Bir Romanın Yazım Öyküsü2020 yılının mayıs ayında yazmaya başladığım Bozok Ekspresi'ni yine aynı yılın ağustosunda bitirdim. İki defter ve üç bloknot tutan müsveddeleri bilgisayara aktarmak yorucu ama bir o kadar zevkliydi. Edebiyat ve tarih eğitimim olay örgüsünü meydana getirmemde büyük katkıda bulundu, ilham kaynağım ise Çanakkale Cephesi'nde çarpışmış dedem Mehmet Ali Yorulmaz'ın yaşam öyküsüydü.
Roman, Temmuz 2015'te Antalya'da başlıyor. Başkarakterimiz Gökay ailesiyle beraber yaşayan 25 yaşında bir genç. Akranlarının maruz kaldığı sorunlarla boğuşmakta, milyonlarca üniversite mezununun sıkıştığı cenderede çıkış yolu aramaktadır. KPSS sonucu beklediği gibi gelmeyince alternatif bir yol bulmak amacıyla -pek bir bağ hissetmediği- asıl memleketi Yozgat'a gitmeye karar verir. Bozok Üniversitesi'ne tarih bölümü yüksek lisans sınavı için müracaat ettiği gün kampüs bahçesinde ulu bir çınarın gölgesinde uyuyakalır. Gözlerini açtığında zaman ve mekân tamamen değişmiştir. Kabullenmekte zorlansa da 100 yıl geriye gittiğini, artık 1915 yılında olduğunu idrak eder. Anadolu yediden yetmişe seferberliğe katılmış, birçok cephede harp çoktan başlamıştır. Gökay da olayların akışına kapılarak askere yazılır ve Çanakkale Cephesi'ne giden uzun yola düşer. Tanıştığı, konuştuğu her yeni (bir bakıma eski) insanla birlikte evvelki fikirleri değişir, evrilir ve olgunlaşır. Savaş için gönüllü olanlarla, savaştan firar edenlerle, kahramanlarla, kaçaklarla kısacası hayata dair her nevi kişiyle büyük bir maceraya atılır. Ülkenin en karanlık (ve aydınlığa en yakın) dönemlerine bugünün nazarından bakmak, 1915'te yaşayan insanlar ile 2015'te yaşayan bir gencin değer yargılarını, düşünce tarzlarını ve aidiyet hislerini doğrudan çarpıştırmak romanın ana fikrini teşkil etmektedir.
Türk vatandaşlarının bugünkü yaşamını büyük ölçüde etkileyen Cihan ile İstiklal Harplerini anmak ve anımsatmak en büyük amacım oldu. Şehit ve gazilerimizin aziz hatırası için zerre kadar katkım olabildiyse ne mutlu bana.