Aşıklar Bayramı"Ben gidersem sazım sen kal dünyada
Gizli sırlarım aşikar etme...
Ben bir insanoğlu sen bir dut dalı
Ben babamı, sen ustanı unutma.. '
Aşık Veysel s. 221
13.bölüm epigrafı
Heves Ali adlı saz aşığı ve oğlu Avukat Yusuf'un öyküsü. Okuduğunuzda yüreğinize ok olup çarpacak bir yolculuk romanı Aşıklar Bayramı.
️" Baba dediğin tamamlanmamış bir kelimedir zaten. " s226 cümlesi ne çok anlam yüklüdür, üzerinde ne çok düşündürür insanı.
Sorunlu bir baba oğulun Diyarbakır'dan Kars'a olan yolculuğu sırasında saz aşıklığına dair anlatılar, ritüeller çok ustaca vücut buluyor Kemal Varol'un kaleminde. Nereden baksanız bir hazine sunuyor yazarımız. Satır arası halk kültürüne, aile ilişkilerine, aşka, sevdaya, merhamete gönderme yapıldıkça eserdeki heyecan veya gerilim de sürekli üst düzeyde kalıyor. Gah geçmişe, gah yaşanılan ana dönülerek zamanda ara ara sıçrayışlar yapılıyor. Bu da eseri elinizden bırakmamanızı sağlıyor.
Avukat oğul Yusuf'un geçmişi, sevdiği kadınlar arasındaki bocalaması,kendi kendisiyle iç hesaplaşması, yazdığı sevda yüklü mektuplar da kahramanımızın iç dünyasını kavramaya yardımcı oluyor.
️" Seni dünya üzerinde tek başına yankılanan boş bir ev gibi bırakıp gittiğimi unutmadım. "
S. 207
Baba~oğul ilişkisi üzerine yazılmış en iyi kitaplardan olduğunu da söyleyebilirim.
️"Dağılmış bir yarayım seni bırakıp gittiğimden beri! Ölmedim, hayattayım. Ama say ki öldüm. Say ki akmayan bir irin, kabuk tutmayan bir gönül yarasıyım on beş yıldır." (s. 166) şu satırlarla hayat bulan duygular nasıl da samimi. Oğlunu 25 yıldır görmeyen Aşık Heves Ali'nin bir anda 3 telli sazı ve tahta valiziyle ortaya çıkıp oğlunu görmek istemesi ile başlar roman. Eski püskü elbiseler içinde ve elinden roman boyunca düşürmediği üç telli bağlamasıyla karşısına dikilen babasını görmekle derin bir iç hesaplaşmaya girer Avukat Yusuf. Babasına kızgın ve kırgındır. Aşık Heves ise helallik almak için gittiği oğlundan gözleriyle af diler adeta. Oğlundan sonra Kars'a aşıklar şenliğine gitmek en büyük arzusudur saz aşığımızın. Oğlu Yusuf hem babası gitsin eski hayatına kaldığı yerden devam etsin isterken, hem de babası kalsın da onunla yüzleşsin istemektedir. Baba oğulun Kars'a yolculuk yaparken baba oğul ilişkisi de gözler önüne serilir.
️"Babamı galiba en çok susarken seviyordum. Konuşur konuşmaz aramızda bir kırgınlığın kanat çırpınışları duyuluyordu." S. 176
Yusuf'un ağzından anlatılan eser bir bilinmezlikle de bitiyor.
️"Kalbinde derin bir çizikle gezenin, günün birinde her ne pahasına olursa olsun yaranın müsebbibini affetmesi kadar kederli ve ağır bir şey yoktu dünyada."( S. 156)
Heves Ali'nin yaşadıkları, neden niçin ortadan yok olduğu bir muamma olarak kalıyor.
️"Dolmuş seni neden almadı, dolu muydu?" diye sordum, bozuk yolda habire iki yana sallanırken.
"Bıyıklarım yüzünden beni Alevi sandılar." dedi yutkunarak."( S. 144) Yolculuk esnasında da ilginç diyaloglar yaşanır hatta yurdum insanını bir kere daha hatırlamış oluruz.
Yusuf'un babasını affetmeye çalışması, ona olan duyguları, babasının o anki çaresizliği, zayıflığı oğlunun yüreğini pare pare yapar. Baba demek ister ama" ba... "hecesinden başka bir şey çıkmaz ağzından.
️"Ben her şeyi düşünmekten uyuyamıyordum, o hiçbir şeyi unutamadığı için."( s168)
Aşık Heves ulaşabildi mi Kars'a, oğlu babasını affetti mi? Hepsi kitabın içinde saklı. Okuyunuz, okuyunuz, okuyunuz...
️"İnsan öldüğü yaşta kalırmış. Yani kaç yaşında ölürsen geride kalanlar seni hep o yaşta hatırlarmış. Zannedersem, insan birinden ayrılınca da aynı yaşta kalıyormuş." s. 174