Gönderi

Mandolin
Mandolin çalmayı çok istiyordu. Halk eğitim bir mandolin kursu açmıştı ama kaydolsa ne yazar ne bir mandolini nede onu alacak parası vardı. Küçüktü ilkokula yeni başlamıştı ve yolun daha çok başındaydı. Soğuktu üşümüştü. Eve geldiğinde annesinin sıcaklığı ile ısındı. Okulda olanları anlattı annesine bir nefeste. Sonra yine durgunlaştı gözleri daldı. Döndü annesine ve: “Babamın işi olsaydı, parası da olurdu, bana mandolin alırdı değimli anne” dedi Anne yutkundu, cevap veremedi sözcükler boğazında düğümlendi, ağzından çıkan “evet” titrek bir mum alevinin havada bıraktığı sis gibi kayboldu. Akşam olmuş ve baba eve dönmüştü, o uyumuştu. Anne küçük çocuğun söylediklerine ona anlattı. Beraber ağlaştılar. Daha sonra masanın üzerindeki kumbaraya gözleri ilişti. O zamanlar kumbaralar metaldi ve sadece dolduğunda bankada açılırdı. Birbirlerine baktılar ve aynı anda kalktılar. Anne bir şiş birde cımbız getirdi ve kumbaradan para çektiler. Sabahı zor ettiler önce gidip bir mandolin aldılar daha sonra çocuğu mandolin kursuna yazdırdılar. Mandolin almışlardı ama kılıfına para yetmemişti. Anne eve koştu mavi bir kumaştan fırfırlı bir kılıf dikti, mandolini içine koyup yatağın altına sakladı. Akşam oldu çocuk döndü. Yine üşümüştü. Annesi kapıda karşıladı, kucakladı ve kulağına fısıldadı _Git yatağın altına bir bak Fırladı küçük çocuk. Daldı yatağın altına ve çıkarttı küçük elleriyle mavi torbayı. Heyecanla açtı ağzını torbanın. İçindeki mandolindi. Şaşkındı, ne diyeceğini bilmiyordu. Anne yine ağlıyordu ama bu defa sevinçten. Sadece mandolinin alındığını ve kursa yazdırıldığını biliyordu küçük çocuk. Yıllar sonra öğrenecekti anne babanın ne olduğunu ama belki de hiç anlayamayacaktı kumbaradan para çekmenin nasıl bir his olduğunu. Çocuktu ve sadece istemeyi biliyordu. Vermenin anlamı henüz çok uzaktı onun dünyasına. Anne ve babanın çocukları için yaşadığına, onlarla gülüp onlarla ağladığına, çocuğa yok demenin ne zor olduğuna dair hiçbir şey bilmiyordu daha. Dedim ya küçüktü, çocuktu ve daha yolun başındaydı. Yıllar geçti aradan baba oldu küçük çocuk ve çocukları oldu tıpkı kendi çocukluğu gibi. Önce baba olmanın ne demek olduğunu anladı. Sonra vermeyi öğrendi, çocukları ardı ardına istedikçe. Ayakkabı istediler, elbise istediler, oyuncak istediler aldı. Hatta bir bilgisayar bile aldı onlara. Ama hiç biri o mandolin kadar değerli olmadı. Kırdılar, bozdular, eskittiler. Çocuktular, kıymet bilmediler. Hatta kumbaralarını bile kırıp döktüler. Çünkü onlar kumbaradan para çekmenin ne demek olduğunu hiç bilmediler ve umut ediyorum hiç bilmezler. Yaşı doksanlara dayanmış bir amcanın 250 gr şeker için kuyrukta Amener resulü okuduğunu dinlemiş ve daha önce bunu yazmıştım. Ben hiç kuyruk beklemedim, böylesi bir yokluğu hiç yaşamadım. Düşündüm taşındım kendimden bir hatıra buldum çıkarttım. O küçük çocuk bendim ve anladım ki benim çocuklarımda benim yaşadığım kadarını yaşamadı. Eminim bugün bunca nimetin arasında yokluktan, darlıktan şikâyet edenler hafızalarını şöyle bir yoklayacaklar ve zamanın derinliklerinde kendi hatıralarına ulaşacaklardır. Ulaşacaklardır ve bugün sahip olduklarına şöyle biraz daha sıkıca sarılacaklardır.
Sayfa 176
·
7 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.