Gönderi

Bu hayatta neyin ne kadar değerli olduğu,bizim o şeye verdiğimiz önemle ölçülür.Kimi insanlar için konum herşeyin üzerindeyken,kimileri para için yaşarlar,hatta yaşamakla kalmaz paranın kölei olurlar.Herkesin bir seçimi vardır ve insanların ayrıştığı nokta tam olarak budur.Herkes kendi seçimlerinin peşinden giderken başkalarına yabancılaşır.Başkaları için değerli olan şeyler onun için önemsizleşir.Oysa kendileri de aynı durumdadır.Değer verdikleri şeyler başkaları için değersizdir. Nasıl yaşamalı insan? Sahip olmak için çaba sarf ettiği şeyler uğruna tüm bir hayatı vermeli mi?Yoksa kendi için değerli olan şeylerin yanı sıra başka değerleri de görebilmeli mi? Bu soruyu kime sorsak ikinci ihtimalin çok daha iyi olduğunu düşünür ve o ihtimali seçer,ancak kimse bu düşünceyle hayatına yön vermez. Benim için eski kitaplar değerlidir.Eski kitapların o kokusu en az oksijen kadar mutluluk verir bana.Bir ağacın ilkbaharı beklediği gibi beklerim ben o kitapları,ancak bu çoğu insan için eğersizdir.Onların değer verdikleri şeylere de değer veriririm.Paraya değer veren,para için yaşayan bir adam ne kadar değerliyse kedileri seven,kedileri için yaşayan bir kadın da o kadar değerlidir. İnsanların hiçbir zaman yaşanmışlıklarını bilemeyiz.Değer yargılarının oluştuğu süreçler vardır.Kimse bu süreçlerin farkında olmaz.Neyi neden sevdiğinin farkına bile varmaz.Para için yaşayan adam,muhtemelen para yüzünden sevdiği bir şeyleri kaybetmiştir.Hedeflerine ulaşmamaıştır ve hayatının merkezine parayı koynuştur.Hele ki para ile bazı şeyleri çözebildiğini gördüyse para onun için en değerli oje olmuştur. Gelelim kedileri seven kadına... Belki aldatılmıştır o kadın ve günlerce kedisiyle yatmıştır.Hayatına ortak ettiği ve güvenebildiği tek canlı o kedi olmuştur.Kedinin bakışlarını sevmiştir.Omuzuna yatışını sevmiştir.Kendisine muhtaç olduğunu gördüğü ve gidemeyeceğini bildiği için sevmiştir belki de... Bir de kitapları seven adamlar var benim gibi... Soğuk bir kış akşamı odasına kendini hapsederek gözleri ağrıyana kadar okuyan adamlar var.Kitaplar kedilere benzer.Aldatmazlar.Size muhtaç değillerdir belki ama olsun...Kitaplar su istemez,mama da istemez.Onlar sayfalarının çevrilmesini ister.Birilerinin onlra dokunmasını ve parmak uçları ile okşamasını isterler. Kitaplar çok şey istemezler,kediler de öyle... Peki biz insanlar?Biz ne istiyoruz bu hayattan? Sırtımızda binlerce yük taşıyoruz ve biliyoruz ki,bu yükler bizimle gelmeyecek,çünkü insanların dertlerine toprağın altında yer yoktur.Sırtımızdan bu dert küfesini atmanın vakti gelmedi mi? "İkimiz birden sevinebiliriz,gğe bakalım" demiş Turgut Uyar.Göğe bakmanın vakti gelmedi mi sence?Hayatımdakı tüm olumsuzlukları bir köşeye atmanın vakti gelmedi mi? Ne kadar çok okunmamış kitap var sahaflarda...Ne kadar çok okşanmamış kedi var sokaklarda...Ne kadar çok biz varız yarınlarda... Çaresizliği bugünlere gömüp,yarınlara bakmanın vakti gelmedi mi? Ben sana kedi olayım,aldatmak kelimesini hayatına katmayayım,senin adamın olayım.Sarılmaktan korkmadığın,omuzlarından emin olduğun bir adam olayım.Sen de benim kitabım ol.Sadece seni okuyayım,aşkı sende bulayım,kokunu kendime katayım. Ne sen benden git ne ben senden kaçayım. Ne sen benden vazgeç ne ben senden başka aşk bulayım. Gel benim kitabım ol,kedin olup hep seninle kalayım.
·
136 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.