Gönderi

200 syf.
9/10 puan verdi
demian // 21 mayıs 2022
bazen ağlarsın - insanlar gerçek olsa (bu şarkıyla uyumu hoşuma gitti.) üzerine düşünmekten başımı oldukça ağrıtan bir kitaptı ve doğrusu en çok böylelerin tadı ayrı güzel oluyor. şimdiki amacım kitabı anlatmak değil de kafama takılan ayrıntılar ve kısımlardan bahsetmek. kitap bittikten sonra ayrıntılar için başlara döndüğüm zaman ilk başta ilgimi çekmeyen ama o an çeken yazıyı gördüm. "içimde dışarı çıkmak isteyen bir şey vardı, ben onu yaşamaya çalışıyordum yalnızca. neden böylesine güçtü bu?" ardından sayfaları karıştırırken sayfa 81'de sinclair, demian'a aydınlık ve karanlık dünya mitinden bahsediyor. sözlerinde ilgimi çeken "içinde yaşamana izin verilen dünyanın, bütün dünyanın ancak yarısı olduğunu biliyordun." kısımlarıydı. kitapta ruhsal bir yolculuğa çıkacağımız belliydi bu cümleler de bunu destekliyordu. "Demian romanında anlatılanlar dış dünyada olup bitenlerin aktarıldığı somut gerçekler değil, insanın soyut iç dünyasında yaşadığı gerçeklerdi."**hermann hesse franz ile olan olayda sinclair git gide karanlık dünyayı tanıyordu ve demian'ın habil ve kabil olayını farklı bir bakış açısı ile anlattığı kısımlarda sinclair'i kabil olarak gördüğünü fark etmiştim. bu olayı anlatılanın aksine kabil açısından olumlu bir şekilde ele alıyor ve ilk başlarda sinclair için bu aykırı bir düşünce gibi gelse de ona da mantıklı geliyor. abraxas denen tanrıyı gittikçe tanımaya başlıyor. zaten sonraları kitapta sürekli sinclair'in ve kendilerinin alnındaki nişandan bahsedip durdular. demian, sinclair'e gerekirse franz'ı öldür, seni desteklerim demişti. sinclair'in aklına habil ve kabil olayı geldi ve ağladı. o kısımda yavaş yavaş o karanlık dünyaya çekileceğini hissettirmişti. arma kısmını bir alıntıyla göstermek istiyorum çünkü oldukça açıklayıcı geldi bana: "Sinclair’in baba evinin kapısındaki aile arması bu ögelerden. Evin sakinlerinin dikkatini çekmeyen hayal meyal bir kuş. Demian fark ediyor ilk. Bu kuş eser boyunca sık sık karşımıza çıkıyor ve kendi kabuklarını kırıp doğmaya hazırlanan insanlığın sembolüne dönüşüyor. Kırılan kabuk eski dünyadır Hesse’ye göre: “Devcileyin bir kuş yumurtadan çıkmaya savaşıyordu; yumurta ise dünyaydı ve dünyanın bu amaçla yakılıp yıkılması gerekiyordu.” Sinclair’in I. Dünya Savaşı’nda ağır yaralanması da bu kabilden bir sembol olabilir. Yeniden doğmak için ölüme ihtiyaç duyar insan."** yaralı at sahnesinde aklıma nietzsche gelmişti. kırbaçlanan atın boynuna sarılıp ağlamıştı nietzsche ve bir gönderme olabileceğini düşünüyorum. demian dini olaylara inanıyor, onları reddetmiyor (belki de ediyor, fakat bundan pek bahsetmiyor.) sadece bakış açısı oldukça farklı ve o tanrının sırf iyilik değil, kötülüğü de içerdiğini düşünüyor. (abraxas denen tanrı.) aslında bittikten sonra kafamda kurduğum teorilerin birinde sinclair'in küçüklüğünde demian'dan çok etkilenmesi ve ileriki yaşlarında onun düş olarak kafasında kurduğu biri olmasıydı. fakat demian'ın uzaklara dalması ve ölü gibi, cansız gibi bir şekilde durması kısmını görünce farklı düşündüm. çünkü sinclair dışında kimse demian'ın uzaklara daldığını ve ölü gibi olmasını fark etmiyordu, bu yüzden demian'ın tamamen düşsel bir varlık olduğunu düşünmüştüm fakat şimdi öyle düşünmüyorum. fakat sinclair'in demian'dan oldukça etkilendiği barizdi zaten. onun düşünceleriyle dolup taştığını söylüyordu. karanlık dünyaya tamamıyla çekildiği zaman karşılaştığı kız, beatrice, sayesinde aydınlık dünyanın yolunu bulmuş oldu. tüm o karanlıktan kurtulmak için gördüğü o saf ve zarif (yüzü zeki bir oğlana benziyor kısmı da ilgimi çekti.) varlığa bel bağlamış gibi hissettim. onun için bir kaçıştı ve sonunda beatrice'den uzaklaşıp tekrar demian'a yakınlaşmıştı. çünkü beatrice için çizdiği yüzün demian'ın yüzüne benzemesi bana böyle düşündürdü. sadece erkek değil, kadın ögeleri de içerdiğinden bahsetmişti ve başlardaki kısımlarda da demian'ın yüzü için böyle bir şeyden bahsetmişti fakat annesinin de dahil olduğu kısımlarda demian'ın yüzü için erkeksi diye vurguluyordu. çizdiği yüzü hem demian'ın yüzü derken bir yandan da benim yüzüm demişti. aslında kendi yüzüyle alakası yoktu ama kendi yazgısı, kendi içi olduğundan bahsediyor. işte bu kısım bana demian'ın onun kafasındaki bir düş olduğunu düşündürtmüştü. aynı şekilde son kısımlardaki demian ve annesi hikâyeden çok kopuk geldiler bana. ha bir de sinclair bayan eva'yı çağırdığında demian geliyordu ve sonrasında eva neden gelmediğimi biliyorsun diyor. bu kısım da kafamı kurcalıyor. son kısımda emanet ettiği öpücüğü demian'ın sinclair'e vermesi de... demian ve annesi aynı kişiler miydi, ikisi de aynı düşün ürünü müydü? alfons beck'in kadınlar kızlardan daha akıllı dediği kısım ve sinclair'in olgun bir kadına ilgi duyması kısmında bağlantı var sanmıştım ama şimdi düşününce pek öyle olmadığını fark ettim. bayan eva ve demian son kısımlarda tamamen simgesel olabilir diye düşünüyordum ve sanırım öylelerdi. bu soruların birçoğu şu inceleme sayesinde giderildi gibi oldu: "Hesse’nin kullandığı bütün karakterlerin semboller olduğunu söylemek yanlış olmaz. Demian ismi, Sokrates’in “daimonion” kavramını çağrıştırır. Sokrates bu kelimeyi insanın içindeki yol gösterici ses için kullanmıştır. Kromer “gölge”dir. Her insanın şeytanı vardır gölgesi gibi onu izleyen. Demian ise “lider” ve “öz”ün arketipidir. Bayan Eva’ya gelince, onu da “büyükanne”nin sembolü olarak değerlendirmek mümkündür."** (şimdi de bu sembolleri araştıracağım :p) son kısımlarda kılavuzunu kaybetme fikri gelmişti aklıma, alttaki düşüncenin aynısı: "Eser artık bir rehbere ihtiyacın kalmadığı, Sinclair’in kendine yetebilecek kadar güçlendiği zaman sona erer. Geldiği nokta insanın rehberinin kendi içinde olduğudur."** bir inceleme bırakacağım şimdi ve beğendim, birçok ayrıntıya değinmiş. kendimce takıldığım ayrıntılar bu köşede dursun, kim bilir, belki bir gün tekrar okuduğumda karşılaştırırım. alıntıladığım o inceleme: arkakapak.babil.com/demiani-unutma
Demian
DemianHermann Hesse · Can Yayınları · 20215,3bin okunma
·
147 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.