Gönderi

Birine "çarpılmak" ile aşık olmak arasındaki fark şudur; Çarpılmak, gerçek aşkı engelleyen ve o kişinin gerçekte kim olduğunu tamamıyla yok sayıp bizim için ne anlam ifade ettiği ile ilgili kurduğumuz bir fanteziden ibarettir. Yani karşısındaki bedenlere istediğimiz anlamları yükleyip buna da "aşk" diyoruz. Bu aslında aşk değil "çarpılmaktadır". Çoğunlukla başkalarını anladığımız veya sevdiğimiz için değil, kendimizi hissettiğimiz acılardan uzaklaştırmak için birilerine "çarpılırız". Ancak gerçekten kendimizi anlayıp sevdiğimizde, başkalarına da gerçek sevgi duyabiliriz. Bazen boş hissederiz, bir şeylerin büyük eksikliğini duyarız. Sebebini anlayamayız, çok belirsizdir. Ama yine de bu boşluk çok güçlüdür. Sürekli olarak iyi bir şeyler olmasını bekleriz, daha az yalnız hissetmemizi sağlayacak şeyler, daha az boş hissetmemizi sağlayacak şeyler. Kendimizi ve hayatı anlama arzusu çok kuvvetlidir. Sevme ve sevilme arzusu da çok kuvvetlidir. Sevmeye ve sevilmeye hazırızdır ve bu çok doğaldır. Ama boş hissettiğimiz için, sevgimizi yansıtacak bir obje ararız. Bazen kendimizi anlayacak fırsatımız olmamıştır, ama objeyi bulmuşuzdur. Tüm istek ve arzularımızın o kişi tarafından gerçekleştirilemeyeceğini fark edince de, yine boş hissetmeye başlarız. Bir şey bulmak isteriz, ama ne aradığımızı bilemeyiz. Hepimizde sürekli bir istek ve beklenti vardır, hep daha iyi bir şeylerin olmasını bekleriz. Bu yüzden email hesabımızı veya sosyal medyayı defalarca kontrol ederiz. Nasıl seveceğini bilmeden sevmek, sevdiğimiz kişiyi yaralar. Birini nasıl seveceğimizi anlamak için, onu anlamamız gerekir. Anlamak için de, dinlememiz gerekir. Birini sevdiğinizde, o kişiyi rahatlatabilmeli ve acısını dindirebilmelisiniz. Bu bir sanattır. Eğer o kişinin acılarının kökünü anlayamazsanız, yardımcı olamazsınız, tıpkı bir doktorun sebebini bilmeden hastalığınızı iyileştiremeyeceği gibi. Daha çok anladıkça, daha çok seversiniz, daha çok sevdikçe, daha çok anlarsınız. Bu, bir gerçekliğin iki yüzüdür. Efsanevi Zen hocası D.T Suzuki'nin akıllara kazınmış "içinde yaşadığımız ego kabuğu, büyüyüp aşması en zor şeydir." aforizmasını destekleyen Nhat Hanh, "Ben" anlayışının, karşılıklı anlaşılmanın nasıl önüne geçtiğini açıklıyor: Çoğunlukla, "Seni seviyorum" dediğimizde, sevme işini yapan "Ben" kişisine odaklanırız. Bunun sebebi benlik algısına takıldığımız içindir. Bir benliğimiz olduğuna inanırız. Aslında bireysel bir benliğimiz yoktur. Bir çiçeği çiçek yapan şeyler çiçek olmayan şeylerdir, klorofil, su ve güneş ışığı gibi. Çiçekten çiçek olmayan her şeyi çıkarırsak, geriye çiçek kalmaz. Bir çiçek tek başına var olamaz. Sadece bizimle beraber var olabilir. İnsanlar da böyledir. Kendi başımıza var olamayız. Ben de ben olmayan elementlerden yapılmayım, dünya, güneş, ebeveyn ve atalar gibi. Bir ilişkide, partnerinizle beraber var olduğunuzu görebilirseniz, onun acısının sizin acınız, onun mutluluğunun sizin mutluluğunuz olduğunu fark edeceksiniz. Bu bakış açısıyla, farklı konuşup, farklı davranacaksınız. Sırf bu bile, çok fazla acıyı dindirebilir.
··
10,2bin görüntüleme
Gaye i hayal okurunun profil resmi
O kalp ne için yaratıldıysa onu arayacaktır.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.