Çavdar Tarlasındaki Çocuklar içerdiği aykırı düşünceler sebebiyle yetişme çağında olan bir gencin aklını kötü yönde çeleceği korkusuyla ki burada o düşüncelerin kendi içlerindeki mutlak doğruluğu ya da yanlışlığı tartışılmıyor, uzun süre yasaklanmış, eleştirilmiş ve bazı eyaletlerde halen okutulmayan bir kitap.
Aykırı düşünce ve tutumlarından dolayı kendisini salak ve deli olarak kabul etmek zorunda kalmasının iç dinginliğini bozması, kitabın baş kahramanı Holden’ı uzun süreli bir tedavi kliniğine sürüklüyor. Okuyucu bu durumu daha ilk sayfadan itibaren biliyor. Aslında, Holden’ın önünde iki seçenek var gibi: toplumdan iyice soyutlanıp tek başına bir kulübede yaşaması, ancak ailede büyük hastalıklar olduğunda ve ailesi onu görmek istediğinde ininden çıkıp büyük fedakârlıklarla kısa bir süreliğine medeniyete karışacak olması. Diğer seçenek ise kitabın başından beri bildiğimiz psikiyatrik bir klinikte tedavi görmeyi kabul etmesi. Kitap işte bu karar sürecini ve Holden kararında nelerin etkili olduğunu anlatıyor.
Holden’ın atıldığı okuldaki tarih öğretmeni 70 yaşında ilaçlarla ayakta duran bir ihtiyar. Ancak hayatın kurallarını tamamıyla biliyor. Ve bunu kitabın ta en başından Holden’a ve dolayısıyla okuyucuya bildiriyor. Hayat, kurallarına uyulması gereken büyük ve kaçınılmaz bir oyundan itibaren. Yoksa oyun dışı kalırsın. Ve başka hiç bir alternatifin yok. Tüm özgürlüğün oyun kurallarının sana izin verdiği kadar.
Holden yetişkinler dünyasının acımasızlığı ve tehlikelerine karşı büyük bir arzuyla masumiyeti ve güçsüzleri koruma çabasında. Salinger, Holden’ın bu çabasını kendisini tehlikeli bir uçurumun başındaki bir çavdar tarlasında dikkatsizce koşup oynayan çocukları aşağı düşerken yakalayacak kişi olarak görmesiyle metaforlaştırmış. Ancak kitabın son dönme dolap sahnesinde kız kardeşi Phoebe düşme riskine karşı tepeden sallandırılan altın halkayı yakalamak için uzanırken anlıyor ki aslında herkes kendi hayat dersini tüm tehlikelere rağmen kendi deneyimleriyle almalı. Kızım sana söylüyorum oğlum sen anla anlamında giderek daha fazla koruyucu olmaya başlayan toplumun ister çocuk ister yetişkin olsun diğerlerine yaşama hakkı bırakmadığını düşündüm, okurken.
Sonuçta 200 sayfa bile tutmayan, bir solukta okunan küçücük bir kitap. Tam tersine zihinlerde tuttuğu yer büyük. Şimdiye kadar yazdıklarıma şöyle bir göz gezdirdim de heyecandan kurgu ve olay örgüsünden bahsetmeyi unutmuşum. Bir yerde hayırlı olmuş, kitabı okumayanlar için, benim gibi hala kaldıysa, sürpriz olsun. Diğer yandan kitabın özetini yapmak oldukça zor. Öyle ki, Salinger hiç bir kelimeyi boşuna sarf etmemiş. Anlattığı her bir olayın büyük resimde bir yeri ve önemi var. Binlerce küçük parçadan oluşan bir puzzle gibi düşünün. Belki de o yüzden kitabı elimizdeki hale getirebilmek için 10 sene uğraşmış ki Holden’ın hikayesi en başta kısa bir öyküsünden ibaretmiş. Kurgu ve olay örgüsünün mükemmelliği de kitabın 60 seneden beri süre gelen ölümsüzlüğünün belli başlı nedenlerinden biri olmalı.
Kısaca, evet. Bu kitap okunmalılar listesinde yer almalı. Voltaire’in Candide adlı kitabı nasıl bazı Fransızların başucu kitabıysa, Salinger’in Çavdar Tarlasında Çocuklar’ı da bazıları için aynı değerlendirmeye oldukça rahat girer ve girmeli.