Gönderi

176 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 15 hours
Genel tanıtımı birkaç paragraf geçtikten sonra önemli, güncel ve mutlaka değinilmesi gereken bir konudan bahsedeceğim. Rahatsız olanlar olabilir, zoruna giden olabilir ama en önemlisi belki bir tane bile olsun uyanan, gaflete ve delalete düşmüş bir kardeşimizi daha kurtarabiliriz. Ümit Özdağ okumak bir keyif, bir lüks, bir bilgi deposudur. Özellikle daha Milliyetçiler, ülkesinin topraklarını sevenler ve kendi ülkesinin çıkarlarını düşünenler için Ümit Özdağ ve bahsettikleri çok mühimdir. Kökleri Dağıstan olduğu için hem iyi bir Türk hem de iyi bir Müslüman soyundan gelmektedir. Oldukça farklı etnik milleti barındıran Dağıstan %83 oranla Müslümandır çünkü. Akademisyen olması, 1993 yılında Doçent, 2001 yılında Profesör olması da alanında uzman olduğunu gösterir. Tabi tarihlere baktığımızda biraz yaşının ilerlemiş olduğunu da görüyoruz. Epeydir takibimde olan, daha önce de yazılarını okuduğum biri olarak hak ettiğine fazlasıyla sahip olduğunu ama hak ettiği yeri bulamadığını da söyleyebiliriz. Siyasi alandaki kavgaları ise gerçekten görmek istemediğimiz bir durum. Kendinizden daha yukarıda olanlarla mücadele ederseniz başarılı olursunuz diyelim biz buna. Burada ilk paragrafta Milliyetçiler için mühim dediğimiz Milliyetçilikten kastım ise yeri geldiğinde Ensar – Muhacir muhabbeti bile utanmadan yapılabilen, adı misafir, sözde komşu özde mülteci denilen ancak kendi ülkelerinde bile kendi halkları tarafından dönüşleri istenmeyen, düzenlerini bozacakları söylenen insanlar içindir. Pek çok insan ülkesini çember içine almak, ferah yaşamak ve bu garip insanlardan uzak durmak için kendi ülkesinde düzgün yaşamak istemektedir. Haklıdır da. Çünkü insanlarımız Hastaneye gittiklerinde her işlem için veznelere para öderlerken; birtakım insanlar sadece ellerindeki kimliklerle her işlemini ücretsiz ve hızlı yapmaktadır. Pek çok alanda böyle olduğunda da kendi ülkemizde biz daha güzel yaşayalım şeklinde itirazlar, Milliyetçilik çemberi içinde buluşmaktadır. Siyasi alanda ise aradığını bulamadığını görüyoruz. Gerek Milliyetçi Hareket Partisi gerekse de İyi Parti çatısı altında yaptıkları, yaşadıkları ve aldığı ve hak etmediği karşılıklarla kendi partisini kurmuştur. Tabi biz siyasi hayatıyla değil -bizi ilgilendirmez- eserleri, fikirleri gibi konularla ilgileneceğiz. Buradaki bazı paragrafları diğer Ümit Özdağ incelemelerimizde de bilgi amaçlı ve –kendim için de- hatırlama amaçlı kullanacağım. Yeniden Türk Milliyetçiliği, Ümit Özdağ okuma sıramızda 4 numaralı ve şimdilik son kitap. Okurken de aklınıza takılan, okuduktan sonra da aklınıza gelen bazı düşünceler oluyor. Her şey haklı mı? Tabii ki hayır. Bilgiler tamam ama kişisel görüşlerin tamamına katılmak zorunda değiliz sonuçta. Tabii ki Türk Milliyetçiliği ve gelişimi için daha çok okumak ve yazmak gerekiyor, tabii ki çok çalışacağız. Bunu yapmayan hiçbir millet zaten başarılı olamaz ki... Gelelim asıl meseleye. Cumartesi günü büyük bir olay yaşandı ve yıllarımın geçtiği, yıkım bölgesi olduğu için ilgilenilmeyen, adeta çürümeye terk edilmiş Ataşehir – Yenisahra bölgesinde bir mülteci grubu, 15 yaşında bir kardeşimizi korkuttu. Çocuk da bu kahpelerden, bu adi soysuzlardan, kendi ülkesindeki savaşta kadınları dahi bırakıp kaçan bu şerefsizlerden kaçarken bir arabanın altında kalarak can verdi. 15 yaşında bir TÜRK EVLADI soysuz kahpelerden kaçarken can verdi. Bunları topluma entegre eden, bunlara acıyan, bunlara insan gözüyle bakanlar varmış. Onlara da yazıklar olsun. Şimdi bu çocuğun hesabını kim verecek, yaşanmamış hayatın, yaşanmayan hayallerin, dostlukların arkadaşlıkların… Ailesinin durumunu bile önemsemeyip görmezden gelecek, kendilerince çok güzel (!) açıklamalarına devam edecekler. Bizlerin 10-12 yaşında çocuklara kendi evladımız gibi baktığımız, sevmeye bile kıyamadığımız bebelere bu insanların KARISI gözüyle bakmalarını düşününce nasıl topluma entegre edileceklerine hayret ediyorum. Toplum bunları kendine entegre etmediği gibi bunların sorumlularına da umuyoruz ki sandıkta gereken karşılığı verecektir. Önümüzdeki seçim de bu yüzden yalnızca basit bir siyasi seçim değil toplumun devamı ve yaşamı için bir gelecek şekillendirmesi olacaktır. İkinci olarak da Mülteci sorununu temel edinerek bizlerin yurt dışı hayallerine laf edenler varmış. Bu konuda ayrım yapalım mutlaka. İğrenç zihniyetlerine kemik veren biz olmayalım. Bizler ülkemizden savaş nedeniyle kaçmıyor, kadınımızı çocuğumuzu ne hali varsa görsün düşüncesiyle ortada bırakmıyoruz. Aksine bizler emeğimizin karşılığını alamadığımız, bir yerlerde bir tanıdığımız olmadığı için hayatımızı heba etmeyi ve çoluk çocuğumuza en azından oturacak bir ev bırakma düşüncesiyle hareket ediyoruz? Nasıl? Günümüz şartlarında kimse emeğinin karşılığını alamıyor. Ya tamamen çalışarak perişan olan ve alt sınıfta sayılan kardeşlerimiz ya da çok zengin olduğu için hiçbir şey yapmayıp sürekli para harcayan bir üst sınıf var. Ayrımcılık mı yapıyorum? Sıfırdan başlayıp kendi mücadelesiyle bir yere gelenlere tek bir lafım yok aksine helal olsun onlar benim motivasyonum. Söylemek istediğim hiçbir şey yapmayanlardır. İşte bu da halkın öfkesini çeker. Burada 1 gün çalışarak 150 lira kazanan biriyle saati 12£ üzerinden çalışan birini düşününce açıkçası insan diyor ki, emeğinin karşılığını alsın bu insanımız. Zenginin gözü doysun da biraz fakir de ekmek bulsun diyoruz. Zaten bizim bahsettiğimiz Milliyetçilik bu ama kuru kafalar anlamazdan geliyorlar. Yeniden döneceğim Yenisahra meselesine. Bakınız bu mülteci olayları artmaya devam ediyor. Bunları topluma entegre edemezsiniz. Bizim insanımız okuyan, üreten, araştıran bir toplum. Bilhassa gençlerimiz. Ne olduğu belli olmayan ve toplumsal düzenimizi bozarlar diye kendi ülkelerinde bile istenmeyen bu canlı türünü biz neden isteyelim? Ben hastaneye gittiğimde basit bir işleme bile tonla para öderken birilerinin bedava her şeyini yaptırması zoruma gider, hele ki kendi ülkemde… Bu yüzden buna acilen tepkiler konulmalı, acilen gereken yapılmalı. Şaka değildir bu söylediklerim, neden? Ülkemiz bir iç savaşın eşiğine getiriliyor. Bunun sorumluları da bellidir. Ben kapımı açarsam ve eve hırsız girerse bunun suçlusu benimdir. Çünkü kapımı kilitlemek yerine ardına kadar açık bırakmışımdır. İşte bu durumda gelinen noktada yaşananlar da görüldüğünde acil çözümler alınmadığı taktirde ülkemizin bir savaş ortamına sokulması kaçınılmazdır. Sivil silahlanma artışını da bu sebeple dikkatlice incelemek gerekir. Kimse kimseye güvenmiyor. Güven ortamının yeniden oluşturulması gerekir. Ve istifa da bir hizmettir bazen… Milletimizi gözlemlediğim ve seyrettiğim kadarıyla herkes çok açık bir biçimde aynı konuları düşünmekte. Ekonomi ve mülteci konusu. Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez ama iyiden en iyi biçimde faydalanmak, kötüyü de en az zararla atlatmak gerekir. En büyüğünden en küçüğüne tüm amirlerin de memurların da görevini en iyi şekilde yapması şarttır. Bir iradeyi temsilen orada durduklarını da ve ne olursa olsun en iyisi için hizmet etmeleri gerektiğini bilmeleri de şarttır. Bu millet aptal değildir. Özellikle teknolojinin geldiği noktada ve tepkisini bir şekilde ortaya koymayanlardan da, görevini yapmayanlardan hesap sorduğu gibi hesap sorulacaktır. Bu bir tehdit değildir. Bir insandan hesap sorarken sen de hiç utanma yok mu da denilebilir. Olması gereken de budur. Son olarak da şunu söylemek zorundayız ki: Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır. Bu sözü sık sık hatırlatma gereği duyuyoruz artık. Bizler sürekli kendimize dönüp bakıyoruz. Hatalarımızı görmeye, yanlışlarımızdan dönmeye çalışıyoruz. Bir yerde bir aksaklığımız olunca kendimizi kapatmıyoruz. Gelinen noktada ve daha taze olan hadiseyi göz önüne aldığımızda anlatmak istediğimiz Türk Milliyetçiliği ile birilerinin gösterdiğinin alakası olmadığını da açıklamaya çalıştık. Umuyorum ki bunu başarmış, bir nebze de olsun fikir sunabilmişizdir. Yoksa değişen partiler ama değişmeyen kafalardan öteye gidemeyiz. Sade bize değil, bir gelecek sunalım diye çabaladığımız doğmamış insanlara bile hıyanet etmiş oluruz. Sonuç olarak bugün bir Türk çocuğu iş bulamazken binlerce göçmen oldukça da ucuza çalışarak zor şartlarda ekonomik olarak sorunu derinleştirmektedir. Bir göçmen 1000-2000 gibi ücretlere çalışırken 4000 maaş 2000 sigorta bana 6000’e gelen bir kişinin yerine bu paraya 3 göçmen çalıştırırım diyen zihniyetlerin ekmeğine yağ sürülmekte, gençlerimizin eğitim hakkı yenmektedir. İnsanlarımız doktor bulamazken, hakkını alamadıkları ve şiddet gördükleri için istifa eden doktorlarımız varken, hele atama bekleyen çocuklarımız varken 4000 göçmenin sağlık sektörüne atanması sonrası artık bizler utanır olduk. Bu insanları kimse savunmadığı gibi bir de kötü kötü konuşuyorlar. Yazık. Aynı zamanda herkes her şeyi çok güzel yapıyor, herkesin Milliyetçiliği kendine güzel ama bir Türk bunu deyince, Irkçı oluyor Faşist oluyor derke bir şekilde ötekileştiriliyor. Yunanistan’da hiç kimsenin ülkesini sevip de dışarıdakilerden üstün tutmasını kimse yadırgamazken benim canım memleketimde bir düşmanlık hasıl oluyor. Algılamak zor. Ülkeni mi seviyorsun, ülkene çok mu bağlısın? Eyvahlar olsun! Her şeyleriyle üstünüze gelmekten çekinmiyorlar. Aynı ülkede yaşadığımız ve bu ülkenin toprağına da insanına da düşman olanlar ve bunları destekleyenlerse bunun fikir özgürlüğü olduğunu iddia ediyor ve buna insanları da inandırıyorlar. İlginç değil mi? İnsan kendi vatanının da insanının da düşmanı olmaya! Zavallı sefil güruhlar işte... Fikir vermesi açısından şöyle içeriği de aktarmak isterim: hizliresim.com/mep5lwm Hepimize iyi okumalar dilerim..
Yeniden Türk Milliyetçiliği
Yeniden Türk MilliyetçiliğiÜmit Özdağ · Kripto Yayınevi · 201696 okunma
·
620 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.