Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

68 syf.
8/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
/spoiler/
Kitabı birkaç ay önce okuyup çok beğenmiştim, içindeki aşka da neredeyse hayran kalmıştım. Tekrar okuduğumda ise işin pek öyle olmadığının farkına vardım, yine de hala iyi bir kitap olduğunu düşünüyorum. Konusunu çoğunuzun bildiğini varsayarak gözüme çarpan detaylardan bahsedeceğim. Öncelikle mektubun yazarı kadının, R. isimli adama aşık oluşuna bakalım. 13 yaşındayken annesiyle birlikte yaşadıkları evlerinin karşı dairesine bu adam taşınır ve kadın (kız demem daha doğru olur), henüz adam gelmeden önce adamın eşyalarını görür ve adamı kafasında ilahlaştırır. Düşününce sebebini gayet açık olarak görebiliyoruz; kız ve annesi, kızın babasının ölümüyle çok fakir bir hayat sürüyor, ilgisiz kalan annenin sonucunda da kızın hayatında yapacak veya ilgilenecek bir şey yok. En çok da adamın kitaplarından etkilenir, kendisinde ancak bulabildiği birkaç kitap varken adamın yığınlarca farklı kitabı olduğunu görünce hayran kalır. Zihninde kendisinin bir öğretmeni gibi yaşlı ve zeki bir adam canlansa da nihayet adamı görür; 25 yaşında birisidir. Mesela burada gözüme takılan unsurlardan birisi kız ve annesi ile adamın aynı apartmanda oturması oldu, aralarında oldukça büyük bir sınıf farkı var ve adamın oraya taşınması bana ilginç gelmişti. Sanırım kız ve annesi zamanla yoksullaştığı için ellerinde evleri kalmış, orada yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Anneden bahsetmişken bu olayın devamında kadın, kıza bir sevgilisi olduğunu açıklar. Kız bunu pek umursamaz, bütün odağı apartmandaki adam üzerinedir ve hayatında onun dışındaki her şeyi gözden çıkarmıştır. Neredeyse üç yıl sonra annesi, adamla evleneceğini ve taşınacaklarını söyler. Adam yine kızın umrunda değildir fakat aşkının yanından ayrılmak son yapacağı şeydir, günlerce ailesine yalvarır fakat sonuç bulunamaz. Şimdi de kız ve adamın bu üç yıl içinde yaşadıklarından bahsedeyim. Hiçbir şey. Sadece bir kez apartmanda bakışırlar, adam da ona teşekkür eder. Tek taraflı bakarsak ise kız sürekli kapı deliğinden adamın dairesini izler, neler yaptığını düşünür, her anında ondan haberdar olmaya çalışır vs. Taşınacakları sırada ise adamın ayağına kapanmak, gerekirse kendisini kölesi olarak almasını ister; bunun verdiği cesaretle zar zor gidip kapıyı çalar fakat evde kimse yoktur. Yine de bir şekilde söylemek istediği için adamı bekler, adam da gecenin ikisinde bir kadın ile birlikte eve girer. Kız bunun üstüne bütün hislerini (adama olan değil, bütün duygularından bahsediyorum) kaybeder, taşınırken gıkını bile çıkarmaz. Ve nihayet yeni sayılabilecek bir hayata adım atar. Yıllar sonra herkesi zorla ikna edip Viyana'ya, eski evinin ve aşkının olduğu şehire çalışmak için döner. Geldiği gibi adamı izlemeye devam eder, adam her zamanki gibi her gün başka bir kadınla hayatını sürdürmektedir. Nihayet bir gün adam bizim kadından etkilenir (fakat tanımaz), birlikte üç gece geçirirler ve kadın mutluluğun zirvesini yaşar. Devamında adam yine her zamanki bahaneleriyle kadını başından savar, yazacağını söyler ama bir kelime bile yazmaz. Ve kitabın başında kadının "çocuğum öldü" diye tekrarladığı çocuğun bu üç geceden birisi sonucunda doğduğunu öğreniriz, bahsedilen çocuk kadının hayatının aşkından çocuğudur. Ayrıca küçük bir detay, adam kadına bu üç gecenin sonunda bir beyaz gül demeti verir. Yıllar geçer, kadın çocuğunu büyütmeye çalışır, adam aynı hayatına devam eder. Kadının ilgisi zamanla azalmasa bile kısmen olgunlaşması sayesinde adama değil, onun bir parçası olan çocuğuna önem vermeye başlar. Bu çocuğun yaşamını sürdürebilmek için istemese bile sürekli farklı zengin erkeklerle sevgili olur, adama bundan rahatsızlık duymadığını, hatta onun çocuğu için yaptığını söylese de kendini kandırdığını düşünüyorum. Nihayetinde kadın 28, adam 40 yaşına gelir; çocuk da büyümeye devam eder. Bu süreç içinde kadın adama her doğum gününde beyaz güller gönderir, adamla tek bağlantısı bu. Adamın doğum gününün ertesi günü yine bir şekilde yolları kesişir, adam onu tanımaz fakat yine etkilenir ve birlikte bir gece geçirirler. Kadın yine hislerini belli etmez, söyleyeceklerini söylemez. Sabah artık ayrılmak üzereyken adama beyaz güllerden birisini alabilir miyim diye sorar, adam zaten tanımadığı birinden geldiğini söyleyerek verir. Kadın tam ayrılırken adam ona bir miktar para verir (sıkıştırır desem daha doğru), gözünde o bir hayat kadınıdır. Bunun üstüne kadın yıkılmış halde evden çıkar ve adamı bir daha görmemek üzere gider. Bu olaydan yaklaşık bir yıl sonra kadının çocuğu hastalıktan, fakir bir şekilde ölür. Kadın da bunun acısıyla intihar etmeden önce adama mektubu yazar ve okuduğumuz kitap ortaya çıkar. Fazla detaya indim, sıktıysam kusuruma bakmayın fakat herkesin kafasında iyice oturmasını ve okuyanların da hatırlamasını istiyorum. Şimdi bu aşktaki sorunları pek sıralamama gerek yok aslında, yine de gözüme çarpanları söyleyeyim; 13 yaşında birisinin 25 yaşındaki birisine aşık olması gibi aşırı ciddi ve kabul edilemez bir yaş farkı, devamlı takip ve izlemeler, hayatına karışma ama bir gölge olma isteği, yaş ilerledikçe kıskançlık vs. Bence bunların en büyük sebepleri kızın baba eksikliği çekmesi, kendisinde olmayan kitap gibi şeyleri adamda görünce gözünde çok yükseltmesi, adam kendini umursamadıkça daha fazla merak etme hissi. Son olarak kadının bir süre sonra adama değil, adamla birlikte olma ve yakınlaşma isteğine aşık olduğunu düşünüyorum; adam zihninde çok yüce bir seviyeye çıkıyor. Detaylı inceleyen ve psikolojiye hakim birisi buradan çok daha fazla sebep çıkarır fakat benim çıkarımlarım bu kadar. Zweig'ın da buradaki aşkın sıkıntılarını vurgulama amacıyla yazdığı yönünde düşünceler var, ben de öyle düşünüyorum açıkçası. Sonuçta aşkın nasıl takıntı haline dönüşebileceği, insanın ne kadar umursamaz olabileceği, anne-çocuk ilişkine çok güzel şekilde değinen iyi bir kitap fakat doğru gözle okumak lazım. Açıkçası konunun en güçlü yönünün de çocuk olduğunu düşünüyorum, o olmasa kitaptaki üzüntümün yarısını bile yaşamazdım. Daha da ekleyeceğim bir şey yok, belki uzun bir zaman sonra yeni bir bakış açısıyla tekrardan okurum. Başka kitaplarla görüşmek üzere.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022225,8bin okunma
·
1.102 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.