Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

100 syf.
10/10 puan verdi
İvan İlyiç üstüne...
Kitabı bitirdikten hemen sonra kendi hayatımı sorguladım. Acaba bende İvan İlyiç gibi gerçekten yaşamak istediğim hayatı mı yoksa seçtiğim hayatı mı yaşıyordum. Uzunca bir düşünmeden sonra seçtiğim ama içinde bulunmak istemediğim bir hayatımın olduğu fark ettim. Bu sayede kendimi İvan İlyiç’ e daha yakın buldum. Kendimi onun yerine koyduğumda ölseydim ve kimsenin üzülmeyeceğini düşünseydim bende İlyiç gibi ölüp kurtulmak isterdim. Bir insan düşünün ki o insan ölür ölmez arkadaşları tarafından hakkıyla anılmayan, bir insan düşünün ki ruh eşi olan karısı için sadece maddi araç olarak görülen, evlatları tarafından anlaşılmayan, güzel bir hayat yaşadığını zannedip, ömürlerini heba eden bir kimse. İnsanın yaşadığı onca şeyin bir anlam ifade etmemesi, onu bir boşluğun içine çeker değil mi? İlyiç’te ömrünün son günlerinde bu şekildeydi. Sadece öleceği zamanı bekliyordu. Bu bekleme sırasında tek düşündüğü çocukluk anılarıydı. İnsanın uzun yıllar mutluymuş gibi yaşayıp sadece çocukluk anılarını özlemesi bir o kadar da ironik bir durum. Bu durum kendi açımdan da geçerli. Ne yaşarsam yaşayayım çocukluğumu o saf ve sadece mutlu olduğum anları özlüyorum. Eminim bu durumda olan milyonlarca insan vardır. Bunun çözümü şüphesiz vardır ama bu çözüm her birey için geçerli olmayabiliyor. Bu kadar sorunun ve sıkıntının içinde seni en çok anlaması gereken kişinin de seni anlamaması hayatında yaptığın tüm seçimleri sorgulatıyor. Nitekim İvan İlyiç’in zamanla karısından nefret etmesi yaptığı seçimin ne kadar yanlış ve toplum seçimlerinden birinin olduğunu gösteriyor. Tek suçlu eşidir demiyorum. Kendisi tartışmalardan uzaklaşmak için evinden ve ailesinden uzaklaştı. Çocuklarıyla arasına mesafe girdi. Kendini tamamen işine adadı. Ama bilmiyordu ki asıl mutluluğun ve huzurun aileyle yaşandığını. Nitekim yalnız bir şekilde öldü. Etrafında onca insan vardı ama ona göre her şey yalandı. Seçimleri yanlış, ailesi ondan kurtulmak istiyor, arkadaşları çıkarcı ve bencil. Bu ortamda kişinin psikolojisi yerle bir olur. Oluyor da. İvan İlyiç zamanla iki kişiliğe bürünüyor. Bir tarafı daima mutlu ve umutlu yaşamak isteyen diğer tarafı ise ölümü kabullenmiş ve isyankâr olan. Acaba sizde ölümünüzün yakın olduğunu bilseydiniz neler yapardınız? Bende İvan İlyiç gibi önce bir hayatı sorgular ve yapmak istediğim ve yapamadığım ne varsa imkânım ve sağlığım ölçüsünde gerçekleştirmek isterdim. Kararlarımı vermeden önce verdiğim kararların kendim için, kendi hür isteğimle olmasına dikkat ederim. Çünkü toplum baskısı ile verilmiş kararların sonu hep hüsran ile biter. İlyiç’te yüksek zümreden gibi görünüp, toplumun izin verdiği ölçüde eşe sahip oldu ama hayatı kavgalarla, maddi sıkıntılarla geçti gitti. Sert biri dedim en başta ama ölümle burun buruna gelince o sertliğinden eser kalmadı o adamın. Hayatı boyunca herkesin saygı duyduğu, ayakta alkışladığı, ceketini düğmeleyip herkesin önünde el pençe divan durduğu adam hastalık, belasından sonra yardım almadan lavaboya bile gidemiyordu. Bu hikâyeden çıkartacağımız ders ölüm hep başkalarının başına gelir bizim başımıza gelmez diyoruz. Aynı İvan İlyiç’in arkadaşlarının dediği gibi ölüm onun başına geldi bizim başımıza gelmedi. Hâlbuki ölüm her an hepimizin başına gelebilir. Bunu unutmamalı ve hayatımızı toplumun yönlendirdiği ölçüde değil doğru kararlar vererek kendi isteklerimizin ölçüsünde sürdürmeye gayret göstermeliyiz.
İvan İlyiç'in Ölümü
İvan İlyiç'in ÖlümüLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202245,4bin okunma
·
156 görüntüleme
Arzu okurunun profil resmi
Yorumunuza sağlık.
BerkAy okurunun profil resmi
Teşekkür ederim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.