Gönderi

184 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İşte Başlıyor Arkeoloji
"Ahlak değerlerinin bir eleştirisine zorunluyuz; değerlerin kendilerinin değeri önce sorgulanmalı - ve bunun için, gelişip değiştikleri, ortaya çıktıları koşulların ve ortamın bilgisi gerekli." - Friedrich Nietzsche Bu mottoyla yazıyor Nietzsche, eserini. Gitmiyor bu gemi artık, yol almıyor! Kokuşmuşluk, çürümüşlük, gericilik… sıradanlaşmış ve bir de "iyi ahlak" maskesi altında öldürüyor tüm güzellikleri, ihtimalleri, zenginlikleri… Tanrı'nın ölümünün çanları çaldı çoktan! Şimdi başlıyor "yüz perdeden oluşan bu büyük oyun". Nereden geldi bu değerler? Hangi amaca karşılık geldiler, nasıl hüküm sürdüler bugüne kadar? Ve yine neden yıkılmaya mahkumlar? Belki de en önemlisi: Şimdi ne olacak? Yıkmalı bu gemiyi de, ne kurmalı yerine? İşte, bu büyük arkeolog, bunu bildiriyor Ahlakın Soykütüğü Üstüne ile bizlere: Analiz, yıkım ve yeniden inşa… "Biz felsefeciler, çoğu ideologların sandığı gibi, kavramlar dünyasında yaşamıyoruz. Yaşamın, doğanın ve tarihin dünyasındayız. Fizyolojik yapımız, değerlerimizi belirliyor. Psikolojik varlığımız, gereksinmelerimiz, insan oluşumuzda yatıyor. O nedenle, Nietzsche, fizyolojik ve psikolojik özelliklerimizin iyice anlaşılması, değerlendirilmesi gerektiğini söyler. Felsefeciler arasında "ilk psikolog" olduğunu belirtir. Keşke, bir filolog olacağıma bir hekim olaydım da, fizyolojiyi iyi kavrayabilseydim der." - Ahmet İnam, Giriş Öncelikle Ahmet İnam çevirisiyle bu kitabı okuyabiliyor olmamız büyük şans. Kitap başlamadan önce, bize bağlamı hazır ediyor, hatta ve hatta, Nietzsche bağlamında kültürümüzün sorunlarına nasıl bakmamız gerektiğini, yani problemlerimizin çözümünde Nietzsche'den nasıl faydalanabileceğimizi bize gösteriyor. Bunu çok açıklayıcı bir şekilde, kaynak belirterek yapıyor. Bu, abartısız bir şekilde, eserin kendisi kadar değer katan bir bakış, bir giriş. Her zaman bu denli olmuyor ama işte, işin uzmanları çevirmeyiversinler, muhteşem bir şey çıkıyor ortaya. Bu hayranlıkla eseri okumaya hazır bulunuyorum. "İşte örülüyor en şeytanca komploların ağı, iyi yetişmelere ve zafer kazananlara karşı acı çekişin komplosu, işte burada zafer kazananın bakış açısından nefret ediliyor. Ve nasıl bir yalancılık bu, nefretin nefret oluşu saklanıyor! Nasıl bir debdebe bu, büyük laflarla, çalımlarla; nasıl bir "namuslu" kara çalma oyunu! Bu başarısızlar: Ne de becerikli sözler dökülüyor dudaklarından!" - Friedrich Nietzsche Büyüleyici. Yine büyüleyici. Bu değerlerin arkeoloğu, bu pek heybetli psikolog, kollarını sıvıyor: Ahlaki değerlerin bir kazısını yapmak üzere. Hiççi ahlaki değerlerin… Bu pek statükocu, pek çileci, yaşamı "öte dünyayı bekleme yeri" olarak gören bir takım inançları, kendini hiç olarak görmeyi buyur eden (sözüm ona) büyük hakikatleri, önce önümüze koyuyor. Bunların nasıl da yeni şeylerden, güzelliklerden, güçten, enerjiden rahatsız olduğunu, ilerlemenin önüne set vurduğunu gösteriyor. Bu bir takım idealler (Çileci İdeal, Budizm, Hristiyanlık, Kantçılık, Hegelcilik, Platonculuk, Sosyalizm, Bilim vs. sonu gelmez) kutsal görülür de, en yüce hakikat olarak addedilirse, işte o zaman bu idealler tüm olanakların ölümü haline geliyor ve bizi gerisin geriye götürüyor. Ona göre, bunların kurulmuş/uydurulmuş olduklarını görmeli, ihtiyaca yönelik değiştirmeli ve yön vermeli. Bu bir nevi, erken dönem "yapısökümcülük" bildirimi. Burada iki ayrı ahlak türü ortaya çıkıyor: Efendi Ahlakı ve Köle Ahlakı. Bu kavramlardan anlamamız gereken şudur: Zaten zayıf olanın, zaten güçsüz olanın, bir değer katamayacak olanın korunduğu ve yüce görüldüğü, yaşamın kötülendiği ahlak sistemi "Köle Ahlakı" iken; değer katan, yön veren, yenilikçi, güçlü, sağlıklı, yaşamayı "Evet"leyen ahlak sistemi de "Efendi Ahlakı"dır. İlerlemek için, güzel bir yaşam için, ihtiyacımız olan Efendi Ahlakı iken, bugün hüküm süren ise Köle Ahlakı'dır. İşte budur Nietzsche'yi çıldırtan… İnsan, içine düşüverdiği bu hayata bir bakış atar, onu yorumlar. Bu bir zenginliktir Nietzsche için. Ve bu sebepten, herhangi bir "yegane yüce hakikati" topa tutar(en kibar şekliyle). Nietzsche'ye göre, yüce hakikatlerin savunucularından filozofları korumak ve yorumları desteklemek gerektir. Şöyle der arkeolog: "Oysa yalnızca belli bir açıdan görme vardır, yalnızca belli bir açıdan "bilme"; bir şeyin üzerinde ne denli etkili konuşmamıza izin verilirse, o denli çok gözlere, farklı gözlere gerek vardır; o denli araştırdığımız nesnenin içine girip "kavramamızı", "nesnel kılarız". Oysa istemeyi tümüyle ortadan kaldırmakla tek tek, her duygularımızı askıya almakla, eğer bunu yapabilirsek: Ne yapmış oluruz ki? Zihni iğdiş etmiş olmaz mıyız?" İşte bu fenomenolojik bir yaklaşımdır. Buraları yorumlarken Heideggerci ve fenomenolojik perspektiflere kaymadan edemedim. O dönemde ne fenomenoloji bir akımdı, ne de Heidegger dünyada idi. Nihayetinde, akabinde gelen filozofları oldukça fazla etkileyen bir isim olduğu için, bir çok defa onlar tarafından aşılan - ama evetleyerek, ama hayırlayarak - kişidir Nietzsche. Önsözü 1887'de, İsviçre'nin güzelliklerinden, Sils Maria'da atılmış olan eser. Bu eserleri dikkatli okumalı. Onun kötü bir okuması, dünyanın en kötü amaçlarından birinde, Hitler tarafından, Nazi propagandası için kullanılmıştır. Nietzsche'nin çirkin bir parodisiyle, kitleler coşturulmuştur. Tabi ki, Nietzsche'nin tiksineceği bir fikirdi: Naziler. Ama ne fayda… Ölümünden çok sonra onun felsefesinin boşluklarından, pis bir amaç için yararlanıldı. Bu yüzden, Nietzsche'nin doğru bir okuması zaruridir. Örneğin; Merhameti ve acıma duygusunu yerdiği kısımlar. Bu zalimce görülebilir ve eleştirel yaklaşmaya değerdir. Öyle olsa bile, trajik bir biçimde, sanki bu görüşünün tekzibini, antitezini bizzat kendisi zihnini kaybetmeden hemen önce bize sunmuştur: Onca acının ardından, bir atın kırbaçlanması karşısındaki duyduğu merhamet, onu yıktı… ve daha da fenası ona aklını kaybettirdi. Öyle veya böyle. Onu anlamaya çalışmak, onun cümlelerini okumak başlı başına keyifli. Onun hedeflediği, kendisini yapmaktan alıkoyamadığı, misyon edindiği şeyler ise öylesine değerli ki… Birçok önemli şahsiyeti etkiledi. "O olmasaydı Avrupa Kültürü bambaşka olurdu" diyen yorumcular asla abartmış olmazlar. İyi ki bir zamanlar buradaymışsın, Friedrich Nietzsche.
Ahlakın Soykütüğü Üstüne
Ahlakın Soykütüğü ÜstüneFriedrich Nietzsche · Say Yayınları · 20232,169 okunma
·
252 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.