Gönderi

456 syf.
·
Not rated
- Angelopulos'un o çok sevdiğim filminde Aleksandros, Anna'ya, "Yarın ne kadar sürer?" diye soruyor, Anna da "Sonsuzluk ve bir gün kadar" diye cevaplıyordu. Onlardan seneler evvelce Alice, Beyaz Tavşan'a "Sonsuzluk ne kadar sürer?" diye sorduğu ve Beyaz Tavşan da, "Sadece bir saniye" dediği için, zamanın göründüğü hızda hareket etmediğini çocukluğumdan beri biliyordum. Nermin Yıldırım'ın okuduğum ilk romanı oldu EV. Aslında yol filmlerini çok sevdiğimden romanın tarzı hoş ve ilginç geldi. Çünkü EV bir "Yol Romanı" idi. Yürüyerek yapılan uzun bir yolculuğu anlatır Ev. Seher'in Portekizden başlayıp İspanya'da Santiago'da Katedral'e uzanan günlerce süren ve yürüyerek yapılan yolculuk. Daha sonra Finisterra'ya gidip "Dünyanın Sonu" olan deniz fenerine ulaşmak da Seher'in asıl amacıdır. Ancak  'çağrılmadığı' halde Seher'e eşlik eden, Seher'in tersi huyları olan arkadaşı Ogo'nun ve yine 'çağrılmadığı' halde onlara eşlik eden Şerbet'in de (kimsesiz sokak köpeği)  yolculuğudur. Çağrılmadığı diyorum ısrarla. Bazen seven ve/veya sevilen insanlar dile getirilmediği halde bir şekilde bir araya gelip birbirlerine destek olurlar ya, işte öyle bir şey. Seher'i anlatayım biraz Seher anne ve babası tarafından terkedilmiş, üniversiteye gidene kadar, 2-3 yılda bir sürekli amca, hala gibi farklı yerlerde kalmış, kendi deyimiyle 'Türkü Türkü Türkiyem' misali şehir şehir dolaşmış; gerçek bir eve, aileye sahip olamamış, kendini hiç bir  fotoğrafın içine sığdıramadığı bir çocukluk geçirmiş 40 lı yaşlarında bir kadındır. Bu çocukluğun yetişkinliğe yansıması da aynı şekilde olmuştur. Hayatında bağlandığı eş dost sevgili olmamış, en iyi arkadaşı (ki farklı yollardan hayatını kazanan ve bir şekilde ölümünden kendini sorumlu tuttuğu) Kader'i de genç yaşında  kaybetmiş; genel olarak benliğini bulamamış ve bunların sonucunda her daim "dibe doğru çekilen" bir kişilik olmuştur. Aykırıdır. Terstir Seher. Kitap aslında genel olarak hoş kurgulanmış; Bizler Seher, Şerbet ve Ogo'nun yolculuğuna eşlik ederken; Ogo'nun hayata muhteşem bakışına ve   çevresine mutluluk vermesine, iyi niyetine tanık oluyorduk. Yürüyüş sırasında Seher'in içsel konuşmaları, hayatı sorgulamaları, önceki hayatına flashback tarzında dönüşleri, EMDR tedavisindeyken psikolog ile yaptığı konuşmaları,  yol ve mola sırasında diğer yürüyüşçülerin hikayelerini okuyorduk. Aynı zamanda doğa, manzaralar,  kuş ve okyanus sesleri, gün doğumu gibi tasvirler de ağzımızda çok güzel tadlar bıraktı. Hele araya serpiştirilen benim 1000k da sayısız alıntı yapmama neden olan muhteşem cümleler de kitabı sevmeme neden olan en önemli unsurlardandı. (Aşağıda sadece bir kaç tanesinin paylaştım.) Ancak nedense yine de H. Günday Ve A. Tunç kitapları kadar tad alamadım desem umarım Nermin Yıldırım severleri ve bu yazıyı büyük beklenti içinde okuyan arkadaşlarımı hayal kırıklığına uğratmış olmam. Şöyle tarif edebilirim kitabı sizlere, genel olarak içsel tartışmaları olan, yer yer sorgulatan, samimi, sıcak bir anlatımı olan, ancak çok derinlere inemeyen içinde güzel cümleler ve yer yer metaforlar bulunduran hoş bir yol kitabı. En beğendiğim alıntı da yazının başında. Çünkü en sevdigim film "Eternity and a day" i ele alarak zaman kavramını bize sunmuş N. Yıldırım... - Bir süredir biz kendimle epey kalabalığız. İçime ne zaman baksam orada vıcır vıcır kurtçuklar gibi kaynaşan adamlarımı, kadınlarımı, hayvanlarımı, meleklerimi ve şeytanlarımı görüp hemen gözlerimi kaçırıyorum. - Hayat nam çukurun içinde hangi rencide köşeciğe sığınıp iliştiyse, orada sevdim onu. Değiştirmeyi ummadan, zımparalamaya kalkmadan, kimse, neyin içindeyse, tam da öyle benimsedim. Gerçekten sevmek, birini her neyse tam da öyle kabullenmek, başka türlüsünü hayal bile etmemek değil mi? Onu, daha iyisini, eksiksizini düşlemeden bağrına basma yetisi. Olduğu gibi. - Ogo patronuna kızıp garsonu haşlayan tiplerden değil. Metrobüsteki en yorgun yolcunun kendi olduğuna inanan tiplerden de değil. Bilmiyorum, belki kendiyle barışık büyüdüğü, kazanmak için savaşmaya mecbur kalmadığı içindir. Başkalarını anlamaya ve kalp kırmamaya programlı bir doygunluk var onda her zaman. - Ne kadar farklı olabilirdik ki birbirimizden? Dünyanın öbür ucuna yürüsem de kasabalar kasaba, şehirler şehir, insanlar insandı. Ve bunca aynılığa rağmen, insanlar hep, insanlar daima, insanlar her yerde yalnızdı. - "Çağırmak ille de gel demek değil ya. Sen üzgün göründüğünde ben zaten kendimi çağrılmış sayıyorum. Arkadaşlık bu değil mi? Beni sen çağırdın. Çünkü üzgün görünüyordun. O zaman benim yanım senin yanın" -Galiba mühim olan birine her şeyi tüm açıklığıyla söylemek ve onun hakkında her şeyi öğrenmek değil, birbirinin zaaflarını, korkularını bilip dürtmeden, yaralamadan, kanatmadan  kabullenmeyi becermek. Şu hayatta hepimizin istediği omzumuzda sıcak bir el ve kulağımızda yumuşak bir ses: "GEÇECEK."
Ev
EvNermin Yıldırım · Hep Kitap · 20203,512 okunma
·
835 views
genius okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık, çok içten ve samimi bir inceleme olmuş. İnanıyoruz ve eşlik ediyoruz o tınıya, GEÇCEK.
Pınar okurunun profil resmi
Çok teşekkür ediyorum. Çok sağ olun 😊 GEÇCEK... 🍀🌸😊
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.