Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

RUHU KANAYANLARIN SAVAŞI
Vazgeçtim sanıp devam ettiğim her yolun virajında fark ettim yolun aynı olduğunu ve hiçbir yere gidemediğimi. Canımızı acıtan ama çok değer verdiğimiz insanlar vardır ya hani, intikam almaya bile kıyamadığımız, beddua bile edemediğimiz, incinmesinden korktuğumuz ama ruhumuzu katleden o sevdiklerimiz… Neler yaşattıklarını bilseler üzülür müydüler bize, kıyar mıydılar yine ruhumuza? Sabahlara kadar uykusuz kaldığımızı, ağlayarak uyandığımızı, Kendimizden geçtiğimizi, acının bizleri mahvettiğini bilmeseler de olur. Geçer bir zaman sonra bunlar, acıyan beden, kanayan bir ruh, darmadağınık bir kafa, eksik ve yaşanmayan bir hayat bize kalır. … Bize kattıkları, bizden aldıkları, hayatımız, düzenimiz, düşüncelerimiz… Hani derler ya insan sevgiyle yaşar, sevgi insanı ayakta tutar diye, bizler bu sözü yanlış anladık belki de. Ayakta durduğumuz her an iyi miyiz ki? Sevgi insanı ayakta tutar evet ama kimi zaman acısıyla, kimi zaman özletmesiyle, kimi zaman bekletmesiyle, kimi zaman güzelliğiyle… Umut vardır bir de içimizde. Çoğu zaman düşman olduğumuz, kimi zaman iyi ki var dediğimiz, çilesine rağmen hayatta kalmamızı sağlayan umudumuz. O olmasa yaşanır mıydı bu hayat? Söylesene umudun olmasa başarmaya, sevilmeye, düzelmeye, düzeltmeye, yaşamaya… Yaşayabilir miydin? Hayatımızı enkaza çevirenlere, içimizdeki şehirleri yakıp yıkanlara, yaşamamıza engel olanlara beslediğimiz o derin duygu bizi bize düşman eder. Bir enkazı toplamaya, içimizdeki evimizi tekrardan kurmaya, evimizi çiçeklerle donatmaya olan ihtiyacımız ve inancımız bizi yaşamak zorunda bırakıyor. Bazen de hayatımızı şekillendirmekten, alışkanlıklarımızı terk etmekten korktuğumuz için yaşıyoruz bu hayatı ve bazen de sonlara olan korkumuzdan hayatta kalıyoruz. Çünkü bir yaşamı bitirmek hiç kolay değildir. Birçok alışkanlığı, yaşanma ihtimali olan hayalleri, kalan anıları, içimizdeki ufak umut kırıntısını bırakıp dünyayı terk etmek hiç de kolay değildir. Her ne kadar umudumuz olsa da düzelmek, toparlanmak, iyileşmek de çok zordur. İçimizde oluşan koskoca enkazı toplamak hiç kolay değildir mesela. Anlatmakla geçmez bazı acılar. Küçücük bedenimize nefes almak bile zor gelir, yüreğimize acıları sığdıramayız ve bazen de ruhlarımız hasta olur. Dağılır, parçalanır, bıkar, kanar, kanatır… Her acının ilacı var mıdır? Her hastalık geçer mi zamanla? İlacımızı bulmaya yeter mi ömrümüz? Peki ya gitmekle gidilir mi? Kaçabilir mi insan içindekilerden, kafasındakilerden, seslerden, hayatından… Düşünceler kontrol edilir mi? Sevgi biter mi? Vazgeçilir mi bağımlılıklardan? Hayat nasıl düzenlenir, nasıl toplanır o enkaz, nasıl yaşar insan gerçekten? Ya da iyileşebilir mi? Sarılır mı yaralar tek başına? Yardım gerekir mi, biri bize yardım eder mi, Peki ya hayat gerçekten yaşamaya değer mi? İçimizde kelebeklerin mezarlığı, çocukluğumuzun kanayan acıları, sevgisizlik kuyusu, pişmanlıklar ve yaşanmayı bekleyen hayaller varken tutunabilecek miyiz hayata? Sığdıracak mı hayat bizleri de içine, küçücük bedenlerimiz kabul edecek mi nefes almayı, en derin yaralar sarılacak mı? İyileşecek mi kanayan ruhumuz, tekrardan alışabilecek mi hayata? Biz ve içimizdeki umut çok hazırız çok istekliyiz yaşamaya ama bir o kadar da yorgun ve bıkkınız. Hayat içimizi bu denli kanatmışken yaşamaya tekrardan başlamak hiç kolay olmayacak. Ama bu ruhu kanayanların dünyaya olan keskin savaşı, umarım kazanabiliriz…
·
274 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.