Hangi cümlenin hayatını değiştireceğini bilemezsin. Bir gün öyle bir cümle okur ya da duyarsın ki artık eskisi gibi olmak mümkün değildir. Bu nedenle özdeyiş içeren kitaplara ayrı hayranlık duyuyorum.
Kitap
Friedrich Nietzsche'nin aforizmalarından meydana geliyor. Bu aforizmalar kısadan uzuna doğru sistematik olarak esere yerleştirilmiş. Bazılarını günlük hayattan duymamış olmanız imkansız:
"Müziğin sesini duyamayanlar, dans ederken gördükleri kişilerin deli olduğunu düşündüler." (s. 22)
Katıldığınız, katılmadığınız birçok cümle olabilir içinde. Ama öyle cümleler var ki hayata bakış açınızı, cesaretinizi etkiliyor. İyi ki okumuşum dedirtiyor bir şekilde.
"Amor Fati - “Kaderini Sev!” çünkü aslında hayatın budur." (s. 31)
Ve her şey kaderimizi sevmemizle başladı. Herkes bir başkasının kaderine hayran. En büyük acıyı hep kendisi çekiyor ve en çok şeyi atlatan da yine kendisi. Herkesin hayatını yazsan roman olacağı düşüncesi var. Bir şey olacağı yok aslında. Kaderimizi sevmiyor, çektiğimiz acıları yüceltiyoruz. Hepsi bu. Küçük olmayı, küçük hayatlar yaşamayı yediremiyor bir boy büyük acılar layık buluyoruz kendimize. Haliyle alışılmadık basende pantolon durmuyor ve bir süre sonra garip bir hal alıyor. O garip hal işte hayatlarımız.
"Ne kadar az şeye sahip olursanız, size o kadar az sahip olurlar. Yaşasın ılımlı fakirlik!" (s. 45)
Bizimki milimalist yaşam tarzını falan geçti. Gün geçtikçe azaldık ve bir hiç olma yolunda emin adımlarla yürüyoruz. "Yanlış yolda yürümek doğru yolda beklemekten iyidir." diyor ##$##yazarSeolar:i355.$$#$$
Bilmiyorum doğru mu yapıyoruz ama yanlış yol en daimi rotamız oldu şu hayatta. Ilımlı fakir miyiz, devamlı fakir miyiz bilemiyorum. O yüzden bu durumu "yaşasın" diye kutlamayı da hiç düşünmedim. Düşünsem de kutlamazdım zaten, kutlamaları sevmiyorum. Az şeye sahip olunca da kutlanacak pek bir şey olmuyor zaten. Kutlayacak pek kimse de olmuyor.
"Derisini değiştiremeyen yılanlar ölmeye mahkûmdur. Bu durum fikirlerini değiştiremeyen zihinler için de geçerlidir." (s. 70)
Nereye değiştiriyorsun. Bizde bir söz var: "7 yaşındaki ahlak 70 yaşına kadar gider," diye. Düşünceler için de geçerli. Hani
Albert Einstein diyor ya: "Ön yargıları parçalamak, atomu parçalamaktan daha zordur” diye. Düşünceler de böyle işte, değişmiyor. Değiştiremiyorsun. Başkasınınkini değiştirmek istiyorsun, onda da amaç kendininkini ona empoze etmek oluyor. Akıllar pazara çıkıyor ve yine herkes en demode de olsa kendi aklına talip oluyor.
"İnsan o kadar derin acılar çekmiştir ki gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır." (s. 72) Bu icat yapılırken bana "Sen ağlanacak haline gül sadece," demişler ve o gün bugündür öyle kalmış sanırım. Şu asık suratlı dünyada ona gülebilmek de bir olay olsa gerek.
En son ne zaman kahkahayla güldünüz?
Biz kahkaha ile gülmeyi bile edepsizlik olarak gören bir toplumuz. Hıçkırarak ağlayana mendil uzatmayan toplum kahkaha ile gülene dil uzatıyor. Enteresan değil mi? Dışarıdan bakınca enteresan, içinde yaşarken trajikomik. Her şeyimiz trajikomik. En kısa paylaşımların en çok ilgi gördüğü uygulamada benim uzun uzun yazmam bile trajikomik. Trajikomik kelimesinin kendisi bile trajikomik.
"Tanışabileceğin en kötü düşman daima kendinsindir." (s. 108) Çünkü insanın kendine yaptığını kimse yapmaz aslında. Başkasına verdiği sözleri bile tutmaya çalışan insan kendine verdiği kaç sözden dönmüştür. Ve bunu öyle sık yapar ki...
İki yıl önce bir öğretmen arkadaş ile çalışıyorum. Kendisi durmadan konuşurdu. Sonunda bir arkadaş dayanamadı ve kendisine bunun nedenini sordu. "Ben konuşarak deşarj oluyorum," dedi. Ben de yazarak oluyorum sanırım. Çok uzatmadan (gülmeyin) incelememe son vermek istiyorum.
Günleriniz güzel geçsin.
Yazarak deşarj oluyorsanız sizi dinleyecek biri olduğunu unutmayın.
Kitapla, muhabbetle kalın...
Uzun ama çok akıcı bir dille yazmışsınız, sanki sizin cümle lerinizi değil de Nietzsche nin kitabını okuduğumu düşündüm, emeğinize sağlık, teşekkür ederim...
Yine keyifle sindire sindire okuduğum bir incelemeydi.
Friedrich Nietzsche ben de okumak istiyorum ama ilk hangi kitabını okumalıyım bilmiyorum.Kitabın muhtevası hakkında yazacaklarınızı merakla bekliyorum ve kendinizden kattıklarınızı da bazen keyifle bazen kederle okuyorum.Siz yazın uzun uzun keyifle okuyoruz.Emeğinize sağlık Mikail Bey.