Gönderi

226 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Yarının Büyüklerine Bilimkurgu Öyküleri: Dördüncü Güneş
Çeşitli ülkelerin yazarları tarafından yazılmış bilimkurgu öykülerinden Leonid Fomin tarafından derlenen bu seçkinin asıl hitap ettiği kitle genç okurlar olsa da, sadece yarının büyükleri için değil, aynı zamanda bugünün büyükleri için de öğretici, yarınlara bakış açısını genişletici, insan sevgisini dünya ötesindeki diğer gezegenlerin garip görünen yaratıklarına dahi yönelecek kadar derinleştirici bir nitelik taşımaktadır. Bazı öyküler kısaltılmış veyahut uyarlanmış olsa da özünden bir şey kaybetmemişler… Derlemede 8 yazardan 9 öykü bulunmakta. Bu yazarlar; Murray Leinster, Isaac Asimov, John Wyndham, Edmond Hamilton, J.T. McIntosh, Michael Shaara, John Christopher ve son olarak Vladislav Krapivin’dir. Şimdiyse öykülere geçelim: 1. İlk Karşılaşma –
Murray Leinster
Murray Leinster
1945 yılında yazılmış olan bu kısa öykü, Tommy Dort ve ekibinin içinde bulundukları ‘’Cesaret’’ adlı uzay aracının Yengeç Nebulası dolaylarında bilimsel bir keşif yapmak amacıyla seyrederken başka bir uzay aracı tarafından takip edildiklerini fark etmeleriyle başlıyor. Bir şekilde iletişime geçen bu iki farklı tür (insanlar ve uzaylılar), yapılan karşılıklı ziyaretler sonrasında birbirlerine çok benzediklerini keşfediyorlar. Neredeyse aynı teknolojik gelişmişlik ve benzer psikolojiye sahip olan bu iki farklı tür acaba nasıl bir sonuca varacak? Karşılıklı bir çatışma halinde yıkım için savaşacaklar mı yoksa tatlıya bağlayıp anlaşmaya mı varacaklar? Leinster, bu düğümlü durumu esprili bir tarzda kaleme alıyor. ‘’Bize doğru geliyor,’’ dedi Tommy. ‘’Belki onlar da aynı şeyi düşünüyorlar. Kendilerini takip edip, yıldızlarının yerini öğrenmemiz tehlikesini… Ne yapacaklar dersiniz? Bizimle temas kurmaya mı çalışacaklar, yoksa derhal silaha mı davranacaklar?’’ 2. Kayıp Robot – https://1000kitap.com/yazar/Isaac-Asimov Bu hikâyede Asimov’un meşhur Üç Robot Yasası’nı hatırlamamızda fayda var: 1. Kural: Bir robot, bir insana zarar veremez ya da zarar görmesine seyirci kalamaz. 2. Kural: Bir robot, birinci kuralla çelişmediği sürece bir insanın emirlerine uymak zorundadır. 3. Kural: Bir robot, birinci ve ikinci kuralla çelişmediği sürece kendi varlığını korumak zorundadır. Hikâye 27. Asteroid üssünde geçiyor. Buradaki fizikçiler gamma ışını radyasyonu altında çalışıyorlar ve biliyorsunuz ki bu insanlar için çok tehlikeli. Fakat yarım saatten az bir süre maruz kalınırsa pek de bir zararı olmuyor. Herhangi bir fizikçi bu ışınların altına girer girmez en yakındaki robot birinci kural gereği hemen onu kurtarmaya gidiyor ve bu yüzden işler aksıyor. Tam da bu sebepten ötürü artık oradaki robotlarda birinci kural esnetilmeye başlanıyor. Bu esnada bir robot kayıplara karışıyor ve üste olağanüstü hal ilan ediliyor. Ve Asimov’un bir robot psikoloğu olan meşhur karakteri Dr. Susan Calvin devreye giriyor. Dr. Calvin, kayıp robotu bulmak amacıyla tüm robotları kapsayacak bir şekilde birkaç teste tâbi tutmaya başlıyor ve olaylar gelişiyor. 3. Meteor –
John Wyndham
John Wyndham
İnsanlardan çok daha küçük boyutlara sahip, yaklaşık bir karınca büyüklüğünde olan bir uzaylı türü ve insanların karşılaşmasını anlatan bu öykü benim en sevdiklerimden biri oldu. Wyndham’in hayal gücü gerçekten beni etkiliyor.
Midwich'in Guguk Kuşları
Midwich'in Guguk Kuşları
,
Triffidlerin Günü
Triffidlerin Günü
gibi kitaplarının konularına bakarsanız beni daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum. Hikâyede, bu minik uzaylıların, neredeyse yaşanmaz hale gelen gezegenlerini terk etmek zorunda kalışlarına ve yeni bir yaşam alanı arayışlarının sonucunda Dünya’ya, yani insanların yaşadığı gezegene iniş yaptıklarına şahit oluyoruz. Uzaylıların yaşadıkları, yine bir uzaylı olan Onn’un günlükleri aracılığıyla bize aktarılıyor. Eş zamanlı olarak, bir insan olan Sally ve çevresindekilerin günlük yaşamları da aktarılıyor. Anlayacağınız, farklı bakış açılarıyla bir bölüm uzaylıları bir bölüm insanları okuyoruz. İnsanların ve minik uzaylıların karşılaşması ne gibi sonuçlara gebe olacak? Wyndham, bu soruya ‘’insanlığın yıkıcı doğasını’’ eleştirerek müthiş bir cevap veriyor. ‘’Meteor’’, kısa ve basit olmasına rağmen alt metinleri güçlü ve ayakları yere sağlam basan bir hikâye. ‘’Ama artık yeni bir dünyadayım, umutla dolu hayaller kurabileceğimiz, geleceğimizi inşa edebileceğimiz genç bir dünyada. Dışarıda bizi ne bekliyor acaba? Bu dünya neyin nesi olursa olsun umudumuzu kaybetmemeliyiz.’’ ‘’İlerde başımıza neler gelecek? Bilmiyoruz… Oysa o kadar da masum ve küçük bir şey istiyoruz ki… Sadece barış içinde yaşamak…’’ 4. Ölü Gezegen –
Edmond Hamilton
Edmond Hamilton
1946 yılında kaleme alınmış bu öyküde, Tharn ve üç arkadaşının, uzay araçlarının arızalanması sonucunda galaksinin en meçhul gezegenine zorunlu bir iniş yaptıklarına şahit oluyoruz. Buzla kaplı gezegene ayak bastıklarında gördükleri manzara karşısında epey bir dumura uğrayan ekibimiz, uçaklarını tamir etmek için ihtiyaç duydukları madenleri keşfetmek amacıyla gezegende gezintiye çıkıyorlar. Tam oranın karanlık, soğuk ve ölü bir gezegen olduğuna kanaat getirmişken birkaç canavar ile karşılaşıyorlar. Bu canavarlar ölü gezegenin gerçekten yaşayan yerlileri miydi yoksa telepatik kayıt cihazlarından yansıyan yalnız birer suret miydiler? İşte bunların cevabı hikâyede gizli… ''Ölü gezegenin, yok olmuş büyük neslin şerefine,'' dedi, ''Galaksinin, geçmişin, bugünün ve yarının tüm nesilleri şerefine!'' 5. 370 Yaşındaki İnsan – J.T. McIntosh Psit gezegeninde yaşayan Psit’liler teknolojik olarak gelişmiş, tek cinsiyetli ve yumurtlayarak çoğalan insansı yaratıklardır. Psit’liler, AWC (Automatic Weather Controller) adını verdikleri, hava durumunu istedikleri gibi ayarlayabildikleri Otomatik Hava Kontrol Sistemi icat ederler. Makinelerini asla bozulmayacak bir şekilde tasarlayan Psit’liler, tamir etme kabiliyetinden de yoksundurlar. Bu nedenle gezegenlerindeki tamir işlerinden anlayan tek kişi olan Dünyalı John Smith ile irtibata geçerler. John Smith, Psit’lilerle iletişime geçtikten sonra gezegende kendinden başka bir kadın Dünyalının olduğu bilgisine de erişir ve hikâyenin gidişatı farklı bir boyut alır. McIntosh’tan eğlenceli ve enteresan bir hikâye. 6. Greenville’in Gezegeni – Michael Shaara 1952’de yazılan bu öyküde, Yıldız Servisi mensubu olan iki kâşifin –Wisher ve Greenville- yeni bir gezegen keşfetmeleri ve devamında başlarına gelen olayları okuyoruz. Bu iki kâşifin keşfettikleri gezegen tamamen suyla kaplıdır. Dört uydusunun olmasından dolayı masmavi bir bilye gibi görünen bu gezegen, ilk bakışta kimsesiz ve terkedilmiş durmaktadır. Bundan aldıkları cesaretle, ikili birtakım araştırmalar yapmak için gezegene iniş yaparlar ama gezegenin sakinlerinin sualtında yaşayan gelişmiş hayvansı varlıklar olduklarından bihaberdirler… Shaara, öykünün sonunu beklenmedik bir şekilde bitirdiği için benden yıldızı kaptı. 7. Anahtar Deliği –
Murray Leinster
Murray Leinster
1951 yılında kaleme alınan ‘’Anahtar Deliği’’, aynı zamanda derlemedeki ikinci Leinster öyküsüdür. Leinster’ın diğer öyküleri gibi bu da dünya dışı yaşam formları karşısında insanlığın acizliği ve acımasızlığı hakkındadır. Ay’a ayak basmakla kalmayıp bir de oraya üs kuran Dünyalılar için orada yaşayan Ay yaratıkları büyük bir sorun teşkil etmektedir. Ay yaratıkları zayıflıklarını tespit etmek isteyen Dünyalılar tarafından incelemeye tabi tutulurlar. Ve Dünya’dan gelen bir emirle, yaratıkların arasından bir yavruyu alıp onu bir hain gibi yetiştirip, kendi ırkına karşı bir silah olarak kullanamaya karar verirler. Ama işler Dünyalıların sandıkları gibi gitmeyecektir… Şu alıntı, olay örgüsünün özeti mahiyetindedir: "Şempanzelerin akıl seviyesi üzerine incelemeler yapan bir psikologla ilgili bir hikâye vardır: Psikolog bir şempanzeyi oyuncaklarla dolu bir odaya kapatır. Sonra dışarı çıkıp kapıyı kilitler. Gözünü anahtar deliğine yerleştirerek, şempanzenin içerde ne yaptığını incelemek ister. İçeri baktığında, anahtar deliğinde kahverengi bir gözle karşı karşıya gelir. Şempanze de, psikoloğun dışarda ne yaptığını görmek için gözünü anahtar deliğine uydurmuştur." 8. Uzayda Bir Yılbaşı –
John Christopher
John Christopher
Christopher’ın kaleme aldığı bu kısa öyküde, Ay’a gidip gelmenin artık normalleştiği bir dönemi görüyoruz. İnsanlar Ay’da iki apartman büyüklüğünde Luna adında bir yeraltı şehri inşa etmişlerdir ama tabii ki Dünya’daki şehirlerin yerini tutmamaktadır. Ne ağaç, ne yeşillik, ne kuş, ne su… Hiçbir şey yoktur. Ay’a gidip gelen insanların geçtikleri sağlık kontrolleri sonucunda aldıkları yeşil ve kırmızı renkteki kartlar vardır bir de. Binbaşı John, Ay’a yaptığı bir yolculuk sonrasında Doktor’dan kırmızı kart almıştır ve aldığı bu kart bir daha uzay aracıyla seyahat edemeyeceği, artık Luna’da yaşamına devam edeceği anlamına gelmektedir… ‘’Luna şehrinin tepesinden gökyüzü görünür. Geceleri gökte yıldızlar ve solgun bir ışıkla parlayan dünya vardır. Oturur, saatlerce onları seyrederim. Ve güllerin… Cliff’in güllerinin kokusunu duyar gibi olurum.’’ 9. Dördüncü Güneş (Gece Yolculuğu) – Vladislav Krapivin Vladislav Petroviç Krapivin’in bu öyküsü aynı zamanda seçkiye ismini veren öyküdür. ‘’Sarı Gül’’ adında buzul bir gezegen keşfeden beş kozmonotun hikâyesi anlatılıyor bu öyküde. Isı dışında oldukça elverişli şartlara sahip olan bu gezegene, Kozmonot Aleksandr Sneg’in önerisiyle dört adet yapay güneş tasarlanıp monte edilir. Olay örgüsüne Sneg’in kardeşinin de girmesiyle hikâye biraz olsun değişir ve farklı bir boyut alır. Bu öykünün beni tatmin etmediğini içim çok rahat bir şekilde söyleyebilirim… ‘’İşte böylece her şey bitmişti. Demek ki böyle bir peri masalına inanmakla büyük aptallık etmişti… Üç yüz yıllık bir masal…’’ Keyifli okumalar.
Dördüncü Güneş
Dördüncü GüneşL. Fomin · Yar Yayınları · 202018 okunma
··
4,379 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.