Gönderi

164 syf.
·
Not rated
·
Liked
Pardon Mişimacığım, çiçeğim benim.
Yazarı Japon, betimlemeler iyi olur, azıcık kafam dağılır düşüncesiyle gecenin bir vakti başladım kitaba. Asıl amacım bir önceki kitabın yarattığı baş ağrısından, kötümserlikten kurtulmak ve iyi ki de başlamışım. Japon edebiyatını seviyorum, okuyucuya hemen güvenmeyen, nazlı nazlı kendini gizleyen, anlatmak istediklerini ince bir mahcupluk perdesi ardından sezdiren bu kültür hoşuma gidiyor. Umarım düzgün bir şeyler yazabilirim. Yazamasam da kitap kesinlikle iyi bir incelemeyi ve iyi okurun ilgilisini hak ediyor dipnotu kenarda dursun. Kitap, İngiltere'de yaşayan orta yaşlı bir Japon hatun olan Etsuko'nun, ziyaretine gelen küçük kızıyla geçirdiği 5 gün boyunca geçmişini hatırlaması, geçmişi yeniden yazması yahut anlamlandırması üzerine kurulu. 2. dünya savaşından payına bir atom bombası düşen Nagazaki'nin yeniden inşa edildiği, savaştan her şeylerini kaybederek çıkan insanların kendilerine yeniden bir yaşam kurmaya çalıştıkları travmatik bir dönem. Kore savaşı nedeniyle Amerikalılar hala Japonya'da, Amerikan kültürü ülkeyi sararken karşısında Japon gelenekleri ve ülke gençlerini etkisine alan komünizmi buluyor. tüm geçiş dönemlerinde olduğu gibi geçmiş bir tür acımasızlıkla yargılanıyor ve bu yargılar temel alınarak eskisinden tamamen farklı anlayışın hakim olduğu toplumsal bir yapı inşa edilmeye çalışılıyor. Kitap orta yaşlı Etsuko'nun dilinden genç Etsuko'nun öyküsü anlatılıyor. Anlatıcı kimlik bu sırada geçmişini yeniden yazıyor, şu cümleler aslında anlatılanların gerçeklerden farklı olduğunun ipucu: "Belleğin güvenilmez bir şey olabileceğini anlıyorum; çoğunlukla insan hangi koşullarda anımsıyorsa bellek onların rengini büyük oranda taşıyor, burada bir araya getirdiğim anılarım için de geçerli bu kuşkusuz. Örneğin, o öğleden sonra yaşadığım şeyin bir önsezi olduğuna, o gün kafamdaki o tatsız imgenin, böyle uzun ve boş saatlerde insanın kafasından geçen sayısız düşlerden tam anlamıyla farklı, çok daha yoğun ve canlı bir şey olduğuna kendimi inandırmanın bana çekici geldiğini anlıyorum." Genç Etsuko standart bir Japon hatunu, yirmili yaşlarının başında, komşusunun oğluyla evlenmiş, ilk çocuğuna hamile, aile içinde kocasının isteklerinin gönüllü kölesi, geleneklere bağlı. Şehrin dışında yeni inşa edilen Amerikan tarzı bir apartmanda yaşıyor. Japon yaşam tarzının tamamen tersi bir kültürün kurucusu olan bu binaların karşısında bir dere, derenin diğer tarafında, ağaçların arasında, çatısı yere kadar uzanan, geleneksel tarzda derme çatma bir kulübe, kulübenin arkasında şehrin siluetini belirginleştiren dağlar... Etsuko evinde, bir pencerenin önünde oturmuş, bakışları dağlara ve kulübeye dalmış biçimde geliyor gözümün önüne; mutlu olduğunu düşünüyor; evli, kocasının iyi bir işi var, ilk çocuğuna hamile, mutlu olması gerektiğini düşünüyor ama Fujivara hanımın "neden mutsuzsun Etsuko" sözcükleri, yüzünü görmediğim Etsuko'nun gerçekte mutsuz olduğunu düşündürüyor, evet Etsuko mutsuz ama bunu itiraf etmiyor. Etsuko'nun evinin karşısındaki kulübede Saçiko ve 10 yaşlarındaki kızı Mariko yaşıyor. Saçiko ciddi travmaları olan, otuzlarında bir kadın. Kitap buyunca pek çok kez; iyi bir aileden geldiğini, iyi bir evlilik yaptığını, iyi bir yaşamının olduğunu, tekrar iyi bir yaşam kuracağını, her şeyin en iyisini düşündüğünü, iyi bir Amerikalı sevgiliye sahip olduğunu, iyi bir anne olduğunu, kızıyla Amerika'ya gidip yeni bir hayat kuracağını iddia ediyor oysa... Mariko, annesinin özelliklerinin bir ürünü; içe kapanık, kaygılı ve yaşıtlarından farklı, annesiyle kuramadığı sevgi ilişkisini kedileriyle kuruyor. Gerilimin ana kaynağı kısa kesilmiş saçlarıyla erkek çocuğuna benzeyen bu küçük hanım. Buraya kadar yazdıklarım son derece sıradan bir kitap intibaı uyandıracak, farkındayım ancak kitabın tek katmandan oluşmadığını söyleyerek yazara haksızlık etmekten kurtulacağım. Kitabın beslendiği zemin bu olsa da kimi zaman iç içe geçmiş kimi zaman da birbirinin altında gizlenen katmanları keşfetmem, her keşifte yaşadığım şaşkınlık duygusu şahaneydi. ve kitabın son bölümüne kadar; yazar geçmiş muhasebesi yapan bir kadını iyi anlatmış diye düşündüm, Japonya'daki hayatını bırakıp kızıyla İngiltere'ye taşınan, evlenip tekrar anne olan, yeni bir hayat kuran bir kadının, büyük kızının kendini asarak öldürmesiyle başlayan bir muhasebe sürecine tanık oluyorum gibi geldi. fakat ilerleyen sayfalarda Etsuko kim, Saçiko aslında Etsukomu, ikisinin bir arada bulunduğu anılarda aslında kim hangi kimlikteydi, Etsuko hamile değil de aslında Mariko İngiltere'de kendini asan kızı mı, kitabın bütün kahramanlarının gözlerinin dalmasına neden olan görünmeyen kahraman kim gibi bir kafa karışıklığı yarattı yazar ve sakin sakin kitabı okuyan bendeniz bir güzel gerildim, bu duyguya bayıldım, nefes alamadan kitabı bitirdim. Kitap şahane, yaratılan kimlikler şahane, oluşturulan arka plan şahane. Ama iki kere iki dörttür kafasında olan, kitaplardan matematiksel kesinlikler bekleyen, her konunun yazar tarafından bir bulmaca gibi önce kurgulanıp sonra çözülmesini, kapalı bir noktanın kalmamasını isteyen okurlar okumasın, okuyup sonunda yok efendim ne oldu sonunda, burayı da anlatmamış, aman de nasıl yazmış, hep boşluk, hep boşluk diye çen çen yapmasın. Şimdiden uyarıyorum, hayal gücü bu kitabın anahtarı, şahane bir dille anlatılan bu kitabı okurun hayal gücü tamamlıyor, hayal gücünüz yoksa başka kitaba. Çok iyi bir okur olmayabilirim ama bu kitabın iyi bir okurun zihninde şahane patlamalar yaratacağını ben bile sezdim. Daha az yorgun olduğum bir gün, sözcükleri ve imgeleri ağzımda eriterek yeniden okuyacağım. Tavsiye mi? Hem herkes beğensin hem de kimse okumasın istiyorum. Kafam karışık.
Uzak Tepeler
Uzak TepelerKazuo Ishiguro · Yapı Kredi Yayınları · 20181,570 okunma
·
189 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.