Gönderi

İMAN TEVHİD TESLİMİYET TEVEKKÜL (KUL OLMAK) " Kadere iman eden kederden emin olur" darb-ı meselinde , gamdan kederden dur olmanın, ancak imanla mümkün olduğu vurgulanıyor. Zamanın Bedi'i "İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dâreyni iktiza eder." derken imanın kemalinden vazıh bir şekilde bahsediyor. Demek ki hiç bir şey ve olay tesadüfi değildir, kâinatta tesadüfe mahal yoktur. Her şey bir emir, ilim, irade ve kudret ile tecelli etmektedir. İnsan kul olarak Vahdaniyet hakikatını kalbine ve hayatına nakşedip, sosyal hayatın bütün ünitelerine müessir kılmalıdır. Tevhid şirkin her türlüsünden yüz çevirip, Allah'a iman etmek, O'nun var ve bir olduğunu, hiçbir şeye muhtaç olmadığını, her şeyin O'na muhtaç olduğunu, O'nun doğmadını ve doğurulmadığını ve hiç bir şeyin Onun dengi olmadığını, Hz. Muhammed'in (sas) O'nun kulu ve elçisi olduğunu dili ile ikrar ve kalbiyle ve vücudundaki bütün hücrelerinin zerrat-ı adediyle tasdik etmektir. Allah'ı bilen, tanıyan ve iman eden, bu imanın gereği Allah'a teslim olmalı ve tevekkül etmelidir.Hocasının Aziz Mahmud'a olan muhabbetini talebeleri ibretli bir ders neticesinde anlar. Üftade hazretleri bütün talebelerine hiç kimsenin görmediği bir yerde bir tavuk boğazlamalarını söyler, talebeleri tavukları boğazlamış ,emre itaatteki inceliğe riayet etmiş olarak huzura varırlar. Beri tarafta Mahmud mahcub bir eda ile kucağında canlı tavuk.Hocası neden tavuğu boğazlamadığını sual edince: "- Efendim siz kimsenin görmediği bir yerde diye şart koşmuştunuz, O' nun olmadığı bir yer bulamadım." der. Adeta, Efendim siz Allah'ı anlatırken; O birdir, şeriki ve nazırı yoktur, O her zaman her yerde hazırdır, zamandan ve mekandan münezzehtir, her şeyi görür, bilir, duyar, hiç bir şey O'nun ilminin dışında değildir, diye anlatmıştınız der.İşte iman, işte imanın tezahürü ve imanın abideleştirdiği insan.Tevekkül eden adam gemiye binince başındaki ve belindeki yükleri gemiye bırakıp, çuvalın üstüne oturarak manzaranın tadını çıkarmalıdır. Dünya gemisinde Allah derdiyle dertlenmeli, unutmamalıdır ki derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur, yükünü yere koyup, Allah derdiyle dertlenenin Allah bütün dertlerine derman olur. Öyle bir tevekkül ki sebebleri kudret eline bir perde ve Allah'ın rızasına götüren birer vazife ve vaziyet bilmelidir. Sebeplere öyle riayet etmeli ki dışardan bakanlar, onu esbabperest gibi görmeli fakat o sebeplere bağlanmamalı ve kalbinde sebeplere zerre tesir vermemelidir. Hakiki manada bir iman, bu imanın gereği salih amel, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye, işte hüsrandan kurtulmanın ve saadeti dareyne ermenin reçetesi.Bütün dert ve davası Allah'a iman olan Dava Adamı ne güzel söylüyor: "Evet, Allah'ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. Allah'ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürurla doludur; derecesine göre, iman kuvvetiyle hisseder."Onu tanıyan ve itaat eden, zindanda dahi olsa bahtiyardır. Onu unutan, saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır."Tavzif hikmetine mebni Ademoğlu cennet saraylarından dünya zindanına ihraç edilmiştir. "Fazilet sahibi Necip ne güzel söylemiş:"Seni aramam için beni uzağa attın Alemi benim, beni kendin için yarattın."En büyük özgürlük Allah'a kul olmaktır. Bu dünya zindanında O'nu bilmek, tanımak, O'na iman etmek, itaat etmek, kapısında boynu tasmalı, ayağı prangalı kölesi olmak ne güzel.Yanıp kül olunca kul olan zirve insan Celaleddin ne diyor, bak dinle:Men Bende Şudem Men bende şudem bende şudem, bende şudemMen bende be-haclet ser-efkende şudem Her bende şeved şâd ki âzâd şeved Men şâd ez-ânem ki Tura bende şudem Ben kul oldum, kul oldum, kul! Kulluk vazifemi hakkıyle ifa edemediğim için mahcubiyetimden başımı önüme eğdim. Bir köle âzâd edilince sevinir. Ben ise sana kul oldum diye seviniyorum ya Rab...
113 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.