Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Her gün istemese de dışarı çıkardım onu. Akan derenin şi rıltısını dinlettim, yaprakların hışırtısını, bülbüllerin civiltısı ni... İlk birkaç yıl bahçemize konan, penceremize yuva yapan kuşların şen sesleri anlık olarak gülümsetirdi yüzünü, sonra anlardım, birden ateşte bir şey unuttuğunu hatırlar gibi aklına acısı gelir, yüzü kaskatı kesilirdi. Onun acısı sanki benim acımdan daha derin, yakasını bırakmayan yas daha cevvaldi. Hani Nasrettin Hoca, "Damdan düşeni getirin bana," der ya, bana inanın, aynı damdan düşenler dahi tam olarak anlayamazlar birbirlerini. Çok ağladığı bir gün bana şunları anlattı: "Zamanın birinde bir hükümdar varmış. Her gün köylerden bir kadın çağırır, çoğunu da sonra öldürürmüş. Şanslı olan azınlık da geri dönermiş evine. Yine bir gün köylerden bir kadın çağırmış. Kadının yanında bir de küçük kızı var mış. Kimsesi yokmuş ki yanına bıraksın. Mecburen onu da yanına almış. Yolda bir kavak ağacının altında mola vermiş. Anne düşünmüş taşınmış, kavak ağacına derdini açmış. 'Ben dönünceye kadar yavrumu sakla, kurda kuşa yem etme,' de miş. Tam gidecekken geri dönüp, 'Dur kalbimi de bırakayım şuraya, yoksa aklım kalacak,' deyip kalbini de dallarına asmış, öyle gitmiş. "Üzerinden geçen uzun gecenin sonunda kadın bir geliyor ki, kavak ağacının yaprakları tir tir titriyor, 'Aman hanım, al çocuğunu, kalbini de al, ben bir gece dayanamadım, siz bir ömür nasıl taşıyorsunuz bu yüreği böyle!' "İşte annelik bir ömür yürek titremesi, bitmeyen bir vicdan muhasebesi. Velhasıl, sen dahi tam olarak anlayamazsın beni. Anlaman için onları dokuz ay karnında taşıman, ilk tekmele rinde mutluluktan uçman, doğururken canından koparman, geceleri kuş uykusunda nöbetteyken, yorgunluktan ölüyorken sabahları uyandıklarındaki bir gülüşlerine vurulman gerekir.
·
109 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.