Gönderi

Kastamonu'ya döndükten bir süre sonra tekkeler ve türbeler kapatıldı. Esad Efendi'nin dedikleri bir bir çıkmaya başladı. Dindarlar göz hapsine alındı. Kur'an kursları yasaklandı. 1928 yılında Harf Inkılâbı ilân edilince, biz Kastamonu'da iki dehşetli hadiseyle karşı karşıya kaldık: CHP valisi tellâl bağırttırdı: "Ey ahali! Artık Harf Inkılâbı ilân edilmiştir. Bundan sonra hiç kimse Arap alfabesiyle okuyup yazmayacak! Arap alfabesi yasaklanmıştır. Yeni alfabemiz Latin alfabesi olacak! Kimin evinde eski Türkçeyle yazılı kitap varsa getirip vilâyete teslim etsin! Evlerinde, dükkânlarında eski Türkçe eser bulunduranlar şiddetle cezalandırılacaktır! Duyduk duymadık demeyin haaa!" Halk korku içindeydi. Bazı kimseler evlerindeki eski Türkçe kitapları bahçelerinin bir tarafına gömdüler. Bazı kimseler değerlerine bakmadan o kitapları götürüp sulara attılar. Bazı kimseler de getirip vilâyetteki yetkililere teslim ettiler. Gözlerimle gördüğüm dehşetli bir hadiseyi hiç unutamıyorum: Hacı Kadı Camii'nin (Ferhat Paşa Camii) kitaplığında binlerce kitap vardı ki hepsi de eski harflerle yazılıydı. O kitaplar arasında el yazması çok kıymetli eserler, salnameler, cönkler, divanlar, padişah fermanları, ilim ve fen kitapları da bulunuyordu. Bir gün o eserlerin hepsini belediyenin gübür (çöp) arabalarına abur cubur yığarak şehrin dışına çıkardılar ve orada hepsini birden cayır cayır yaktılar. Dersaadet'ten gelen padişah fermanları gümüş çerçeveliydi. Kitap yangınına o gümüş çerçeveli fermanlar da atıldı. Halk üzerinde öyle büyük bir korku vardı ki oradaki vazifelilerden hiçbiri cesaret edip de o gümüş çerçeveleri olsun alamadı. Kastamonu sanki gâvur işgaline uğramıştı. Düşündüm ki gâvur gelse böyle yapmazdı. Artık Kur'an okumak da, okutturmak da suç sayılıyordu. Sokaklarda zaman zaman şöyle manzaralarla karşılaşıyorduk: Bekçiler veya jandarmalar önünde bir cami imamı görüyorduk. Adamın elleri kelepçeli olurdu. Bazen da bilekleri bir dana ipiyle bağlanırdı. Koltuğunun altında suç unsuru olan bir Kur'an-ı Kerim bulunurdu. Imamın yanında da 8-10 yaşlarında üç beş çocuk yürürdü. Adamın suçu: Çocuklara Kur'an okumayı öğretmekti. Bu kitap yakma işinden sonra sıra vakıf eseri olan camileri mizin satışına geldi. Diyeceksiniz ki "Vakıf eseri hiç satılır mı? Vakfeden kişilerin maksatları dışında kullanılır mı?" Devir, CHP devri beyefendi! Memlekette muhalefet yok! Muhaliflerin kafaları koparılıyor! Muhalifler zindanlara atılıyor! Padişahlık kaldırılmış ama her vali yeni bir padişah gibi! Ve her vali aynı zamanda CHP il başkanı. Adamların yakalarında altı oklu rozetler... Vali'nin her emri bir kanun gibi uygulanıyor!
·
298 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.