Gönderi

504 syf.
5/10 puan verdi
·
Read in 9 days
Kitabı bir tavsiye üzerine okudum. Yazardan okuduğum ilk kitaptı. Almanya doğumlu olup ve halen orada ikamet eden birisi olarak yazıyorum bu eleştiriyi. Başkomser Yıldız Berlin'de cinayet masasını yürütüyor. Yürütmekle kalmıyor, adeta bizim Behzat Ç. gibi biraz başına dik ve üstü Markus'u bile yeri geldi mi hiçe sayıyor. Yardımcısı Tobias, şef şef şef diye arkasında dolaşıyor. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Almanya milli takımının başına kaptan olarak bir Türk'ü getirmişler, bu Türk de takım arkadaşlarına hükmettiği gibi antrenörü de zaman zaman iplemiyor. Hiç inandırıcı gelmedi değil mi? Bunun aşağılık kompleksiyle alakası yok, Almanya'yı az çok bilen böyle bir seyin asla mümkün olmayacağını kesinlikle bilir. Yani olay kurgusu karakter ve karakterlerin konumu, hal ve hareketleri ile baştan kırık not aldı bende. Sonra diyaloglar... Aman ya Rabbi, onlar neydi öyle... Bu kadar mı boş muhabbet olur? Polisler arası diyaloglarda bile şöyle bir manzara çıkıyor okuyucunun karşısına: Yıldız ya da yardımcısı diğerine soruyor, sence kim yapmış olabilir? Diğeri kesip atıyor, birşey demek için elimizde yeterince kanıt yok. Sonra başka bir sahnede bu sefer diğeri soruyor sence kim yapmıştır? El cevap: henüz birşey demek için erken... Böyle başlıyor binbir ümitle diyaloglar ama sonra fos diye sönüveriyor. Hele bir sahne vardı ki evlere şenlik. Başkomser ve yardımcısı Neo Nazilerin lokalinin önünde duran bir (Nazi) zanlının yanına gidip onu kışkırtıyor, sonra onu ve yardımına koşan bir iki kişiyi daha dövüyorlar, tam dayak yemeye başlamak üzereyken silahi çekip "Dur, polis!“ diyorlar... Alman polisi de Türk polisi de böyle çalışmıyor, kusura bakmasın. Başka rahatsız edici olay kitaptaki tekrarlar. İçim dışım Zeus altarı, Pergamon, sadece orada üretilen koku ve diğer şeyler vs oldu. Hele koku meselesi adeta okuru aptal yerine korcasına "Bak burası dikkatinden kaçmasın, sonrası için lazım bir ayrıntı, sakın burayı kaçırma" vari bir salağa anlatma tarzı olmuş. Zanlıların Neo Nazilerden olması, olayın onlar etrafında dönmesi aşırı derecede rahatsız etti beni. Neo Naziler bugün klişe olmuş durumda, hakikatle örtüşmüyor. Sene 1980, 90 hadi hatta 2000 olsa neyse, 2020'den bahsedyioruz. Berlin'de geçen olayda gereksiz yere adres ve konum verilmiş, filan caddedeki cafeye gidip oturdular. Berlin'in yabancısı olan bana ve Almanya'nın yabancısı olan Türk okuru için hiçbir şey ifade etmeyen gereksiz ayrıntılar bunlar. Sadece Berlin'i bilen ve belki orada yaşayanlar için "Aa, bizim de gezip dolaştığımız filan yerden ve filan yerden söz ediyor" dedirterek adeta Berlin'e aşinalığını empoze etmiş okura. Aşinalık demişken, evet yazar Almanya'ya aşina olabilir, yabancılara yani bilhassa Türklere karşı yapılmış olan yabancı düşmanı saldırıları biliyor olabilir, ama bu olaylara dair bilgileri kitaba çaktırmadan serpiştirmek yerine, kamufle etmeyi becerememiş, adeta sırıtsa da "bana ne yapacağım işte, olmazsa olmaz" dercesine yapmak için yapmış. Ayrıca yazar, inançsız oluşunu, solcu oluşunu, hayat anlayışını başkomser Yıldız üzerinden yine sırıtır şekilde anlatmış. Ne olduğu benim için önemli değil ama rahatsız edici olan bunu yine amatörce yapmış yani aslında becerememiş olması. Sonuç: Zayıf ve bayat bir kurgu, berbat diyaloglar, sıkıcı bir anlatım, inandırıcı olmayan bir background... Genel anlamda beğenilen bir kitap olsa da, benden çok zayıf not aldı...
Kayıp Tanrılar Ülkesi
Kayıp Tanrılar ÜlkesiAhmet Ümit · Yapı Kredi Yayınları · 202320.7k okunma
·
177 views
Gamax okurunun profil resmi
Kitabın tek olumlu yani, mitoloji okumamış olanlar için, aralarda Zeus'un kendi diliyle kendi tarhini anlatması. Bir polisiye romanında işi ne bunun diye soracak olursanız, iki cevabı var. Ya kitabı ek bilgiler ile zenginleştirmeye çalışmak ya da içi boş bir polisiyenin içini doldurmak. Takdir okurun...
Yüksel Yüksel okurunun profil resmi
Teşekkürler...kalemine sağlık 😀
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.