Gönderi

160 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
Aslında bu bir aşk kitabı. Aslında diyorum, çünkü dönem anlatımı aşkla aynı ağırlıkta tartıyor. Ve hangisi diğerinin önüne geçiyor, anlamak mümkün değil. Bu, hiç kimsenin ayıla bayıla okuyacağı bir aşk değil. Evli bir adama duyulan, takıntılı, karaktere kişiliğinden tavizler verdiren, ona beklemek ve kıskanmak dışında olanak sunmayan bir aşk. Böyle derken, arka kapaktaki “kendini aşkın kollarına bırakıp sosyal rollere başkaldırmak” tanımına da karşı çıkamıyorum şaşırtıcı biçimde. “Bilir misiniz aşk şiiri yazmaktan utanıyoruz artık. Ne kadar ayıp değil mi?” diyor ya Turgut Uyar. Monika Maron, utanmıyor, aşkı yüceltiyor, birilerinin de aşka dair iyi şeyler söylemesinin gerektiğini hatırlatıyor. Yazar kendisi de uzun yıllar Doğu Almanya’da yaşamış biri. “Taştan Küstahlık” olarak tanımladığı Berlin Duvarı’nın “arkasındaki” olmayı kendi deneyimleriyle biliyor. Nazileri olduğu gibi Sovyetler’i de bir ‘haydutlar çetesi’ olarak tanımlıyor. İnsanın biraz zoruna gidiyor bu tanım, yalan yok. Ama sonra neden, Çocuğun Öyküsü’nde geçen şu alıntıyı hatırlıyorum: “Onlar hiç değilse bir gelecek hayaline olanak tanımışlardı- bunlarsa, kendilerini tek olasılık olarak, zorunlu gelecek olarak sunuyorlardı.” Zorunlu gelecek! Her şey zorunlu hale geldiğinde katlanılması gereken bir eziyete dönüşüyor. Üstünde özgürlükçü sloganlar da yazsa, bir duvar, aşamadığınız, istediğinizde dışına çıkamadığınız, bir hapishaneyle aynı şey oluyor. Yazar da “tuhaf bir dönem” dediği bu zamanı karakterin zihnindeki kıvrımlardan çıkarıp okura çok güzel,çok hayranlık verici biçimde ulaştırıyor. Kitaba dair en ilgi çekici yan belirsizlik. Çünkü karakter kendisi de emin olmamakla birlikte 100 yaşında. Hatırladıkları, hatırlamak istedikleri mi, yolundan sapmış düşünceler mi emin olamıyorsunuz. Geçmişe gidip gelirken verdiği molalarda nefeslenip ipucu yakalamaya çalışıyorsunuz. Sonra bu size biraz
Milan Kundera
Milan Kundera
’yı hatırlatıyor,
Kazuo Ishiguro
Kazuo Ishiguro
’yu biraz da. Hatırlamayı tercih ettiğimiz anıların hayatta kalma içgüdümüze doğrudan bağlı olduğunu bir kez daha hatırlıyorsunuz. Kitabın son iki sayfasına kadar bu belirsizlik denizinin derinliğine, zengin muhtevasına, imgelerin kullanım biçimine hayran oluyorsunuz. Ne güzel yazılmış bir kitapsın sen diye iltifatlar dizesiniz geliyor. Son iki sayfada yazar direksiyonu kırıp, kitabı klasik bir roman gibi bitiriveriyor. Azıcık küslük oluyor, ama hemen barışıyorsunuz. İch liebe dich Frau Maron deyip diğer kitaplarını sepete atmaya gidiyorsunuz.️ Keyifle okuyalım..
Animal Triste
Animal TristeMonika Maron · Alef · 2016415 okunma
·
2,248 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.