Gönderi

687 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 8 days
Suç ve Vicdan
Eğer ahiret diye bir yer gerçekten varsa orada mutlaka ama mutlaka konuşmak istediğim insanların başında gelen Dostoyevski'nin bütün bedenimi ele geçiren; düşüncelerimi, duygularımı, nefretimi, isyanımı, ruhumu kontrolü altına alan ve beni sayfalarca süren bir çölde susuz başıma bırakan inanılmaz kitabıyla ilgili biraz konuşmak istiyorum. Aslında 2022 yılına Suç ve Ceza okuyarak başladım, yani kitabı bitireli neredeyse yarım sene geçti. Ancak bir şeyler yazmak için hazır değildim, çünkü Dostoyevski'yi yazacaksam eğer en iyi şekilde yazmalıyım. Yavaştan incelememize başlayalım. Sokaktan geçen bin kişiye sorsanız Suç ve Ceza'yı duymayan yoktur, hatta Raskolnikov'u bile duymuştur herkes. Peki bu isim aslında bize neyi anlatır, kimdir bu Raskolnikov, neden bütün dünya bu roman karakterini tanır, hatta bir katil olmasına rağmen sever? Raskolnikov, Petersburg sokaklarına hayran hayran gezerken, iç sesiyle savaşan, ruhunda kopmaya hazır olan fırtınayla sohbet eden, yoksul bir hukuk öğrencisi. Raskolnikov'u anlamak için önce onu derinleştirmemiz gerekiyor ve direkt şu soruya cevap aramalıyız: İnsan, yüce bir amaç uğruna başka bir insanı öldürme hakkını kendinde bulabilir mi? Eğer cevabınız hayırsa Raskolnikov size şu şekilde karşılık verir: Ama tarihte binlerce komutan, padişah, kral ; zaman zaman toprak için olsa da çoğu zaman kendi çıkarları için, bazen halkın iyiliği için savaşlar başlatıp binlerce masum askeri öldürmüştür. Ve Napolyon'u örnek gösterir bize. Napolyon binlerce insanı, halkının 'iyiliği' adına öldürürken kahraman oluyorsa, ben neden bir insanı halkın 'iyiliği' için öldürdüğümde katil olayım? ''- Kan döktün sen! - Herkesin döktüğü kanı!... diye bağırdı Raskolnikov; büyük bir öfke içindeydi. Geçmişte ve günümüzde bir sel gibi akıtılan kanı!.. Şampanya gibi kan dökenler Capitol'de taç giyip insanlığın kurtarıcıları olarak kutsanmışlardı! Çevrene daha dikkatli bak bakalım! Ben de iyilik etmek istemiştim insanlara! Hem yaptığım bu bir tek aptalca şeye karşı yüzlerce, binlerce iyi ve güzel şey yapabilirdim.'' Spoiler vermek istemesem bile Raskolnikov'un tefeci bir kadını baltayla öldürdüğünü eminim biliyordur herkes. Tefeci kadını öldürmeyi günlerce kafasında tasarlasa bile, iş eyleme döküldüğü anda neredeyse stresten, korkudan, heyecandan, adrenalinden bayılma noktasına gelir. Peki Raskolnikov tefeci kadını neden öldürdü? Gerçek bir Dostoyevski okuyucusu Dostoyevski'nin karakterinin bir cinayet işlemesine fazla şaşırmaz, bu cinayetin ruhunda oluşturduğu psikolojik etkileri merak eder. Başka bir deyişle biz Raskolnikov'un tefeci kadını öldürmesinden etkilenmiyoruz. Biz onun ne hissettiğini ve bundan sonra ne yapacağını merak ediyoruz. Tefeci kadının öldürülmesi bizim için büyük bir olay ya da gizem değil. Bizim için önemli olan katilin bu olaydan sonra vicdanıyla nasıl baş edeceği? İşte bu kocaman kitap, vicdanıyla savaşan bir adamın buhranlarını anlatıyor. Raskolnikov o kadar derin bir ruha sahip ki, çaldığı paraların bir kuruşuna bile dokunmuyor. Hem de müthiş bir açlık çekerken. Rüyasında çocukken zayıf bir atın öldüresiye kırbaçlandığını ve atın yanına gidip onunla birlikte üzüldüğünü görecek kadar da naif. Katil olması gerçeği Raskolnikov'un yüreğini esir alırken ve uyukladığı her sırada aynı zamanda da sayıklamaya başlarken, yavaş yavaş delirmeye başladığını düşünüyor. Rüyayla gerçeği karıştırıyor, zaman kavramını unutuyor, gittikçe asi, sert bir adam oluyor ama yüreğinde çok büyük bir savaş veriyor. Tabi Raskolnikov'u saatlerce anlatabiliriz ama Sonya'sız anlatamayız. Zaten ahlak temsilcisi bir hayat kadını yazmak da Dostoyevski'den başkasına gitmezdi. Parasızlıktan, annesine, babasına, kardeşlerine bakmak için hayat kadınlığı yapan Sonya'ya aşık oluyor Raskolnikov. Zaten hangi büyük hikaye aşksız yazılabilir ki? Raskolnikov'un cinayet itirafını yaptığı ilk ve tek kişinin Sonya olmasının elbette nedeni var; çünkü Raskolnikov biliyor ki, Sonya'nın çok büyük bir yüreği var. İyi gelmez mi aşk insana? Sonya, aşkıyla Raskolnikov'u tekrar hayata, iyi bir insan olma gayesine döndürüyor. Sonya'dan önce Raskolnikov asla suçunu itiraf etmeyi düşünmüyordu. O kendisine göre özel biriydi ve halkın iyiliği için, bir böcek olarak gördüğü kadını ezmekte hiçbir zarar görmüyordu hatta bu düşüncesiyle övünüyordu. Kendi zihninde gerçek bir kahramandı Raskolnikov ama hesaba katmadığı tek şey olan vicdanını yenmek, hayattaki en zor şeydi belki de. Kitapta Raskolnikov - Sonya diyalogları gerçekten çok etkileyici. Özellikle Raskolnikov'un Sonya'nın önünde eğilip ''Ben senin önünde değil, insanlığın çektiği acıların önünde eğiliyorum.'' dediği sahne inanılmazdır . Peki Dostoyevsi bu karakteri nasıl yarattı? Bana kalırsa çok zorlanmadı çünkü Raskolnikov bana göre Dostoyevski'nin ta kendisidir. O tefeci kadını, aslında Dostoyevski zihninde çok daha öncelerde öldürmüştür. Raskolnikov sistemi çok eleştirir. O baltayı aslında tefeci kadının kafasına değil; haksızlığa, adaletsizliğe, fakirliğe, yoksulluğa karşı indirmiştir. Suç ve Ceza öyle bir kitaptır ki, sokaktan geçen sıradan bir insanın bile ruhunun psikolojik tahlillerini sunar bize Dostoyevski. Bu kitap, olay örgüsünden ziyade karakterlerin ruh tahlilleriyle öne çıkan bir kitaptır. Ruhun kaşifidir Dostoyevski. 100 satırlık bir paragraftaki bir kelimeyle bile aslında bize bir sürü şey anlatabilir o karakterle ilgili. Onun için insan aşağılık bir varlıktır ve her şeye alışır : ''...alışmışlar buna. Ağlaya sızlaya da olsa alışmışlar. İnsanoğlu denen aşağılık yaratığın alışamayacağı hiçbir şey yok galiba !'' Olağanüstü başka bir paragrafta ise şöyle der Raskolnikov: ''Acaba nerede okumuştum. İdam mahkumunun biri ölümünden bir saat önce, yüksek bir dağın tepesinde, ancak iki ayağının sığabileceği kadar daracık bir yerde yaşaması gerekse, çevresindeyse uçurumlar, okyanuslar, sonsuz karanlıklar, fırtınalar ve sonsuz bir yalnızlık olsa, yine de o bir avuç yerde ömrü boyunca, binlerce yıl, sonsuza dek yaşamanın, o anda ölmeye yeğleneceğini söylemiş. Yeter ki yaşasın! Yalnızca yaşasın! Aman Tanrım, bu nasıl gerçek böyle! Bu nasıl gerçek! İnsan ne alçak yaratıkmış !'' Ben insan ruhunu bu kadar güzel özetleyen, iç hesaplaşmasını bu kadar sert yapan bir yazar daha görmedim. Daha yazacağım birçok örnek alıntısı var ama hepsini yazarsak bu inceleme bitmez. Kendimce şunu söyleyebilirim ki, Dostoyevski okumadan hele hele Suç ve Ceza okumadan bu dünyada göçüp gitmeyin, kendinize bu haksızlığı yapmayın. Mutluysanız da okumayın. Cemal Süreyya'nın huzurunu henüz 14 yaşında kaçıran Dostoyevski, ruhunuzda ateş yakabilir. Ah Dostoyevski! Ah Raskolnikov! ve tabi ki Ah Razumihin! Herkese senin gibi bir dost lazım... ''Herkes kendisi hakkında kendisi karar verir ve kendini en iyi aldatabilen, herkesten daha neşeli yaşar .'' ''Her insanın çalabileceği hiç değilse bir kapı olmalıdır. İnsanın ne yapıp edip başvuracak bir yerinin bulunması gereken zamanlar oluyor .''
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022161.3k okunma
··
1,783 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.