"Gözlerime güneş doluyor sandım yüzüne bakınca."
Ben de bu kitabı okurken gözlerime, ruhuma güneş doluyor sandım. Öyle bir güzellik. Herkesin bir başucu kitabı vardır, benim yoktu ama artık var. Ne zaman moralim bozulsa bu kitabı açıp bir öyküsünü okuyacağım.
"Hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık." diyor
Fyodor Dostoyevski . Dostoyevski gibi büyük bir yazarın bu cümleyi kullandığı bir öykünün kötü olması mümkün olabilir mi hiç?
Ben de yıllar önceki bir Mavi reklamından uyarlama yaparak "Vay, vay, vay, vay Palto'ya bak." diyerek hayranlığımı dile getirmek istiyorum. Bu hayranlık sadece Palto öyküsüne değil geç tanışmış olduğum için hayıflandığım Gogol'a aslında. Çünkü hayatımda hiçbir kitabı okurken bu kadar eğlenmemiş, bu kadar gülmemiştim.
Nikolay Gogol, kitabında hiciv ve kara mizaha ustalıkla yer vermiş. Bu açıdan okurda duygu karmaşası yaratıyor diyebilirim, şöyle ki kahkahalarla gözlerimden yaş gelecek kadar gülerken bir cümlesiyle kalbime bir burukluk bırakıyor ardından yine güldürmeyi başarıyordu.
Kitap; Neva Bulvarı, Burun, Portre, Palto, Bir Delinin Anı Defteri, Fayton olmak üzere 6 öyküden oluşuyor.Benim en çok beğendiklerim ise; Burun, Palto ve Bir Delinin Anı Defteri öyküleri oldu. Bunlardan biraz bahsetmek istiyorum.
Burun, bir sabah uyandığında burnu yüzünde olmayan bir binbaşının burnunu arayışını anlatıyor. Burun metaforuyla başkasının işlerine burunlarını sokanların durumuna dikkat çekiliyor. Aman dikkat diyelim başkalarının işlerine burnunuzu sokmayın ki burnunuz yerinde dursun:)
Palto, devlet dairelerinden birinde bir memur olan Akaki Akakiyeviç'in hayallerini süsleyen ve binbir güçlükle alabildiği paltoyu anlatıyor. Öyle bir güçlükle alınıyor ki, memurun çevresi tarafından palto için kutlama yemeği verilip, şampanya patlatılıyor. Bu öyküde ekonomik durumu yansıtan hiciv oldukça başarılıydı.
Bir Delinin Anı Defteri, kitaptaki en çok güldüğüm, gözlerimden gelen yaşlardan dolayı okumaya ara verdiğim öykü. Alıntılara eklediğim yorum ve başlıklarda bu deliliğe ben de katıldım sık sık:) Bu günlükte atılan tarihler de ayrı bir güzellikti. Benim favorimse "Martaralık, ayın 86'sı gündüzle gece arası" tarihi oldu:)
Bu öyküde, bir kalem memurunun deliliğe geçişi komik ve başarılı bir şekilde aktarılıyor. Önce köpeğin mektup yazması, sonra da kendini kral zannetmesi oldukça komikti.
Benim hem "İyi ki" hem de "Keşke" dediğim bir kitap oldu. İyi ki okudum, keşke daha önce okusaydım...
Kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum ve keyifli okumalar diliyorum kitap dostları.