Gönderi

520 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
/spoiler/
Jack London ile tanışmamı sağlayan bu eseri, dört ay sonrasında tekrardan okudum ve o zaman yazamadığım ve yeni eklenen bütün düşüncelerimi bu incelemede uzunca yazacağım. Kitaba puanımı dokuzdan ona çıkardım, yazının devamında bunu sebepleriyle de açıklayacağım ama şimdiden söylemem gerekir ki ikinci okumayla birlikte benim için Jack London eserleri arasında Demir Ökçe'yi de geçerek zirveye oturdu. Okuduğum en iyi kitap değil belki ama en sevdiklerimden birisi olduğuna artık eminim, zaman geçtikçe tekrar tekrar okuyacağım bir eser. Zaten yüzlerce kez yazılmış ama kitabı ana hatlarıyla ele almam gerekirse Martin'in Ruth'a olan aşkını ve bununla birlikte değişimini anlatıyor. Böyle dediğime bakmayın, bütün kitap aşk üzerine kurulu gibi gözükse de onun haricinde her şeyi işliyor diyebiliriz. Şimdi birkaç paragrafta karakterlerin kişiliklerinden, hikayelerinden ve bende oluşturdukları izlenimlerden bahsedeceğim. Bu sırada olaylara da değinmem lazım. Martin'den başlayacak olursam kendisi oldukça güçlü ve hırslı, alt sınıfa ait cahil bir denizci. Hayatını aylarca gemide geçirerek kazanıyor ve bunun dışında yaptığı bir şey yok, kendi gibi sefil sayılabilecek ablası ve onun ailesi ile yaşıyor. Ruth'un abisine denk gelip ona sataşan adamları harcaması sonucunda Ruth'ların ailesine yemeğe davet ediliyor ve hepsiyle tanışma fırsatına sahip oluyor. Buradan hemen Ruth'a atlayacağım, kendisi İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyan bir üniversite öğrencisi. Burjuva bir ailenin çocuğu, hayatı boyunca altın kafeste büyütülmüş. Gerçek hayattan haberi yok, her an ailesinin ve sınıfının buyruğu altında. Böyle şartlar altında herhangi bir erkek ile de yakınlık kurmamış, aşk denen kavrama olabilecek en uzak seviyede. Bu yemek esnasında Martin Ruth'un asaletinden ve soyluluğundan, Ruth ise istemsizce Martin'in vahşiliği ve bundan kaynaklı gelen gücünden etkileniyor. Bunun sonucunda görüşmeye başlıyorlar ve daha ilk andan aşık olan Martin, zamanla kızın kölesi oluyor. Ruth da buna hiç itiraz etmiyor, aksine büyük bir mutluluk duyuyor. Martin Ruth'u hak etmediğini düşündüğünden kendisini geliştirmeye karar veriyor ve kitap okumaktan başlayarak konuşma stilini düzeltmeye kadar birsürü alanda çaba gösteriyor. Devamında kitabın uzun bir bölümünde ilişkileri ve Martin'in hayatı çalkantılı olarak ilerliyor; sürekli geçim derdi çekiyor ve Ruth bunun farkında bile değil, yazar olma hedefi var ama bütün yakınları ve yayıncılar tarafından geri çevriliyor, çok ağır şartlarda aşkı uğruna yaşam mücadelesi veriyor. Bu kısımda bahsetmek istediğim ayrı bir bölüm ve karakter var; çamaşırcı Joe. Martin'in yine para ihtiyacı yüzünden girdiği bu iş ona dünyada cehennemi yaşatıyor, kitap okumak için günde beş saat uyuyan adam yataktan kalkamaz oluyor. En sonunda mecburen işten ayrılıyor, Joe da sonlarda karşımıza çıkmak üzere sokaklarda aylaklık yapmaya başlıyor. Tüm bunlara rağmen Joe'yu ve birlikte çabalayışlarını çok sevdim, anlatımı da ayrı şekilde güzeldi. Tüm bunlardan sonra Martin, bence algısını açıp hayatını değiştiren karakter Brisserden ile tanışıyor. Kendisi verem hastası, oldukça zeki bir entelektüel. Nihayet yazarlıktan üç beş dolar kazanmaya başladığı sıralarda bu adam sayesinde gördüğü ilk andan beri özendiği burjuvalar başta olmak üzere hayatta karşısına çıkmış birçok unsurun gerçek yüzünün farkına varıyor, ayrıca yine arkadaşı sayesinde kendi sınıfına ait entelektüeller ile tanışma fırsatı buluyor. Buradan sonra ise Martin, zirvesine çıkmaya çalıştığı dağdan son hızla yuvarlanmaya başlıyor. Ruth'un ailesine ve diğer burjuvalara karşı tutumu yüzünden Ruth, nihayetinde onu tamamıyla terk ediyor. Bu olayla birlikte zaten duygusal boşluğa düşen Martin, üstüne Brisserden'in ölümü ile kurtulamayacağı bir hissizliğe kapılıyor. İlerleyen bölümlerde Martin'in yazdıkları sonunda para ediyor ve yayıncılar peşinden koşturmaya başlıyor, tabii ki bu saatten sonra ne Martin, ne de okuyucu için para bir şey ifade edebiliyor. Bir kelime yazmaya hevesi olmayan Martin, öncesinde onlarca kez yollayıp ret yediği yazıları karşılığında bu sefer ünü sayesinde yüzlerce dolar kazanıyor. Böyle ilerleyen bir süreç sonunda elindekilerin hepsini tüketiyor ve ülkenin en başarılı yazarına dönüşüyor, zamanında kendisini hor gören herkes Martin'e yaranmaya çalışıyor. Son raddede de Ruth pişman olduğunu söyleyip, ona bir şans daha vermesini isteyerek geliyor fakat Martin için çoktan iş işten geçmiş oluyor. Finalde başka ülkelere gidip rahat bir hayat sürmek isteyen Martin, yola çıkmadan önce bunu bile istemediğini fark edip Swinburne'ün şu dizeleri sonucunda kararını veriyor; "Bunca şevkle tutunmaktan hayata, Serbest kalmış korkudan, ümitten, Kaçar ve şükrederiz tanrılara; Bu lütuf geldiyse hangisinden. Bir canlı sonsuza dek ömür sürmez Ölü adam hiçbir zaman dirilmez En yorulmuş nehir bile dinlenmez Denize ulaşmadan salimen." Ve Martin, okyanusun ortasına kendini salıp her şeye ebediyen son veriyor. Değinmediğim ama kitapta beni çok etkileyen Lizzie ve Maria gibi karakterler de oldu fakat hepsini yazıp sizi de sıkmak istemiyorum, yeterince karakterlerden ve olaylardan bahsettim. Kalanında ise kitabın en beğendiğim yönlerinden bahsedeceğim. Öncelikle bir süredir en sevdiğim yazar olan Jack London'ın yeri bende bu okumayla kalıcı hale geldi. Çok sevdiğim kitapları var ama düşününce hiçbirinde bu kitapta aldığım hisleri, yaşadığım duyguları alamadım. Otobiyografik özellikleri olması da buna yol açmış olabilir ama Martin belki de okuduğum en canlı karakter, her yönüyle bizim gibi bir insan. Kitabın değindiği konulardan sınıf çatışması her sayfada kendini belli ediyor. Zaten sonlara geldikçe kitaptaki olayın Martin'in aşkını kaybetmesi değil de burjuvaya olan sevgi ve inancını kaybetmesi olduğunu anlıyoruz. Yıllarını onlardan birisi olmaya adamış bir adam, zamanla özendiği bireylerin ne kadar sığ ve kendisinden ne kadar düşük olduklarının farkına varıyor. Ruth açısından bakarsak da belki Martin'e karşı gerçek bir aşk duygusu hissedebilecek bu kız, ailesi başta olmak üzere bütün çevresinin baskısı yüzünden asla kendi isteğiyle yaşayıp kendisi karar veremiyor. Ayrıca kitaptaki diğer işçilerin ve diğer burjuvaların davranışlarını görmek, Martin'in hislerini anlamamızı kolaylaştırıyor. Martin'in azminden de bahsetmek istiyorum, idealize ettiği aşkı için her şeyi yapıyor. Bundan bağımsız olarak gerek gemide, gerek çamaşırhanede, gerek de yazarlığa giden yolda asla yılmıyor ve son anına kadar direnip çalışıyor. Sadece bu yönleri yüzünden bile kişisel gelişim kitaplarından daha etkili olduğunu söyleyenleri gördüm ve açıkçası katılıyorum, çoğunlukla Martin'in kötü duygularına eşlik etsem de bu yönlerini okumak da bana oldukça etki etti. Son olarak çeviriden bahsetmek istiyorum, bu kitabı da İş Bankası'ndan çıkan neredeyse bütün Jack London eserlerinin çevirmeni Levent Cinemre çevirmiş. İlk okuyuşumda da çok sevmiştim, şimdi de bayıldım. Son notlar olsun, cümleler olsun, kitaptaki şiirlerin çevirisi olsun her şeyi ustalıkla yapmış. Gönül rahatlığıyla herkese bu çeviriyi önerebilirim. Sanırım bunların üstüne diyeceğim bir şey yok, çok özlediğim bir kitaptı ve iyi ki tekrardan okumuşum. Martin belki de modern edebiyatın en büyük trajedilerinden birini yaşamış bir karakter, toplum onu sonunda yalnızlığa mahkum bıraktı ve belki intihar etmese delirmeye kadar yolu vardı. Her türlü hayatımda yer edecek bir kitap, her zaman bana eşlik etmesini umuyorum. Başka kitaplarla görüşmek üzere.
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202393.1k okunma
·
1,739 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Betül G. okurunun profil resmi
Okurken gelen Ruth'u boğma isteği..
bora okurunun profil resmi
keşke boğma isteğiyle sınırlı kalsa 🤗
Sıla okurunun profil resmi
Şu anda yarısında olduğum bir kitap, çok iyi ilerliyor ve en sevdiğim kitaplar arasına girecek gibi. İncelemeni de kitabı bitirdikten hemen sonra okuyacağım çünkü spoiler yemek, bu kitaba haksızlık olur.
bora okurunun profil resmi
evet evet, şimdi sakın okuma. ilk yarısı bence ikinci yarıya göre çok daha durgundu, devamına bayılacağını düşünüyorum
2 next answer
damla okurunun profil resmi
AZ ÖNCE KİTABI ALDM
bora okurunun profil resmi
HAYIRLI OLSUN
2 next answer
Tuana okurunun profil resmi
Çevirmenden bahsetmene çok sevindim. Levent Cinemre yazarla Martin arasındaki bağlantıyı o denli iyi kurmuş ki, çeviriyi okuduktan sonra diğer kitaplarına da bakmayı ihmal etmedim. En çok etkilendiğim karakterlerden biri olduğundan Brisserden için söylenen bir cümleyi bırakmak isterim: "Geçmişi olmayan; geleceği önündeki mezardan, bugünüyse içindeki canhıraş hayat ateşinden ibaret bir adamdı."
bora okurunun profil resmi
gerçekten çok kaliteli bir çevirmen, demir ökçe'de de etkisi hissediliyordu. brisserden'ı da unutmuştum fakat bu okumada tekrardan çok sevdim, hepsi çok güzel karakterlerdi
merve okurunun profil resmi
Martin, daha iyi bir sonu hak etmişti..
bora okurunun profil resmi
kesinlikle ama ben bu sonunu da çok beğeniyorum, en azından kandırılmış bir halde hayata veda etmedi
Amaterasu okurunun profil resmi
Canım Martin'im...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.