kitaphaber.com.tr/dijital-cagda-n...
Dijital Çağda Nasıl Kitapla Bağ Kuracağız?
02.05.2022 09:00 - Ülker GÜNDOĞDU
Dijital Çağda Nasıl Kitapla Bağ Kuracağız?
Çok satan, yok satan bir kitabı heyecanla okudum. Acaba içinde ne var, nasıl bir hazine var, eser bu merakla karşıladı beni. Okumak için neden aranır mı? Sorgulamamın sonucu tatmin edici oldu. Yaşadığımız çağın kitap okumamızı gerektiren on nedeninin ikna edici etkili sonuçlarını Okumak Nefes Almaktır eseriyle okura; neden kitap okunması gerekliliği edinimini kazandırma gayretiyle aktarmaktadır, Kovac. Bu bir nefeslik eser, iki bölümle okumanın mantığını; çağımızın gereklilikleri üzerinden, okumanın nefes almayla eş değer olduğunu ele alarak çağımızı değerlendirmektedir.
Miha Kovac'ı, iletişim kurma ve medyayı nasıl kullanma bağlamı, kitap okumanın mantığını sorgulamaya itmiştir. Teknolojik cihazlar, günümüzde artık vücudun bir parçası hükmünde. Bu durum, insana insanlığını da unutturup onun bir robot, bir makine olarak değerlendirilmesine neden olmuştur. Kitap okumak, bu robotlaşan insanlar için ağır bir iş olarak durmaktadır artık. Çünkü çağ tüketim çağı ve tüketim, her şeyde kendini göstermektedir.
Bir Nedenler Zinciri
Bilginin kısa ve çabuk, basit ve eğlenceli, kolay erişilebilir olduğu dijital çağda neden baskılı kitap okunuyor ki? Bundan kazanç oluyor mu? Kitap ekran medyasından daha farklı ne verebilir ki? Dolayısıyla farklı medya alanlarının bir arada olduğu çağda "neden okumak?" sorgusunu makul bir zemine oturtmaktadır Kovac.
Kitap okumanın makul bir tarafı kaldı mı? Ekran medyası basılı kitaplardan kesinlikle çok daha fazla seçenek sunduğu aşikâr. Bu durumda kitap okumayı bırakırsam çok şey kaybeder miyim? Ya da kitap okumayı bırakmazsam herhangi bir kazancım olur mu? Kitap okumayı anlamlı kılan on neden sunarken, dilsel çoğulculuğu destekleyen iki veya daha fazla dilde okuyabilmenin yararlarını açıklamaktadır, Miha Kovac.
Kitap okursanız daha fazla şey görür ve duyarsınız. Her gün düşünmeden yaptığımız şeylerle ilgili çok az şey biliyoruz ve bu okumak için de geçerli. Zayıf okuma, metinlerin kavranmasını zorlaştırır. Okuması zayıf olan biri, zihinsel kapasitesi harfleri çözümlemekle meşgul olduğundan okuduğunu anlayamaz. Peki, bunun nedeni ne? Düşünce sürecinin bileşenleri duyusalı kısa süreli ve uzun süreli bellektir. Her birinin bilgiyi işlememde ve okuma sürecinde bir rolü vardır. Akıcı okumak önemlidir çünkü çalışma belleğinin kapasitesi sınırlıdır. Bu nedenle aynı anda birkaç işten fazlasının yapamayız.
Kişi nitelikli bir okur olduğunda artık tek tek harflerle uğraşmak yerine yazılı sözcükleri, sonuna kadar okumaksızın şekillerinden anlamlarını çıkararak otomatik olarak tanır. Bu nedenle iyi okurlar, kötü okurlara kıyasla daha iyi görür, duyar ve kavrar. Sık sık okuyarak çalışma belleğini otomatikleştiririz. Böylece daha kolay okuruz. Çalışma belleği kapasitesi arttıkça da okuduğumuzu daha rahat kavrarız. Bunun için neden kitaplara halen ihtiyaç duyuyoruz? Akıllı telefonlar sayesinde sosyal medya okuması, okuma alıştırması için yeterli değil mi? Hayır değil. Otomatikleşmiş birçok çalışma belleği, aynı zamanda zengin bir sözcük dağarcığına ihtiyaç duyar. Bunu geliştirmenin en kolay yolu kitap okumak.
Okumak ve Tür Üzerine Yoğunlaşmak
Edebi eserler yeni düşünce bağlamları yaratır. Sözcük dağarcığımız, dünyaya dair duyu ve düşüncelerimizi okuduklarımızla çarpıştırır, sözcük dağarcığımız bu sayede zenginleştirir.Bu tür çarpışmaları okumalar derin okumadır. Edebi metinler ve doğa bilimlerine ilişkin metinler bu çarpışmanın kapılarını aralayan türdendir. Eski sözcüklere yeni anlamlar kazandırarak yepyeni bir dünya yaratabiliriz.
Popüler bilim kitaplarında kuantum kütle çekim teorisini edebiyattan, klasik felsefeden ve dinlerden benzetme ve hikâyelerle açıklayan iki fizikçi Vlatko Vedral ile Carlo Rovelli bu yaklaşımı zirveye taşımıştır. Sosyal bilimlerin ve edebiyatın kusursuz bir beyin idmanı olması yanı sıra, klasik felsefe, tarih ve doğa bilimlerindeki gelişmeleri anlamak da zordur. Dünyanın atom parçacıklarından oluştuğu kuramını ortaya atan Demokritos bu kuramını alfabetik sistemle oluşturur. Harfler; sözcükleri, sözcükler; cümleleri, cümleler de eseri oluşturuyorsa, atomlar da dünyayı oluşturmuştur. İnsanlığın kültürel tarihine aşina olmak, doğa bilimlerindeki gelişmeleri ve teknolojik ilerlemeleri anlamamızı kolaylaştırır. Kısa sözcük dağarcığını zenginleştiren okuma eylemi insanlığın temelini oluşturmaktadır. Daha dikkatli olalım okur olarak.
Okuma Eylemi Üzerine
Okuma eylemi zamanla nasıl değişti? Antik çağda edebi eserler halka açık, ezberden veya metinden okunuyordu. Orta çağda manastırlarda sesli olarak İncil okunuyordu. Sanayi devrimiyle icat edilen matbaa ile kitaba erişim kolaylaştı. Bu da eğitim biçimlerinde değişimlere neden oldu, dolayısıyla bunun sonucunda da Avrupa zorunlu eğitimi getirdi. Tüm bunlarla birlikte türlerin gelişimi de insanoğlunun ufkunun günden güne açılmasına vesile oldu. Romanlar, şiir kitapları, masallar, piyesler, politik ve felsefi makaleler güdümsüz okuma yöntemleriyle okunup bireysel olarak yorumlandı. Dolayısıyla okuma bir eğlence biçimi bir sosyal hareketlilik aracı veya yıkıcı fikirlerin üreme alanı olarak kullanılmaya başlandı.
İkinci Bölüme Dair
Eserin ilk bölümünü oturttuğumuz okuma mantığı üzerine. İkinci bölümde ise dijital ile baskı dünyasının paralelliği üzerine yoğunlaşılmaktadır. Uzun metin ekran yerine kâğıttan okunduğunda daha kolay anlaşılmaktadır. Bildiğiniz üzere. E-kitap okuyucusu piyasaya sürülmesi üzerine yeni nesillerin kitapları sadece ekrandan okuyacağından ve basılı kitapların sadece antika koleksiyonerlerine ve teknolojik okur yazarlığı olmadığı gibi yeni ortama uyum sağlamak da istemeyenlere hitap edeceğinden bahseder, Miha Kovac.
E-kitap ve basılı kitap arasında yapılan tercih imaj meselesi değil. Üç geniş çaplı araştırma, uzun ve karmaşık olan bilgilendirici metinlerin ekran yerine kâğıttan okunduğunda daha iyi kavrandığını göstermektedir. Milenyum nesli, uzun metinler okurken entelektüel dünyayla kitaplar yoluyla tanışmış boomer neslinden daha fazla zorlanıyordu. Milenyum nesli uzun metinlerde basılı medyayı kullanmayı makul buluyor. Kitap okurken geliştirdiğimiz bir başka beceriye dikkatimizi uzun süre boyunca yoğunlaştırabilme becerisine götürmekteydi. Bu yeti ekran teknolojilerini kullanırken geliştirdiğimiz düşünce yöntemlerine önemli ölçüde katkı sağlamaktadır. Ekran teknolojilerini kullanır ve kitap okursak iki farklı şekilde düşünmeyi öğrenmekteyiz. Akıllı telefon aracılığıyla hem dilsel hem kültürel açıdan yabancı olduğumuz Çin gibi bir ülkede ihtiyaçlarımızı karşılamak ve çevresel zorluklarla baş edebilmekteyiz.
Derin okuma becerisi olmadan tarayarak okumanın hiçbir faydası yoktur. Okuyarak geliştirdiğimiz zengin bir sözcük dağarcığı gerektiren uzun ve odaklanmış bir fikir yürütebilme becerisi olmadan, örneğin; zihnimize Çin kültürünü derinlemesine öğrenebilecek kadar esneklik kazandırmanın tek yolu kitap okumaktır.
Okumak izlemek ve oynamak arasında belirli farklar var. Ortalama bir okurun Anna Karanina'yı bitirme süresi yaklaşık yirmi saatini alır. Günde bir saat okuyan bir okursa bu süre üç haftaya çıkar. Bu kitaptan hareketle 2012'de çekilen İngiliz filmini bitirebilmek için sadece iki saate ihtiyacı vardır. Filme uyarlanan tüm edebi eserlerde de durum budur. Okurken yoğunlaşmamız sadece bir saati buluyor. Okuma eylemine tamamen dahil olmak ise daha uzun süreler. Bunun için kitapla olan bağı güçlendirmek için oturmak, kitabı açmak ve bütün iletişim kanallarıyla kitaba dalmak gerekiyor. Aksi taktirde çeldiricilerin çokluğu, okuma eylemini sekteye uğratır, kitapla çok zor şekilde bağ kurabilmekteyiz.
Sonuç olarak iç dünyamızın zenginleşmesi teknolojinin gelişmesiyle birlikte ilerlemektedir. Baskı teknolojilerinin gelişimi ve piyasa ekonomisi insanın zihninde ve ruhunda alfabenin icadıyla benzer bir etki oluşturdu. Yerli dilin kullanıldığı yeni bir okuryazarlık gelişiyordu. Piyasa ve baskı teknolojisi, sosyal, kültürel ve teknolojik güçlerle bir araya gelerek on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda insanların ortak kimliklerini ve içsel deneyimlerini yarattı. Baskı teknolojisinin icadı, ulusal bir toplumun üyeleri olarak birbirimizi nasıl anladığımızı etkiliyorsa, ekran teknolojisinin de yarının insanlarının kimlikleri üzerinde etki yaratacağına dikkat çekmekteydi, Kovac. Küreselleşmiş ve dijitalleşmiş bir dünyada ulusal dilleri konuşmanın ve ulusal bir topluma ait olmanın pek bir öneminin kalmaması muhtemel. Uzak olmayan gelecekte yapay zekânın pek çok dilde sohbet edebileceği, ciddi konularda sessiz kalacağı veya İngilizce ya da Çince konuşmaya başlayacak dolayısıyla kendi dilimizde bilimsel ve kültürel üretim yapamazsak, gelecek nesiller bilimsel hukuki veya kültürel meseleler üzerine tartışmak istediklerinde sözcük dağarcığı daha zengin bir dile geçmeleri gerekecek. Ancak kitap okumak makul kalacak. Okurken kendi fikirlerimizi üretmeyi öğreniriz. Hakikati, bazı köşelerde bizi elinde sopayla bıkmadan usanmadan bekleyen tekinsiz birine benzetir, Kovac. Sonuçta makineler, insanların fiziksel verimini arttırmasına yardımcı olduğu gibi entelektüel verimini arttırmasına da katkı sağlamaktadır. Fikir üretmeyi bilmiyorsak, sözcük dağarcığımız zengin değilse ve analitik düşünemiyorsak makineler yardımcı olamaz. Bu becerileri farklı türlerde kitap okuyarak sözcük dağarcığımızı derinleştirerek analitik düşünebiliriz. Kitapları okuyan bir geleceğimiz olacak ya da geleceğimiz olmayacak.
Miha Kovac
Okumak Nefes Almaktır
Mart 2022
Portakal Kitap
127 sayfa