estetik ideallerin çakışmasına varır. Oldukça Platoncu izler doğrusu. Sanata dair düşüncelerinde Aristoteles’e ve ileriki dönemlerde Schopenhauer’a dair izler de görülür. Ona göre sanat, Eisenstein’ın dediği gibi eğitim temelli değildir, insanları eğitmez yalnızca manevi deneyim talep eder: Sanat öğretmez, katarsistir. Bu nedenle sanatçının amacı insanları düşünmeye teşvik etmek, onlara düşünce empoze etmek değildir; insanların gizli köşelerine dokunmak ve onları ölüme hazırlamaktır. Tarkovsky 20.yüzyılda yaşamış bir düşünürdü, insanların materyalizme ve pragmatizme saplandığının farkındaydı. Bu nedenle sanata tutundu ve sanatın onlara tinsel varlıklar olduğunu hatırlatacağına ve böylece bataklıktan kurtarabileceğine inandı. Ondandır temel vurguları “tin, maneviyat, duygu, his” ve benzerleridir. 3. Kitabın Eksileri 3.1: Yazım ve noktalama hataları 3.2: Tekrara düşmesi 3.3: İkincil kaynaklardan hazırlanması 3.4: Kitabın ismiyle içeriğinin uyuşmaması. Kitap, doktora çalışmasının kitaplaştırılmasından oluşturulmuş ancak hem içerik hem biçim bakımından yeterli bir çalışma değil. Yine de Tarkovsky ve Eisenstein’ı merak edenlere giriş mahiyetinde birkaç fikir sunabilir.
Sinema Felsefesine Giriş
Sinema Felsefesine GirişElif Nuyan · Sentez Yayıncılık · 201321 okunma
·
91 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.