Gönderi

264 syf.
10/10 puan verdi
Korykoslu Hayton'dan
"Tarafımdan oluşturulmuş bu yorumun tüm hakları kitapyurdu.com'a aittir." Ortaçağ Batı’ya göre karanlıktır. Zira iptidai şartların etkisiyle medeniyetin olgunlaşmasını tamamlayamadığı koşullar Avrupa’nın genelinde etkisini gösterir. Ama aynı dönemlerde Doğu, uygarlık manasında Batı’yla kıyaslanmayacak derece ileridedir. Batı’nın Doğu’yu daha fazla tanıdığı günlerin başlangıcı ise Haçlı Seferleri’ne tekabül etmektedir. Bu dönemleri anlatan kaynakların ayrı bir hususiyeti vardır. Bir kere medeniyetlerin çarpışmasının tüm etkileri yazılanlara yansır. Kavga günleri milli kimliklerin tarihine olan ilgiyi de arttırır. Bu yüzden eline kalemi alan her müellif ötekini daha iyi anlamlandırabilmek için devrine ışık tutmaya çalışır. Döneminde yazılan eserler sadece çağına ve o çağın ileri gelenlerine ışık tutmayıp gelecekte yaşayan nesillere de yüksek kıymeti haiz bilgileri ulaştırırlar. Misal yazımızda ele alacağımız Kilikya Ermeni Krallığı’nda önemli bir asilzade olan Korykos (Mersin Erdemli yakınlarında) Hâkimi Hayton “Doğu Ülkeleri Tarihinin Altın Çağı” isimli eseriyle eşsiz tarihi bilgiyi okurlarıyla buluşturur. Hayton 13 ve 14. yüzyıllarda bugünkü Anadolu sınırları içinde Ermeni Krallığı’nda yaşamıştır. Dönemin Anadolu’su deyim yerindeyse savaş meydanını andırmaktadır. Batı’dan gelen Haçlılar, Doğu’dan gelen Moğollar Müslüman kimliği ile bölgede tutunmaya çalışan Türklerin üzerine arkası gelmeyen akınlar yapmaktadır. Bölgedeki Hristiyan unsurların tek hedefi kutsal mekanlar üzerinde hakimiyet kurmak olduğu için diplomasi o güne değin kullanılmadığı kadar etkili işlemektedir. Korykoslu Hayton ise edindiği tarihi bilgileri devrin uluslararası ilişkilerinde silah olarak kullanmak istemiş olacak ki yeni bir haçlı seferini planlar. Yapmış olduğu projeyi bir tarih tezi üzerine temellendirerek, bölgede Moğolların desteğini alarak kutsal toprakların tekrar Hristiyanların eline geçmesini tahayyül eden Hayton; tasarılarını dönemin Papasına sunar. Yani deyim yerindeyse Hayton’un eseri kabaca bir işgal ve harp planı olarak nitelendirilebilir. Ama Hayton eserinde sadece savaş kazanma stratejilerinden bahsetmez. Hayton’un eseri 4 bölüm (kitap) halinde tasarlanmış olup, her bir bölüm kendi içerisinde kısımlara ayrılmıştır. Hayton ilk üç bölümde tarihi bilgiyi vermiş, son bölümde ise meşhur planını deşifre etmiştir. İlk bölümde Asya’nın önemli bölgeleri farklı başlıklar (Kitay, Tarse, Türkistan, Harzem, Kumanya, İran Türkiye vs.) altında ele alınmış olup, mezkûr yerlerin siyasi tarihi ve sosyo-kültürel hayatı bol olacak şekilde izah edilmiştir. İkinci bölümde ise Asya İmparatorluklarının (Sasaniler, Türkler, Araplar vs.) tarihi anlatılmıştır. Bölgenin önemli devletlerinin geçmişi Hayton’un kendi dönemine gelinceye kadar ikinci bölümde izah edilmiş olup, üçüncü bölüm başlığı altında Moğol tarihi merkezinde müellifin yaşadığı olaylar üzerinde daha detaylı durulmuştur. Hayton eserini nasıl yazdığını da belirterek kendi metodolojik yaklaşımını ortaya koymuştur. Moğollarla ilgili verdiği bilgileri kendi tarihlerinden aldığını belirtmiş, Kilikya Ermeni Kralı olan amcası 1. Hetum’dan da Moğol tarihinin ilk dönemleri ait verileri toplamıştır. Tabii kendi dönemine ait anlatıları olayların direk içinde olduğu için daha detaylı bir şekilde okuruna sunmuştur. Hayton’un devrin kaynaklarını iyi okuduğu ve takip ettiği çağdaşı olan yazarlarla benzer ifadeleri kullanmasından anlaşılmaktadır. Kendi tezine dayanak oluşturacak bilgilerin üzerinde daha fazla dururken bazen tarihi verileri çarpıtarak, Papa’yı yeni Haçlı Seferi için ikna etmeye çalıştığı da dikkat çekmektedir. Özellikle Moğolların tarihine dair verdiği malumatta onların Hristiyanlığa müsamahalı pozisyonları sık sık yinelenir. Zaten planının ana merkezi Moğol Hristiyan ittifakı üzerine kurulduğu için böyle bir desteğin vaki olduğu güçlü bir dille kanıtlanmak istenir. Ayrıca Hayton’un maddeler halinde planını sunması ön hazırlık ve genel taarruz gibi bir program çizmesi, onun savaş stratejisine vukufiyetini kanıtlamaktadır. Misal ön hazırlık aşamasında Hayton’un maddelendirdiği stratejik basamaklar Sun-tzu’nun Savaş Sanatı eserini hatırlatır. Hayton’un bilgi vermeyi ve yönlendirmeyi amaçlayan üslubuna ek olarak bazen dilinin doğal olarak Müslümanlara karşı fazlasıyla saldırgan olduğunu da belirtmek gerekir. Savaşın bir cephesinin diğerine karşı tutumunu yansıtan bu yaklaşımıyla Hayton mutaassıp bir Hristiyan olduğunu kanıtlamaktadır. Zaten yaşamının ilerleyen dönemlerinde inzivaya çekilerek kendini dine adayacağını belirtmesinden bu tutumu anlaşılmaktadır. Bu yüzden Hayton’un yazdıklarının sübjektif yönü dikkate alınmalıdır. Eserin en güçlü yönü onun çeviri ve hazırlanmasında yatmaktadır. Günümüzde bazı birincil kaynakların sadece çevirisinin sunulduğu ya da gerektiği gibi notlandırılmadığı malumdur. Fakat ele aldığımız eser için böyle bir şey söz konusu değildir. Eser Türk tarihi konusunda velut bir kalem olan Altay Tayfun Özcan tarafından layıkıyla hazırlanmış olup, eserin yarıya yakın bir kısmı Özcan’ın notlarından oluşmaktadır. Bazen notlar deyim yerindeyse küçük bir makale edasıyla okura olan görevini ifa etmektedir. Özcan’a bu kadar iş düşmesinin önemli sebeplerinden birisi de Hayton’un fazlasıyla müdahaleyi zaruri kılan tarzıdır. Hayton’un bazı bilgileri bilerek ya da bilmeyerek çarpıtması çevirmenin haklı müdahalelerinin önünü açmıştır. Ayrıca Hayton isimlendirmelerde de kendi lehçesinin ya da söyleyişinin özelliklerini gösterdiği için yer ve şahıs isimleri sık sık Özcan tarafından tashih edilerek sunulmuştur. Bununla beraber Hayton’un yazdıkları dönemin kaynaklarıyla karşılaştırılarak tahlil edilmiştir. Eserde yazılan her bir cümlenin hazırlayan tarafından tartılması, okurun daha geniş bir bakış açısı kazanmasını sağlamaktadır. Hayton’un sözlerinin üzerinde yapılan uzun analizler notlar vasıtasıyla okura ulaştırılırken, her bir dipnottaki zengin kaynak terkibi eserin hazırlanmasındaki emeği gözler önüne sermektedir. Bu sayede eserin kaynak sıfatının üzerine katma değer eklendiği açıktır. Günümüzde tarihi bilginin güvenirliği söz konusu olduğunda hâkim yaklaşımın güven telkin etmekten ziyade sathi aşamada kaldığı düşünülürse, Özcan’ın ders niteliğindeki üslubunu benimsememek mümkün değildir. Ortaçağ’ı Batılılar için karanlık yapanın aksine Türkler için karanlık yapan kaynakların azlığı mevzusudur. Bu yüzden eldeki Ortaçağ kaynaklarının dilimize kazandırılması önemlidir. Hayton’un eseri kaleme alındığı dönemde Avrupa’da yüksek ilgiye matuf olmuştur. Oysaki Türkçeye çevrilmesi çok zaman almıştır. Buradan Batılıların karanlığı tersine çevirme konusunda daha ilgili olduğu sonucuna ulaşmak mümkündür. Kendi tarihimizi Ortaçağ’ın karanlığından aydınlık çıkarırcasına tahlil etmek için Doğu ülkelerinin altın çağını iyi bilmek şart…
Doğu Ülkeleri Tarihinin Altın Çağı
Doğu Ülkeleri Tarihinin Altın ÇağıKorykoslu Hayton · Selenge Yayınları · 201523 okunma
·
273 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.