Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yaşamasa da olur "Kaşar Nuri''den başlayarak, televizyon kanalları (veya kanalizasyonları) sayısınca dolaştırılan, zengin bir koleksiyon... Kimi "Kuran’dan başka kitaba gerek yok" sadedinde saatlerce konuşur, bu husustaki kitabını anlatır, bir yandan da matematik olarak "19 mucizesi" sapıklığını -bazılarının anlayamadığı (!) bir husus olarak- isbat çabasına girerken, karşısındaki onu konuşturan keçi sakallı salak, hem de İslâm’ı bilmeye gerek olmayan bir mantıkla, "Kur’ân’dan başka kitaba gerek yok diyorsun, öyleyse kendinin yazdığı kitab ne?" demez; çünkü onun vazifesi, İslâm adına İslâma pislik edenlere çanak açmak... Kaşar Nuri, "Allah'la kul arasına kimse giremez" sadedinde, sanki Kur'ân’a aykırı imiş gibi, mezhebleri reddeder, sahâbî’nin rolünü, tabiî olarak hadîs’i, tabiî olarak Peygamber'i reddeder; fakat işin tuhaf tarafı, hem onu takdim eden "uzman" diye takdim etmekte, hem "Öyleyse -bu söylediklerin doğru yanlış bir yana-, sen niye araya giriyorsun?" dememektedir. "Uzman" ne demek?.. Bu salak uzman, İslâm büyüklerine başvuru, ilticâ ve onlardan iktibasları "yedek ilâhlar edinmek" diye Kur'ân açısından(!) döktürürken, karşısındaki salak adam şöyle diyemez: "Senin dediklerini aynen kabul edib de, "doğru hüküm!" diye nakletsem, veya senin hükmünü iktibas ederek bir hususun isbatına girişsem, hem sen ve hem de ben kendi kendimize çelişkiye düşmüyor muyuz?"... Bu Kaşar tip, müthiş kıvırma kabiliyetine sahiptir; yukarıdaki çerçevede "uzman uzman" döktürürken, birdenbire "hurafe ve safsata" dediği "tasavvufun bir büyüğünden -meselâ Mevlâna'dan- bir sözle, zımnen görüşünden(!) rücû eder ve kendine kıvırma payı bırakır... "Hini hacette lâzım olur" hesabı... Ardından, gûyâ kaynakçılığından hiç taviz vermiyor havasında, bir illizyonist hızıyla "İmâm-ı Rabbânı den ilhâm aldığını" da lâf arasına sıkıştırır; adam tam kaşar... işin tuhaf tarafı, bu uzman, ümmetin sahâbîlerden sonra en büyüğü olan İmâm-ı Rabbânı'nin, "Hanefî mezhebinden olduğunu ve en büyük hadîs ve sünnet bağlısı olduğunu bilmediği gibi, karşısındaki de "evliyanın en büyüğü" olduğunu bilmez; ve bu iki salak, "karşılıklı sağırlar, birbirini ağırlar!" hesabı cilveleşirken, birinin tam pişkin, karşısındakinin de "yahu sen tasavvufu reddediyordun!" diyemeyecek kadar çapsız oluşunu tesbit edenlerin bulunduğunu unuturlar...
·
169 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.