Gönderi

288 syf.
10/10 puan verdi
İşbu yazı, aslen bir inceleme değil, bir Orhan Pamuk güzellemesidir...
ORHAN PAMUK'UN EDEBİ DÜNYASI 2006 yılı Nobel Edebiyat Ödülü "Şehrinin melankolik ruhunun izlerini sürerken, kültürlerin birbirleriyle çatışması ve örülmesi için yeni simgeler bulması" gerekçeli basın bildirisi ile Orhan Pamuk'a verilmiştir. Dönemin İsveç Akademisi daimi sekreteri Profesör Horace Engolahl, Orhan Pamuk'un; Doğu ve Batı kültürleri ile bağları sayesinde çağdaş romanın köklerini genişlettiği ve romanı Batılıların elinden alarak, şimdiye kadar gördüğümüz romandan tamamen başka bir şeye dönüştürdüğü için, bu ödüle layık görüldüğünü söylüyor ve Pamuk'un İstanbul ile olan ilişkisini, Dostoyevski'nin, Proust'un ve Joyce'un kendi şehirleriyle olan ilişkisine benzetiyor.. "Peki, kimdir bu önemli ödüle layık görülen yazar?" sorusu ve kendince açıklaması ile kitaba giriş yapıyor Sayın Nüket Esen. Aslında kitabı yayıma hazırlayan bir diğer isim daha var: Engin Kılıç.. Lakin Esen'in kalemine ve yetkinliğine hakim bir öğrencisi olarak, bu çalışmada Engin Kılıç'a ait çok da hatırı sayılır dokunuşlar hissetmediğim hususunun altını çizmek istiyorum.. Orhan Pamuk, edebiyatımızın "uç" yazarlarından birisi... Şöyle ki; ya donanımına hayran kalır, cümlelerinde kaybolur, bağrınıza basar, baştacı edersiniz ya da siyasi fikirlerinizi, ideolojik yaklaşımınızı önünüze bir ket olarak yerleştirip, bu dağın ardını görmek istemez ve tek bir kitabını dahi okuyup özümsemeden, bol keseden söversiniz.. Ben pek tabii ki ilk grup dahilindeyim, misal vermem gerekirse : "Kara Kitap", yalnızca Türk değil, dünya edebiyatının da "en"leri arasında yer alan bir başyapıttır. Burada -benim için- söz öbeğini kullanmıyorum, zira nitelik, konuya ve edebiyata hakim olan okurlar için asla ve asla göreceli değildir... Halk arasında buna '' kalite tesadüf değildir" diyoruz... Şayet "Kara Kitap" okuyup da - beğenmemek- neticesine vardıysanız ya az önce bahsettiğim siyasi konuları devreye sokuyor ya da çok üzülerek belirtiyorum ki, edebiyattan bir gram anlamıyorsunuzdur. Burada bir parantez açarak bir vurgu yapmalıyım; beğenmek ve sevmek çok çok farklı olgulardır. Konu ve işleyiş olarak ilgimizi çekmeyip, bizi etkisi altına almasa da okuduğumuz bir eserin edebi değerini ölçüp biçmek ve bu yönde bir neticeye varmak eserin hakkını layığıyla verebilmek adına, okur olarak boynumuzun borcudur. Bu konuda itirazı olan, söylemimin aksini savunan her okur ile birebir yüzleşmeye hazır ve nazırım. Konu Kara Kitap ise çekinmeyin efendim, çıkın çıkın gelin... Her ne kadar numaralandırılmamış olsa da, eser 18 alt başlıktan oluşuyor. 14-15 Mayıs 2007 tarihlerinde, Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen Orhan Pamuk Sempozyumunda yapılan konuşmalar elden geçirilip, makale formuna sokularak kitaplaştırılmış... Sempozyuma katılan, akademisyen, yazar, çevirmen ve eleştirmenlerden oluşan bu makale sahipleri, kendi seçtikleri bir ya da birkaç Pamuk eserini, daha önce ele alınmamış, dile getirilmemiş yönleri ile, Doğu-Batı ilişkisi, geleneksellik ve modernlik, rüya, yaratıcılık, kimlik, üslup, iktidar, yerellik ve evrensellik ekseninde irdelemişler. Bu sempozyum konuşmalarının nesire aktarılma sebebi ise, Orhan Pamuk adının bütünüyle politik hesaplaşmalara malzeme yapıldığı bir ortamda onun aslen bir romancı olduğunu hatırlatmak ve Nobel gibi büyük bir ödülle taçlandırılan eserlerinin niteliklerini ortaya koymaktır. Eserde yer bulmuş her ismin yazısına değinmem elbette ki söz konusu değil, lakin en etkilendiklerimden birkaçı hakkında biraz not düşmek isterim... İlk bölüm, değerli isim Murat Gülsoy'un değerlendirilmesini kapsıyor. Gülsoy, Freud'un, yaratıcı yazarlığın çocuk oyunlarının devamı olduğu tezinden hareketle, Pamuk'un yaratıcı yazarlığının psikolojik yönlerine değiniyor. Üstad Ahmet Hamdi Tanpınar, bir yazarın sahip olduğu içe doğru çevrilmiş araştırmacı gözün, günah çıkarma kürsülerinin dibinde geliştiğini söyler. Evet, içinden çıkılması ziyadesiyle güç bir söylem bu, ancak çok derin manalar barındırıyor içinde... Gülsoy'a göre, Orhan Pamuk'u hakiki yapan unsur da, Tanpınar'ın sözünü ettiği, bu içe çevrilmiş gözdür. İnsanı kendinden emin ve güvenli bir memnuniyet yanılsamasına kapatan, ideolojileri kıran edebiyatın gücü de, işte bu acımasız bakış ve söylenmeyeni söyleyebilme cesaretinden kaynaklanmaktadır... İlerleyen bölümlerde, Sevgili Nüket Esen, noktasından virgülüne değin katıldığım cümleler ile bir Pamuk panoraması çiziyor okuruna. Özetle aktarmak isterim: Orhan Pamuk, eserlerinde çeşitli anlatım tekniklerinden başka geleneksel anlatı ögeleri de kullanmaktadır. Kimi romanlarında, bir çerçeve hikaye içinde, çeşitli küçük hikayeler anlatır. Bu anlatım tarzı, hem metni gerçekliğe uygun bir şekilde parçalı bir hale getirir, hem de hikaye etme zevkini doya doya kullanır. Metinlerarasılık, Pamuk romanlarının en önemli karakteristiklerinden biridir. İyi bir dünya ve Türk edebiyatı birikimi olan Pamuk, eserlerinde hem Doğu hem de Batı kaynaklı metinlere göndermeler yapar. Pamuk romanlarının birçoğu metafiction yani üst kurmacadır. Bu romanlar, metin dahilinde kendilerinden bahsederler. Yazma eyleminin bilincinde olarak hikayeler anlatmanın zevkini, edebiyat keyfini yaşatırlar. Hem bu yanıyla, hem de çeşitli anlatım tekniklerini kullanmasıyla çağdaş anlatılar olan Orhan Pamuk'un romanları, bu minvalde Türk edebiyatının çağdaş dünya edebiyatına en büyük katkılarından biridir. Fikirlerine değinmek istediğim bir diğer kıymetli isim ise Sevgili Olcay Akyıldız.. Akyıldız'a göre Orhan Pamuk, hiçbir zaman, her şeyi bilen, yukarıdan bakan otoriter bir yazar konumunda durmamıştır. Pamuk, iki dünyadan birini seçebilmek ya da bir senteze ulaşabilmek ütopyası yerine, var olan durumu, arada kalmışlığı ve bu muğlaklığı bir yöntem olarak kabul etme çerçevesinde, yazdığı her şeye üslubunu konduran, sağ eliyle yazarken sol eline silen, Batı'yı ve Doğu' yu hem kucaklayan, hem de hepsine birden arkasını dönen bir duruşa sahiptir. Orhan Pamuk, yazın hayatını şekillendiren, bu yolda şiar edindiği dört isimden hemen her söyleşisinde muhakkak bahsetmektedir: Andre Gide, William Faulkner, Kemal Tahir ve Ahmet Hamdi Tanpınar... Akyıldız, bu isimlerle aralarındaki benzerlikler ve farklılıklar açısından da ele alıyor Pamuk'u. Bu saptamaları yaparken de Öteki Renkler kitabını baz alıyor. Mesela Kemal Tahir'den bahsederken, onun belirgin bir anlatım stratejisi olduğunu söylüyor. Tahir romanlarında bilgi, dramlaştırılarak, bir belirsizlik ve esrar halesine bürünerek verilmiştir. Geleneksel ve modern arasında bocalayan romancılardan daha derin ve karmaşık bulduğu Kemal Tahir'in bu başarısının ardında yatan yöntemlerden birisi de bilginin tıpkı bir roman kahramanı gibi dramatik bir boyut kazanmasıdır. "Yorgun Savaşçı" romanından bir kesit ile bu olayı örneklendiren Pamuk, Tahir hakkındaki yazısını "Devlet ve Batılılaşma konusundaki iddialı düşüncelerinden dolayı Kemal Tahir'i sevenler ya da nefret edenler, romanlarındaki dilden ve mizahtan tat alabilselerdi, onu neden sevdiğimi açıklamama gerek kalmazdı.." diyerek sonlandırıyor.. Ağzım açılmayagörsün işte, yine çok konuşmuşum. Konuşmuşum ama inanın boş değil, bu değerli üstadlar ne demiş, ne yazmışlarsa, ben sizlere onlara aktardım sadece... İster kabul ediniz, ister etmeyiniz; bu coğrafyada bir Orhan Pamuk var efendim.. İster beğeniniz, ister beğenmeyiniz; bu coğrafyada bir Orhan Pamuk edebiyatı gerçeği var.. İster seviniz, ister sevmeyiniz; Orhan Pamuk bu coğrafyada bir ekoldür. Ve son olarak: İster işinize gelsin, ister gelmesin; edebi birikimi ve donanımı bağlamında, Orhan Pamuk bu coğrafyanın yüz akıdır...
Orhan Pamuk'un Edebi Dünyası
Orhan Pamuk'un Edebi DünyasıKolektif · Yapı Kredi Yayınları · 20189 okunma
··
3,034 views
Dağlar okurunun profil resmi
Sanırım bütün incelemelerini okucam 🥰gerçekten doyurucu, vurucu bir inceleme emeğine sağlık Seda’cm😍✌🏼📚✍️👏🏼
Seda okurunun profil resmi
Dağlar
Dağlar
Eksik olma canım..Vaktiyle, buralar kitap platformu iken bazı kitaplar hakkında bazı karalamalar yapardım, eskiden..;)
1 next answer
AkilliBidik okurunun profil resmi
Bu nasıl da güzel bir Orhan Pamuk güzellemesidir böyle.... Kalemine sağlık arkadaşım. Duygularıma tercüman olmuşsun. Beğenmek ile sevmek arasındaki ayrımı ne de güzel vurgulamışsın. Yıllardır Orhan Pamuk'un etkileyici yazarlığını savunmaktan yorulan gruptanım ben de... Yazarın sakin kalmasını takdir ettim; ben Nobel alsaydım ve en saçma eleştirileri ülkemde göğüslemek zorunda kalsaydım böyle sakin kalamazdım sanırım... Tahsin Yücel hocaya da bir parantez açmam lazım; Orhan Pamuk için ilk zamanlarda "gramer bilmiyor, cümleleri devrik, ondan yazar falan olmaz" demişti :) Basın da atlamıştı bu lafın üzerine... Oradan miras kaldı; sanki "yeteneksizliği" tescillenmiş gibi başarısı ya siyasi duruşuna, ya esrarengiz bağlantılarına, ya da reklam yapmasına bağlanıyor. Birileri de çıkıp "bir okuyalım bakalım" demiyor.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.