Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İstanbul'un Fethi
Çandarlı'nın kabahati neydi onu da söyleyeyim. Şimdi iki aile devam ediyor, bir Osmanlı ailesi bir de Edebali'nin nesli olan Çandarlı sülalesi. Çandarlılık, lakabı nereden geliyor derseniz, Ankara'nın Kalecik kazası var ya onun Çandarlı köyü, Edebali'nin köyüdür. Ancak 1261'den sonra Moğollar Anadolu'da tam hâkimiyeti kurunca, onlar, oradan kaçmak mecburiyetinde kaldılar. Bugünkü Kırıkkale ve o bölgeden ayrıldıkları zaman. Osman Bey üç yaşındaydı. Osman Bey 1258 doğumlu, 1261'de bu hadise oluyor. Batıya gittiler. Eskişehir ile Bilecik arasında. Hatta Samsun Bafra'da da Çandarlı köyleri vardır. Tüm bu köy isimleri Türkmenlerin Çandarlı oymağından gelmedir. Neyse, orada bir ince bir nokta var. İstanbul'u kuşatacak. Osmanlı ordusu en fazla yetmiş seksen bin kişidir. Ancak, kaynaklara bakın, o kuşatma ordusunun iki yüz bin kişiye yaklaştığı yazılıdır. Çandarlı: "Sultanım, bu Macarlar ve diğer Balkan unsurları, ta Avrupa'dan da yardım alarak gelirler, baskın verirler. Biz İstanbul'u kuşatalım derken, eğer geride kuvvet bırakmaksak rezil oluruz." diyor. Ve kırk bin kişi Edirne'de kalıyor. Sultan da keyfi kaçıyor tabii ki. Sanki "İstanbul'u kuşatma." der gibi bir şey anlıyor. Ve kırk bin kişiyi hakikaten orada bırakıyorlar. Geriye otuz kırk bin kadar asker kalıyor. İstanbul'un kuşatmasındaki rakamlar ise nerdeyse iki yüz bine yaklaşıyor. Soracaksınız, bu nüfus nerden geldi? İstanbul kuşatması herhangi bir muharebe değildir. O, "Feth-i Mübin"dir. Peygamber'imizin işaret ettiği, meşhur hadisedir o. Onun için, Feth-i Mübin'e katılmak üzere, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Karamanlılar, Dulkadiroğluları... Bütün Türk Beylikleri kuvvet gönderiyorlar. Osmanlı tarihlerinde vardır. Fatih, -Karamanlıdan hazzetmez- yirmi beş bin kişi de oradan yardımcı gelmesi üzerine, "Karaman'ın eşkıyası mı geldi." demiş. Ama o iki yüz bin kişilik kuvvet Feth-i Mübin olduğu için, bütün Türk ülkelerinden, hepsinden geliyor. Yalnızca Osmanlı padişahının ordusu değil. Bütün Türk devletlerinin kuvvetleri birleşiyor. Feth-i Mübin için. Ama tarih kitaplarınızda, "Fatih, İstanbul'u yüz altmış bin-iki yüz bin kişiyle kuşattı. Şunu yaptı, bunu yaptı..." diye yazar. Şüphesiz iyi yaptı. Hz. Peygamber'in işaret ettiği mübarek işi yaptı... O, fethe layık olmak, çok güzel bir şey. Ama fethin hemen sonrasında Çandarlı gibi bir veziri sırf o sözlerinden dolayı harcamıştır. Niye harcamıştır? Çünkü bir tarafta Osmanlı sülalesi var, diğer tarafta Edebalı'ya dayanan Çandarlılar... Ve onlar her söyleneni körü körüne kabul etmediklerinden ve hatta yeri geldiğinde padişahın emirlerini tartışan kişiler olduklarından, Fatih, “Ben böyle adamla olmam." diyor. "Yat deyince yatacak, kalk deyince kalkacak kişiler" istiyor. Çandarlı ve ailesi öyle değil. Çandarlı ailesi özbeöz Türkmen; dahası Edebalı'nın torunları... Çandarlı Halil Paşa hakkında, “Bizans'la anlaştığı, Bizans'ın kendisine para verdiği” gibi iddialar da bulunmaktadır. Bu iddialar, Çandarlı ailesiyle asla uyuşmaz. Böyle bir uşaklığı, böyle bir aşağılık işi Çandarlılar asla yapmamıştır; yapmaz. Tarih kaynaklarındaki kayıtlar, hadise hiç incelenmeden yazılmıştır. Yani bizim tarihimizde, en mübarek diyebildiğimiz hükümdarlarımız dahi hatalar yapabilmişlerdir.
Sayfa 99 - Berikan Yayınları
·
137 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.