Gönderi

240 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 saatte okudu
Selam olsun sana Salah Birsel! Hatırlayanlar var mı bilmem ama 2020 yılında mükemmel bir atak yaparak Mayıs'ın sonundan Haziran'ın ortalarına kadar Salah Birsel okuma etkinliği yapmıştık. Adeta bir ralli gibi geçen sürecin ardından bazı kitaplar ayırmıştım. Bunlardan birisi de Salah Bey Tarihi olarak 3 kitapta da toplanan ve merakla beklediğim Kahveler Kitabı, Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu ile Boğaziçi Şıngır Mıngır kitaplarıydı. Serinin tamamını elde ettiğimde ise artık daha fazla neyi bekliyordum ki? Diğer incelemelere de bu paragrafı bilgilendirme amaçlı ekleyeceğim. Ayrıca hem eski hem yeni baskısı elimde mevcut, isteyenler olursa adresi biliyorsunuz arkadaşlar. Diğer iki kitabı da ekleyeyim biri Sergüzeşti Nono Bey ve Elmas Boğaziçi diğeri ise İstanbul - Paris kitapları. Dedikodu sevenleri, meraklıları yıllar yıllar evveline götüren bir eser var karşımızda. Bazı yerler çok sıkıcı gelirken bazı yerlerin eğlenceli geldiği bir kitap oldu. Sanırım ilk kitabın etkisinden dolayı çok daha iyisini bekliyorduk ama biraz hayal kırıklığı oldu. Kitabın kötülüğü değil bu, ilk kitabın kalitesinden. Yazarın kendi anlatım dilinin yanında 100 küsur yıllık bir birikimi aktarması çok önemli aslında. Başından sonuna neler yaşanmış, kimler varmış bunlar güzel yaklaşımlar ama biraz daha olumsuz tarafta olmamın nedenlerini de açıklayacağım. Başkalarının anılarını da anlatıyor bu kitapta ama kendi anılarına geldiğinde onları kendi anısı değil de dışardan bakan bir gözlemci gibi anlatıyor. Neredeyse utanmasam ısmarlama, zorlama bir kitap diyeceğim geliyor. Orhan Veli Kanık’ı hepimiz biliriz değil mi? Hepimiz diyorum çünkü burası okuyan ayaklı kütüphanelerle dolu. Başka amaçlarla gelenleri muhatap bile almadığım için onları dahil etmiyorum buraya. Bir Orhan Veli eleştirisi gibi gelmeye başlayabilir kitap bir yerden sonra çünkü ondan çok sık bahsediliyor ama bence bu biraz da hayranlık, hadi ilgi veya alaka diyelim buna. Bir diğer taraf ise bu anlatımın duygusuzluğu. Esprili veya duygulu bir dil görememek beni hayal kırıklığına uğrattı. Salah Birsel diyorsam biraz sivri bir dil ama eğlenceli bir dil ararım. Yanlış insanın mı okudum onlarca kitabını yahu! Makine dili yetmezmiş gibi bildiğim her şeyi aktarayım düşüncesinin hakimliği biraz bu dile yaklaşmamızı engellemiş ama yapabilirdi yani neden yapmadı ki? Kahvehanelerin artık olmaması en azından bu şekilde olmaması üzücü. Aynı zamanda bu mantıkla bazı yerlere ders çalışılması için kahvehaneler açılmıştı. Sonra ne oldu bilmiyorum çünkü ben gitmedim, bir şeyde duymadım lakin iyi bir mantıktı o. Şimdiki gibi şairler, yazarlar gibi topluma ve zihinlere yön verebilen insanların toplanıp tartışabildiği ortamlar olamasa da en azından içinde çalışma azmi bulunan insanların gidebileceği düşüncesiyle avunduğum yerler oralar. Kaldıysa tabi. Şimdi artık şair yazar kalmadı tabi benim düşünceme göre. Popülizm düşüncesiyle yaptıkları işler bana böyle düşündürüyor tabi. Kitaba yeniden döndüğümüzde bizleri karşılayan yazıları da aktarmak isterim: Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu, Lebon, Tepebaşı Bahçesi, Kahvengiz, Asaf Halet Çelebi, Nisuaz Edebiyat Fakültesi, Sanat Öfkeyle Başlar, Seyirci Sahneye Çıkıyor, Orhan Veli, Ankara Pastanesi, İki Tehlikeli Adam, Sait Adında Bir Balık, Cennet Bahçesi, Elit Kahvesi, Yenilikler Dergisi, Boğaziçi Yandan Yandan, Baylan, Matineciler, Marquis de Sade, Sepet Havası. Hepimize iyi okumalar dilerim..
Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu
Ah Beyoğlu Vah BeyoğluSalâh Birsel · Sel Yayıncılık · 2017152 okunma
·
391 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.