Gönderi

Arzu (Cupiditas) Spinoza’nın felsefesi, haklı nedenlerle, “mutlak bir akılcılık” olarak değerlendirilir. Dolayısıyla onda arzunun “insanın bizzat özü” olarak tanımlanmasına (III. tan. duy. I) şaşırmamak elde değildir. Bu, Spinoza’nın “arzu” ile kastettiği şeyin, genellikle bu terimle kastedilenden daha farklı bir şey olmasından kaynaklanır. Arzu, tüm tekil şeylerin genel davranış yasasından farkı üzerinden değil, ona olan yakınlığı üzerinden tanımlanır. “Her şey, varlığında süregitmek için elindwn gelen tüm çanayı gösterir.” (III 6); bu “çaba” onun “özü”dür (III 7); ve bunu insan ile ilişkilendirdiğimizde, “irade” (yalnızca ruh ile ilişkilendirildiğinde), “iştah” (hem ruh hem beden ile ilişkilendirildiğinde), ya da “arzu” (kendinin bilincine sahip iştah) adlarını alabilir. “Varlığında süre gitme çabası”nın diğer adı olan “arzu” dolayısıyla, her şeyin özü olması itibarıyla “insanın bizzat özü”dür: Dolayısıyla fiziğin, ontolojinin ya da politikanın alanına girdiği kadar (TPİ öns.: herkesin doğal hakkı arzusunun uzandığı yere kadar uzanır) psikolojinin ya da fizyolojinin de alanına girer. Has olarak insani arzu bir an için, kendisinde “bilincin” mevcut olması dolayısıyla ayırt edileniliyoemuş gibi görünür (III 9 haş.); fakat Spinoza bu tür bir farklılaştırma ölçütünü açıkça reddeder (III tan. duy. 1 açk.): Aksine bu terimin, “insan doğasının, iştah (appetitus), irade (voluntas), arzu ya da itki (impetus) adları altında belirttiğimiz tüm çabalarını (conatus)” (ibid). kapsadığını kasteder ve libido terimini “duyusal iştah” ya da “şehvet düşkünlüğü”ni belirtmek için kenara ayırır (III lah 48, V 42, vs). Bu bakış açısından “arzu” evrensel ve her zaman için benzerdir ve insanın “bir imparatorluğun içinde başka bir imparatorluk” (III öns.) olmaması bir yana, o, daha çok arzuya da sahip değildir. Yine de diğer bir taraftan, Spinoza arzuları birbirlerinden ayırmak için çabalamayı bırakmaz: Nesnelerine göre (III 56: “[…] bizi etkileyen ne kadar nesne yürü varsa, o kadar da arzu türü <tot [cupiditatis] species> vardır” ayrıca bkz. III 61 haş.); onları hisseden türlere göre (hayvan türleri anlamında) (III 57 haş.) ve hattâ, verili bir türün -insan türü- içinde, akıldan kaynaklanıp kaynaklanmadıklarına göre (IV 44 IV 61’i karşılaştırınız; bkz. V haş.) Dahası, Etika IV’ün büyük bir kısmı (16. cümle ve sonrası) arzuların karşılıklı “kuvvetleri”nin karşılaştırmasına hasredilmiştir- bu sâyede bir kez daha birbirlerinden ayrıldıkları açıkça gösterilmiştir. Dolayısıyla arzu bâzen, her tekil şeyin ortak olarak sahip olduğu, en küçüğünün evreninden en büyüğününkine kadar hepsini canlandıran bir vasıf olarak; bâzen de aksine, mümkün arzu öznesi ve nesnesi kombinasyonları sayısı kadar farklı türde ve yoğunlukta parçalanmış olarak, yan itekil şeyletin temelinde görünür. Tüm bunlara rağmen (tümele göre ve tekile göre olan) bu iki bakış açısı, genelliğin Spinozacı reddinin ikili ifâdesi olarak uyuşabilir.
··
429 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.