Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

496 syf.
10/10 puan verdi
Ferit Selim Sanlı’nın doktora tezi olarak hazırladığı Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nden Milliyetçi Harekât Partisi isimli çalışması daha önce okumuş olduğum siyasi partiler tarihi metinlerine göre daha kapsamlı ve titiz bir niteliktedir. CKMP’nin kuruluşuna kadar geçen sürenin detaylı bir şekilde anlatımı, okurun ana konuya hazırlanması açısından anlamlıdır. Yazar, Cumhuriyet öncesi dönemde Türkiye’de iki büyük faktörün, ordu ve siyasetin gelişiminden başlayarak, Cumhuriyet dönemi ilişkilerine, tek ve çok partili süreçlerdeki konumuna ve siyasi tarihimizin dönüm noktası olan 27 Mayıs darbesine dair genel bir resim çizdikten sonra darbenin akabinde ortaya çıkan gelişmeleri masaya yatırıyor. Konunun ilgilisi olarak siyasi parti tarihimizin Alparslan Türkeş ile bağlantılı olarak gelişen süreci tutarlı ve isabetli şekilde değerlendirebilmek için birbirinin sonucu olarak yaşanan olaylar zincirini de dikkatlice incelemek gerekmektedir. Bu bakımdan 1960 tarihine gelene kadar neler yaşandığını, siyasetin ve ordunun hangi aşamalardan geçtiğini göz önünde bulundurmak önemlidir. 1960 sonrasında Alparslan Türkeş ve diğer MBK üyelerinin tasfiye edilerek yurtdışı görevlerine gönderilmeleri onlar açısından bir siyasi hesaplaşma ve örgütlenmenin de zeminini hazırlamıştır. Nitekim Türkeş’in Hindistan’da geçirmiş olduğu süreç boyunca ülke gündemini yakından takip ederek, dönüş yollarını araması ve çeşitli planlar hazırlaması da bunu göstermektedir. İhtilal sonrası gerçekleşen davalarda alınan idam kararlarına da karşı duruşuyla MBK’dan fikir bağlamında ayrı olması da dikkat çeken bir başka gelişmedir. Türkeş’in kısa süreliğine yapmış olduğu müsteşarlık görevi ihtilal sonrası ortamda onun için büyük bir tecrübe olmuş ve siyasi hedeflerinin ilk basamağını teşkil etmiştir. İhtilal sonrası kurulan partilerin askeri müdahaleler ışığında faaliyet göstermeleri doğal bir sonuç olsa da sivil siyasetin gücü kendini göstermeye başlayacaktı. AP’nin kuruluşu ile DP’den boşa çıkan seçmen kitlesini hedef alarak seçim hazırlıklarına başlanması bunun ilk basamağıdır. Türkeş’in yurda döndükten sonra siyasete atılması, ülkenin hem siyasi profilini hem de düşünce bağlamında yeni gelişmelerin önünü açan bir etkendir. CKMP’ye girdikten sonra genel başkanlığa yükselmesi ile arkadaşları ile meydana getirmiş olduğu fikri çalışmalar; siyaset, her ne kadar ordu gölgesinde faaliyet gösterse de, Türkeş’in eski bir asker olması ile dengelerin korunmasına hizmet etmekteydi. Milliyetçi ve bir anlamda muhafazakâr kaideleri olan CKMP programının siyasi, iktisadi ve kültürel anlamda çok çeşitli yönleri ile dikkat çekmektedir. Süleyman Demirel’in mefkûresiz olmasından dolayı aldığı eleştirilere nispetle Türkeş’in ortaya koyduğu düşünceler büyük bir mefkûresinin olduğunu göstermektedir. Dokuz Işık olarak sistemleştirilen ideoloji, CKMP ve Türkeş’in hareket ettiği düşünce bağlamını anlamak için önemlidir. Dokuz Işık ilkelerine baktığımızda milliyetçiliği, Türk milletine karşı duyulan sevgi ve içinde Türklükten başka bir ırkın gururunu taşımadan, kişinin kendisini Türk hissetmesi olarak ifade edilmiştir. Milliyetçiliğin nihai hedefini ise millet olarak modern dünyanın öncüsü olma yolunda ilerlemektir. Ülkücülük ilkesi ise Türkeş açısından tüm dünya Türklerinin benimsenip, gözetilip bağımsızlığa kavuşarak özgürlüğü söz konusudur. Ahlakçılık ilkesi ise tamamen Türk adetleri, gelenek-görenekleri ve inançlarına göre şekillenmiş seküler ve laik bir ahlak düşüncesini ihtiva etmektedir. Türkeş ve partisi, muhafazakâr düşüncenin gölgesine girmeye başlayınca bu ilke revize edilerek, İslami bir renge büründürülmüştür. Toplumculuk ilkesi ise toplumun hemen her kademesine yansıyacak şekilde ekonomik ve kültürel müdahaleler ile Türk milletinin güçlendirilip, geliştirilmesi hedeflenmiştir. Toplumculuğun benim için en dikkat çekici yönlerinden biri olan “Köycülük” ise Türkiye’de var olan 43 bin köyün sistemli şekilde yönetilemeyecek olup, hizmetlerin ulaşması noktasında sıkıntılar yaşanacağı ve devlete yük olacağı için ortak noktalar meydana getirilerek köylerin azaltılıp kısım kısım merkezler haline getirilmesi hedeflenmiştir. Aynı zamanda toprak reformuna içeren bu ilke de köylü ve toprağın, ülkenin kalkınması için kullanılması da söz konusu olmuştur. İlimcilik ilkesi ise dünyanın hâlihazırda ulaştığı ilmi seviyesi ışığında tabiat ve sanayi üzerinde bütün imkânları kullanarak kalkınmayı hedeflemektedir. Bilimi bir araç olarak kullanarak, mevcut seviyenin Türkiye lehine geliştirilmesi olarak da görebileceğimiz bu ilke Mustafa Kemal Atatürk’ün “hayatta en hakiki mürşid ilimdir” sözü referans alarak bilimde ilerlemeye işaret edilmiştir. Bir diğer ilke ise hürriyetçiliktir. Bu hususta söz, vicdan, bilim, sosyal, ekonomik ve kültürel özgürlükler konu edilmiştir. Alparslan Türkeş zaman içinde partinin dönüşümü sürecinde bazı köklü değişikliklere başvurmuştur. Partinin ideolojik olarak muhafazakâr milliyetçi bir pozisyona geçişiyle birlikte söylemlerini de değiştirmek zorunda kalmıştır. Darbe sonrası oluşan boşlukta siyasi partilerin DP tabanını kazanma hamleleriyle parti programlarını ve söylemlerini şekillendirmesi olağan bir durumdur. Aynı zamanda bu süreç Alparslan Türkeş için bir hesaplaşma zamanıdır. Bunun nedeni ise arkadaşlarıyla birlikte görevinden azledilerek yurt dışına görevlendirilmeleridir diyebiliriz. Türkeş’in siyasi hayatında hedeflediği önemli hususlardan biri de gençler olmuştur. Cemiyetler, dernekler ve onların gönlüne hitap edebilecek girişimlerde bulunarak milliyetçi bir gençliğin yetişmesi için çalışmıştır. İlerleyen süreçte değişen ve dönüşen CKMP’nin ismi de bu değişiklikten pay alarak Milliyetçi Hareket Partisi olmuştur. Türkeş örneğinde gördüğümüz üzere ordunun siyasete müdahil olması esasında bir yönetim ve iktidar hırsı ile gerçekleşmiyor aksine yönetim ve iktidarın sağlıklı ve güven verici şekilde ilerlemesi hedefleniyor. Nitekim Osmanlı’nın son dönemlerinde gerçekleşen darbelerde de bu durum söz konusu olmuştur. Türkiye siyasi tarihin de mühim bir rolü olan ordu ve mektepliler 27 Mayıs darbesinde de birlikte hareket etmiş ve mümkün olan en kısa süreçte sivil siyasetin yeniden kurulmasına ön ayak olmuşlardır. Ancak bu noktada dikkat çeken bir husus vardır ki tarihimizde yapılan darbelerin akabinde darbeciler ne yapacağını bilememektedir. Hedefe ulaşana dek yapılacak işler dikkatlice planlanmış olsa da sonrasında ne yapılacağına dair bir çalışma gözetilmemiştir. Bu sebeple yeni kurulan darbe hükümetleri en kısa sürede idareyi sivillere devretmenin yollarını aramıştır. Geçmişe dair yapılan yorumlara baktığımızda darbelerin daha çok CHP’liler için yapıldığını, kurgulanan tüm müdahalelerin de arkasında CHP’nin olduğuna dair görüşler mevcuttur. Siyasi partiler üzerine yapmış olduğum okumalara kadar belli ölçüde ben de böyle düşünüyordum. Fakat yapılanların ne din düşmanlığı ne de CHP lehine işler şekilde olduğuna dair ciddi bir kanaat oluşmadı. Bilakis din üzerinden statü sağlayanların karşısında durmak ve Mustafa Kemal Atatürk üzerinden meşruiyet sağlamaya çalışarak mutlu bir azınlık oluşturmaya çalışan CHP’nin aleyhine gerçekleşmiştir. Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun idamları ise ihtilalcilerin iyi niyetlerine gölge düşürmüştür diyebilirim. Nihayetinde üzerinde çalışmış olduğum bu iktidarların maksatları ülkeyi geriye götürmek ve gelişmesini engellemek değildi. Yalnızca kendi yöntemleriyle iş yapmak istiyorlardı. Bunun sonucu idam olmamalıydı. Alparslan Türkeş’in önemi de bu noktada devreye giriyor. İdamları istememesi ve idarenin köklü değişikliklerle sistemleşmesini istemesi bunu doğrulamaktadır. Netice itibariyle Alparslan Türkeş ve partisinin Türkiye’nin hem siyasi hem fikri anlamda güçlü bir etkisi olarak “Tanrı Dağı Kadar Türk, Hira Dağı Kadar Müslümanız” sloganı ile perçinlenmiştir. Gençlik teşkilatlanması ve halka yönelik yoğun faaliyetleri ile de bunu beslemiştir. Sağın güçlü ve etkili bir ismi olarak tarihe geçmişlerdir. Bu serüveni okuduğumuz Ferit Selim Sanlı’nın mezkûr eseri ise pek çok noktayı aydınlatarak özellikle dipnotları isabetli kullanarak ortaya koyduğu metninin alan açısından yeri ve önemi tartışılmazdır.
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nden Milliyetçi Hareket Partisi'ne
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nden Milliyetçi Hareket Partisi'neFerit Salim Sanlı · Ötüken Neşriyat · 201914 okunma
··
947 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.