Gönderi

Gözlerinde yıldızlar saklayan bir adam. Gülüşlerine kaç aşkın feryadı sinmiş. Varlığının acı verici güzelliğinden habersiz. Omuzları dik, kaşları çatık- karanlık bir adam. Geceyi bile gölgesinde bırakır kalbinin kömürüyle. Fakat korumuş en özel yanını. Kalın parmaklarını uzatıyor küçük yavru kedilere kimseler etrafında olmadığında, çocuklara gülümseyerek bakıyor kirli bir perdenin ardından. Ve sevdiği kadın girdiğinde kapıları aralayarak, buz tutmuş kalbi güneşin gölgesinde eriyor saniyeleri ardında bırakarak. Sevdiği kadının gözleri de karanlık, bakışlarında yorgunluk yatıyor ve bir ölünün musalla taşındaki hali gibi uyurkenki hareketsizliği. Fakat ruhu- melekleri bile kıskandıracak kadar masum ve kutsal. Kötülük erişememiş hiç onun kalbinin kanatlarına. İçinde doğduğu iğrenç çağ, dokunamamış onun bakire ruhuna. Gözlerimi aralamadan önce kulaklarıma fısıldanan kelimelerdi bunlar. Kimler fısıldamıştı bilmiyordum, fakat bir süre daha yankılandı ve sonra hiç var olmamış gibi kesildi sesler. Bir cinsiyete sahip değildi bu ses, bir vurgusu yahut yankısı da yoktu. Sanki içime konuşmuştu, içimde var olmuş ve yine orada yokluğa karışmış. Çaresiz bir tebessüm belirdi dudaklarımda ve karanlığın içinde doğmuş benliğimi düşündüm. Yatağın üzerinde bir ceset gibi serilmiş bedenime değdi gözlerim. Kötülüğün dokunamamış olduğu ruhum, bedenimin içinde sıkılarak daha da gerildi. Gözlerim yeniden ağırlaşırken kapaklarının ardında, karanlık adamı düşündüm. Kalpsiz gibi görünen o adamı. Sevdiği kadını. Sevdiği kadın olmasını dilediğim kadını. Kendimi. Her şeyi. Onu benden uzaklaştırabilecek şeylerin varlığını. Yok olduklarını. Hiç var olmamış olduklarını. Bu imparotorluğun hiç yaşamamış olduğunu. Başka bir yerde, yeniden doğduğumuzu. Orada bize engel olacak şeyin olmadığını. Yalnızca beni dilediğini. Beni istediğini. Benden başka hiçbir şeyi görmediğini. Beni anladığını. Tarafımdan anlaşılmayı dilediğini. Derin bir nefes alarak hızla yataktan kalktım ve kendime fısıldadım “Biraz daha düşünürsen, kafayı yiyeceksin Özge, yeter artık.” pencereyi araladım kapalı perdenin ardından “Düşünme. Edirne seni bir deliliğin kollarına itti zaten, bunu daha da büyütmene gerek yok. Başka bir evren olmayacak, başka bir dünya- onun seni, senin ondan daha çok sevdiğin bir yer olmayacak. Dünyanın hiçbir köşesi, bunu gerçek kılacak kadar sihirli değil.”
·
261 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.