Ailemizle, arkadaşlarımızla, anne babamızla, iş yerinde, vb. bir çok noktada bizler belli bir formaliteyi yaşıyoruz. Bizi birbirimize bağlayan sevgi saygı gibi kutsal duygular değil, günlük rutinlerimiz ve bağımlılıklarımız.
Anne, üç oğlu, üç gelini ve boşanmış bir kız, öyküde bu üçü tam olarak bu formaliteyi yaşıyor. Ancak annelerinin bir hastalığı ve ölümün yakınlığı, dört kardeşin çocukluk zamanlarına dönmelerini, birbirlerine sanki o dönemdeymiş gibi davranmalarını, duygusallaşmalarını sağlıyor. Uzun süre sonra ilk defa kardeşler birbirinin dertlerini dinliyor, birbirlerine bu kadar şefkatle yaklaşıyor.
Ancak bu sadece çocukluk özlemi bir yakınlaşmamı yoksa gerçek bir yakınlaşmamı. Kardeşler kendi rutin hayatlarından kurtulup birbirlerine aile bağları ile bağlanacaklar mı?
Aileye, evliliğe, saplantılara, gönülsüz kurulan bağlara ilişkin çok güzel bir anlatım. Eminim her okur, kitabı okurken kendi çerçevesinden bakacak ve herkes farklı bir izlenim alacak.
Herkesin kitaplığında olmasını tavsiye ederim.