Gönderi

299 syf.
·
Not rated
Said Nursî, insanın metafizik bir varlık olduğunu ve tevhidden başka bir şeyin onun aklî, ruhî ve hissî ihtiyaçlarını tatmin edemeyeceğini çok iyi idrak etmiştir. Gerçekten hangi maddî, aklî veya laik nazariye olursa olsun, bu derin ihtiyaçları karşılayamamıştır, karşılayamamaktadır ve istikbalde de karşılayamayacaktır. Bu hakikatı, Karbil, Rina Dubo, Solifian, John Forastiye gibi filozoflar kabul ettiği gibi; William James, Sorokin ve benzeri muâsır sosyologlar da kabul ve itiraf etmişlerdir. Said Nursî, ispat etmiştir ki, insan dinsiz yaşayamaz ve bir mabuda ibadet etmeden de duramaz. Gerçekten birçok felsefeciler farklı şekillerde de olsa ilâhlara ibadet etmişlerdir. Rijson, hayatın kendisini bir ilâh olarak görürken, Darwin, yaratılıştaki tekâmülü ilâhlaştırmıştır. Hegel, mutlak ruhu ilâh kabul ederken, Marks, diyalektik materyalizmi rab tanımıştır. Durkheim'ın ilahlaştırdığı toplum, Frueyd'un takdis ettiği cinsiyet, Sarter'ın putlaştırdığı ferdin vücudu, zikredilen ilâh şekillerinden bazılarıdır. Bütün bunlar, kâinat sarayında Allah'ın yarattığı ve icad ettiği sosyal, hayatî, insanî ve kevnî fiil) ve hareketlere takılan adlardan başka bir şey değildir. Said Nursi, asrının insanında görülen ruh yaralarını, Kur'ân'ın nuru ve hakikatları ile tedavi etmiştir. Gerçekten insanı, kendini ve mahiyetini kaybetmekten, arzularının sönmesinden, sabır gücünü zorlayacak sıkıntılardan, ölümden korkmaktan kurtarmakla kalmamış, ona Allah'a, âhiret gününe inanma ve Kur'ân'ın gayb âleminden bir harita gibi takdim ettiği iman sofrasını sunmuş ve böylece insanı, kalbinde huzur, nefsinde sükûn; kâinat ve mahlukat ile uyum içinde olan ve Allah'a dayanan mutlu bir varlık haline getirmiştir. Onu soğuk ve kuru taklîdi imandan kurtarmış, ruhunu tahkiki iman meş'alesi ile nurlandırmıştır. Dinî hükümlerdeki hikmetleri ve ibâdete ait fiillerdeki İlâhî maksatları izah etmiştir. Said Nursî, Esmâ-i Hüsnâya getirdiği izahlarla hissiyâtı bıkkınlıktan ve vicdanı basit duygulardan temizlemiş, şu güzel kâinat karşısında hayret ve merak içinde bırakarak varlıkları ilk defa görüyor gibi bir hâlet-i rûhiyeye sokarak günlük olayların, soğuk aklî muhâkemelerin çukurlarına düşmekten kurtarmış; bütün bu hakikatleri keşfedecek ufuklar açmıştır. Said Nursi, insanı, elem ile emel, aşk ile ayrılık, ebedî meyil ile zevâlin dalgaları, varlık ile yokluk, gerçekle hayâl, fertle toplum, yardımlaşma ile çatışma arasındaki tezatlarından kurtarmıştır. Said Nursi, insanı, hayata geçme kabiliyeti olmayan, tatbik imkânı bulunmayan, gerçeklerden uzak odun yığını gibi kuru malumattan tecrit etmeye çalışmıştır. Böylece aklı, iman hakikatlerini kabule hazır hâle getirmiştir. Bu yolda en büyük örnek kendi nefsidir. Said Nursi, akla, hisse, vâkıaya, akl-ı selime kesin ve yakînî olan müsbet ilimlere dayanarak iman hakikatlerini yeniden ihyâ etmiştir. Böylece insanın zaman ve mekân ufuklarını genişletmiştir. Said Nursi, materyalistlerin ileri sürdüğü bütün şüpheleri, vesveseleri, vehimleri ve zanları Kur'ân'ın nuruyla bertaraf etmiştir. Hakikata ulaşmak için takip ettiği yolların bir kısmı vicdânî, aklî, ruhî ve ahlakî şartlar ve yollardır. Gafletten, isyandan, gururdan, taassubdan, vehimden, muhakemesizce her şeyi reddetmekten, hayalî şerikler edinmekten, ilme dayanmayan benzetmelerden kaçınmak da bunların bazılarıdır. Sayfa 288-290
··
272 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.