Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

96 syf.
7/10 puan verdi
Lord Acton, kozmopolit bir aileye mensup olarak 10 Ocak 1834’te Napoli’de dünyaya geldi. 1811’de hayata veda eden Eski Napoli Başbakanı Sir John Acton’un torunu olması ile beraber ailesinin Alman, İtalyan ve İngiliz kökenli bağlantıları da onun hem genetik hem de kültürel dünyasını şekillendiren önemli bir durumdur. Ailesinin Katolik inancı dolayısıyla, o kültürle yetişen Acton, Cambridge Üniversitesi’nden bu sebeple geri çevrilmiştir. Bu durumun ardından eğitim için Almanya’ya yerleşerek orada tarihselci ilahiyat, özgürlük, Avrupa coğrafyasının tarihsel ve dilsel zenginlikleri üzerinde derinleşti. Ancak onun için önemli kazanımları doğuran hadise, Alexis de Tocqueville ve Leopold con Ranke ile gerçekleştirdiği mektuplaşmalardır diyebiliriz. Onların açmış olduğu ufuklar neticesinde özgürlük düşüncesinde derinleşmiş ve entelektüel birikiminin ana gövdesini oluşturmuştur. Lord Acton Victoria Çağı olarak nitelenen dönemin yetiştirdiği ünlü İngiliz entelektüellerinden kabul edilir. Çağının şahsiyetini kendisinde yansıtmayı başarmış biri olarak dönem tarihçilerinin ilgi odağı olmuş ve düşünceleriyle kendisini ön planda tutabilmiştir. Birçok yönden dikkate değer özelliği olan Lord Acton, bağımsız bir araştırmacı ve yazar olmasının yanı sıra, Alman tarihyazımı üzerinde yapmış olduğu çalışmalarla elde ettiği birikimle İngiliz akademisini etkilemiş ve onların Alman tarihyazımında meydana gelen değişimlerle tanışmalarını sağlamıştır. Aynı zamanda bir siyasetçi olarak da karşımıza çıkan Acton, 16. yüzyıldaki Reform Çağından itibaren gelişen süreçte ilk kez Birleşik Krallık parlamentosunda varlıklarına izin verilen Katoliklerin temsilciliğini de üstlenmiştir. Entelektüel hayatın birçok noktasında varlık gösteren Acton, hatipliği, editörlüğü ve arşivciliği ile de adından pek çok kez söz ettirmiştir. Özellikle 67 bin kitaplık kütüphanesiyle dönem tarihçilerinin ilgi odağı olmuştur. Üretkenliğinin sonucu olarak görebileceğimiz 50 bin sayfalık elyazması çalışma bırakmasına rağmen yaşadığı süre boyunca kitap neşretmemiştir. Acton’un dikkat çekici özelliklerinden biri de aforizma niteliğindeki sözleridir. İçinde derinleşmiş olduğu özgürlük düşüncelerinin onu taşımış olduğu bu noktada tarih ve ilahiyat çalışmalarının da etkisi muhakkak önemlidir. Aristokratlar ve devlet arasında sıkışıp kalan toplum üzerinden şu ifadeleri kurması oldukça önemlidir: “Bir azınlık tarafından baskı altında tutulmak kötü bir şeydir, fakat bir çoğunluk tarafından baskı altına alınmak çok daha kötüdür!” O yaşamı süresince ağırlığını hissettiği Katoliklik ile özgürlükçü düşünce kıskacında hareket etmek zorunda kalmıştı. Öyle ki torunu Harold Acton onun için, ömrünün sonuna dek bireyselciliği savunmuş olsa da, düşüncelerini özdeki iyiliğe yaslamamış ve bir insanın kendi kaderini kendisinin belirleyebileceğine de hiçbir zaman inanmamıştır. Aykırı bir duruşu olsa da gezmiş olduğu ülkeler arasında Amerika ve Rusya’da geçirdiği süre de oralarda karşılaştığı düşünce akımlarından da önemli ölçüde etkilenmiştir. Kesin bir aidiyeti söz konusu olmamakla beraber durduğu yerde onun ayırıcı vasfı hiç şüphesiz aykırı bir kişiliğe sahip olmasıdır. Kilise üzerine yaptığı bir eleştiri de, teşkilatın papayı mutlak bir egemene dönüştürdüğü ve bu mutlakiyetçiliğin, devletteki mutlakiyetçilik noktasında kabul edilemez oluşunun aynı şekilde kilise içinde geçerli olduğunu dile getirmiştir. Luther’in de bu noktada tarihsel kimliği düşünüldüğünde aynı nedenleri görebiliyoruz: Kilisenin insan üzerindeki tahakkümü ve kötü yönetimi… Acton yazı hayatında 1850’de yükselişe geçer. Katolik düşünce The Rambler dergisinde yaptığı editörlük neticesinde dergide yoğunlukla tarihsel makaleler yer almaya başlar. İlerleyen süreçte 1862’de bu dergiden ikinci bir dergi daha çıkar ve onun aralıksız yazı hayatının merkezleri olur. Kilise’nin özgürleşmesi için yazılarıyla vermiş olduğu mücadele neticesinde papalık bir bildiri hazırlanır. Baskılar artınca dergilerden uzaklaşmaya başlar ve bazı muhtelif dergilerde yazmaya devam eder. Ancak bu süreçten sonra yazıları yalnızca tarih bağlamın kendini göstermiştir. Onun dikkat çeken çalışmaları ise hiç şüphesiz kilisenin hoşuna gitmeyecek olan “Antikçağda Özgürlüğün Tarihi” ve “Hristiyanlıkta Özgürlüğün Tarihi” başlıkları taşıyan, insanın din, kültür ve toplum karşısında özgürlüğün çerçevesini tespit etmekte olduğu çalışmalarıdır. Kraliçe Victoria tarafından “Baron Acton” ilan edilip yüksek asalet unvanı alan Acton, İtalya, Almanya ve Fransa arasında geçirdiği süreçte hareketli ve yoğun bir gündeme sahipti. Ancak o daha çok İngiltere’nin siyasi ve kültürel merkezleri ile ilgilenmekteydi. Neticesinde 1897’de şövalye kumandan unvanını da alarak ödüllendirilecekti. Akademik çevrelerin içerisinde aktif bir rolü olmasa da akademiden de büyük ödüller aldı ve onun entelektüel kişiliği herkesçe kabul edildi. Münih, Cambridge, Oxford gibi üniversitelerden fahri doktora unvanı aldı ve 1895’te Cambridge Üniversitesi Tarih bölümünde modern tarih profesörlüğüne atandı. Gençliğinde dini kimliği nedeniyle geri çevrilen Acton 61 yaşında o üniversite de profesörlüğe atanmış oldu. Cambridge Modern History dergisinin kurucu editörü olması dolayısıyla orada yayınlanan birçok yazısının yanı sıra, çeşitli yayınlarda birçok makalesi, tarih ve tarihçilik üzerine kapsamlı ders ve konferans metinleri ve hayatının birçok alanında kendini belli eden din ve özgürlük kavramlarını konu edinen felsefesi metinleri mevcuttur. Lord Acton ülkemizde henüz tanınan ve bilinen bir şahsiyet olmamakla beraber Vakıfbank Kültür Yayınları’nın ilk defa çevirisiyle gündemimize girmiştir. İncelememize konu olan Tarih Üzerine Bir Ders isimli eser ise Cambridge Üniversitesi Tarih bölümünde açılış konferansı olarak yapmış olduğu konuşmanın metinleşmiş halidir. Onun tarihçiliğinde dikkat çeken özellik ise Modern Tarihi Kolomb, Machiavelli, Erasmus ve Luther gibi isimleri referans alarak 16. yüzyıldan başlatmasıdır. Bu süreci Avrupa tarihinin bütüncül ele alınması şekliyle irdeliyor. Ele aldığımız eserde de bu noktaya sıkça atıflar mevcuttur. Acton’un Cambridge Üniversitesi’nde yapmış olduğu bu konuşma metnini kapsamlı şekilde değerlendirip, idrak etmek oldukça zordur. Bahsettiği ve referans aldığı başlıkları, isimleri, dönemleri ve çağı bilmeden üzerinde konuşulan tarihsel durum okurda karşılık bulmaz. Lakin satır aralarında tarih, siyaset, felsefe ve insan üzerine sık sık dile getirdiği aforizmalar tarihin ve tarihçiliğin evrensel ölçüde kabul edilebileceği ortadadır. Satır arasından çekip aldığımız anlamlı fikirleri verdikten sonra sonuç niyetine bir değerlendirme yapacağız. 1. "Siyaset", der Sir John Seely, "tarih tarafından özgürleştirilmediğinde bayağıdır ve tarih de uygulamalı siyasetle olan ilişkisini yitirirse salt edebiyat durumuna düşer." 2. “Siyaset bilimi, altın taneciklerinin nehir kumunda birikmesi gibi, tarihin akışıyla biriken bir bilimdir. Geçmiş hakkındaki bilgi, tecrübeyle su yüzüne çıkan hakikatlerin kaydı, bir eylem gereci ve geleceğin tasarlanmasına kadar varan bir güç olarak fazlasıyla kullanışlıdır.” 3. “Tüm gelişimin yasası tek ve aynıdır; basitin birbirini takip eden farklılaşmalarla karmaşığa evrimi.” 4. “Kendisinden önce gidenlerce ne düşünüldüğünü bilmeyen bir kimsenin kendi fikirlerine aşırı değer biçmesi muhakkaktır.” 5. “Geleceğe dair tüm ümitlerimiz sağlam bir geçmiş kavrayışına bağlıdır.” 6. “En iyi öğretmen, öğrencileri arasında daha iyi olan tarafından geride bırakılmış olandır.” 7. “Bir öğretmenin ana görevinin sadece bilgi aktarmaktan ibaret olmadığını göz önünde bulundurmak zorundayım. Bunu yaparken öyle bir yol izlemelidir, yardımcı araçlar ona öyle eşlik etmelidir ki aktardığı bilgi, öğrencilerinin yeteneklerinin güçlü ve farklı bir uygulamasının olduğu bir uyanış haline gelebilsin.” 8. “Hiçbir büyük insan çalışmasını vecizelerini onu takip edenlere dayatarak yapmamıştır; o onların hayatlarını canlandırmıştır. Öğrenci öğretmenden daha akıllı hale gelmiştir, öğretmenin vardığı sonuçları kabul etmeyebilir, ancak "Beni kendim olmam için uyandırdınız; bunun için size teşekkür ederim." düşüncesine sahip olur.” 9. “Eski gerçekler her zaman taze olabilir ve her kuşağa taze anlamlar sunabilir.” 10. “Bütün siyasi, sosyal, insani ya da herhangi bir alandaki sorularda soru soranın en temel kaynağı tarihtir.” 11. “Birbirini takip eden pek çok devrin gerçek mahiyetini ve eğilimini anlamayı öğrenmiş bir kimsenin kendisi hakkında tahmin yaparken çok da fazla yanılması olası değildir.” 12. “Bir felsefe öğrencisinden mantık çerçevesinde beklenen, önyargıları başlangıçta ve kesin olarak değil, kademeli ve ilerleyici şekilde kaldırmaktır.” 13. “Her şekilde acı çekme anlamına gelen fakirlik, toplumun bilgeliği ve bireylerin öngörülerinin birleşiminin bilgeliğiyle tamamıyla ortadan kaldırılabilir.” 14. “Mücadele etmeye değer tek ilerleme, gerçekten iyi ve dayanıklı tek kazanç ruhun olgunlaşmasıdır.” 15. “Aslında özgürlük bir yere kadar idrak edildiği gibi doğru kişinin doğru yerde olması anlamına gelir.” 16. “Biri için gıda olan, diğeri için zehirdir.” 17. “Bir sorunun iki tarafını da görebilecek zihinsel kapasitede çok az kişi vardır. Çok azı iki tarafı da görme zorunluluğuna karşı duyarlı şekilde güçlü vicdana sahip, çok azı durumun ya da mizacın getirdiği iki tarafı da gördüklerini kabul eden şartlar altında konuşlanmıştır.” 18. “Gerçeği gerçek uğruna sevme bu dünyadaki insan mükemmelliyetinin en ana parçası ve diğer tüm erdemlerin tohumlarının atılacağı yerdir.” 19. “Bir şey öğrenmeyi düşündüğüm kişinin zayıflığının kendi kendini ortaya çıkaracağından emin olarak, her zaman güçlü yanına dikkat etmeyi iyi bir kural olarak gördüm.” 20. “Bilge kişilerin sinelerindeki acımasız sessizlik her zaman daha derin düşüncelerini saklamalarına neden olur.” 21. “Ranke gibi, başka bir gayretkeş ilahiyatçı, Reform üzerine yazmış ve onu yoldaş olarak selamlamıştı. Ranke ise onun yakınlaşma çabasını savuşturarak, ‘Sen,’ demişti, ‘her şeyden önce bir Hıristiyansın. Ben ise her şeyden önce bir tarihçiyim. Aramızda bir uçurum var.’” 22. “Bana göre, aslında tartışmanın zemini, her okuyucunun ustalaşmak için çaba göstermesi gereken belirgin itinadan başka bir şey değildir.” 23. “Tüm düşünsel mükemmelliğin toplamı iyi algı ve yöntemdir.” 24. "Eğitimli bir kişi tek bir konuyla eğitimli olamaz; doğal, toplumsal ve ahlaki düşünce biçimlerinin etkisi altına girilmelidir." 25. “Sadece kendi ilgi alanımız dahilindeki olayların yasalarına değil, diğer münazara ve araştırmalarla ilgilenen insanların düşünce şekilleri, hatta en yüksek felsefi bilginin kendi yasalarına da aşina olmalıyız.” 26. “Her şeyin ötesinde, sizi, zihinlerinizi bizim kalıplarımızda çalıştırmanız için çağırmadığımızı bilin. Sizi buraya bir gezinti, bir macera, henüz bilinmeyen bir alanda bir keşif gezisi için çağırdık.” 27. “Görüşlere göre tutarlılık düşünsel yaşamın yavaş zehridir.” 28. “Hakikate doğru ilerlerken hata vasıtasıyla ağır ağır ve güçlükle ilerlemek zorunda olmamız türümüzün bir koşuludur: hatta pek çok durumda arzu edilen amaca ulaşmadan önce hatanın neredeyse her çeşidini tükettiğimiz bile söylenebilir.” 29. “Olgunlaşmamış genellemeler olmadan gerçek genellemeye ulaşılamaz.” 30. “Bilimsel hakikate ulaşmak büyük ölçüde bilimsel hataların yardımıyla sağlanmıştır.” 31. "Ne söylediğim ya da ne yazdığım hakkında bana hiçbir zaman soru sormayın; ancak bana şu anki görüşlerimin ne olduğunu sorarsanız, size söylerim." 32. “Tarih, öğrencinin herhangi bir sisteme kulluk derecesinde bağlı olup yoldan çıkmasını engeller.” 33. “Aslında tarihten ayrı olarak hiçbir felsefi öğreti tam olarak incelenemez ve öğrenilemez. Tüm siyasi, ahlaki ve metafizik düzenlerimiz, onların nasıl geliştiklerini ve hangi dönüşüm süreçlerinden geçtiklerini, kısaca insan düşüncesinin gerçek tarihin bilseydik farklı olurlardı.” 34. “Okuduğun kadar yazarak da öğren.” 35. “En iyi kitapla tatmin olma.” 36. “Diğerlerinin itiraz eden bilgi parçalarını ara.” 37. “Bir favorin olmasın.” 38. “Kişilerle olayları ayrı tut.” 39. “Büyük isimlerin prestijine karşı hazırlıklı ol.” 40. “Yargılarının kendine ait olduğunu gör.” 41. “Anlaşmazlıktan dolayı sinme.” 42. “Sınamadan hiçbir şeye güvenme.” 43. “Fikirlere karşı eylemlerden daha sert ol.” 44. “Kötü meselenin kuvveti ile iyinin zayıflığını gözden kaçırma.” 45. “Asla bir putun ufalanıp dağılmasına veya bir iskeletin ifşasına şaşırma.” 46. “Yeteneği en iyi, karakteri en kötü halinden yargıla.” 47. “Ahlaksızlıktan çok, güçten daha çok şüphe et.” 48. “Dönemlerden ziyade sorunları araştır.” 49. “Kişilerin en iyileri ile davaların en iyilerinde iyi ve kötünün nasıl birbirine karıştığını görürüz. En sevdiklerimizin yanlış yaptıklarını ve itici kişilerin sıklıkla doğru söylediklerini sabırla görmeyi öğreniriz. En gözde davamıza saldıran kişileri meşrulaştırırken, davamızı neredeyse onlarla aynı derecede kötüleyen maharetsiz savunucular olduğu bilgisine sabırla katlanmayı öğreniriz.” 50. “Tanrı, Kendi iradesini lütfu kadarıyla belirttiğinden, bizler ilahi buyruğa, geçmişin onaylanmış resminin ardından geleceği şekillendirmek için yaşayarak boyun eğeriz.” 51. “Kişi, döneminin koşullarıyla en iyi şekilde mücadele ettiğinde büyük bir kişi olur.” 52. “Eğer şüphe duyduğumuzda, sıklıkla hata yapmak da icap edecekse, bazen müsamahadan ziyade katı bir tavırla büyük riskler üstlenmek daha doğru olabilir. Böylelikle en azından ilkesizleşmekten dolayı zarara sebebiyet vermemiş oluruz. Bayle'in dediği gibi, tarafsız bir eylemin gizli gerekçelerinin iyiden ziyade kötü olma ihtimali daha fazladır.” 53. “Madame de Staёl'in meşhur bir sözü vardır; gerçekten anladığımız her şeyi affederiz.” 54. "Çok fazla açıklama yapmaktan sakının, yoksa bu durum çok fazla bahane bulmayla neticelenebilir." 55. “Yaşam ve ölüme dair çok derin bir meseledir yakın geçmiş. Öyle ki, bizler kendi yolumuzu onun aracılığıyla bulmak zorundayız ve kendi kavrayışımızı kendimize borçluyuz.” Lord Acton ve kitaplaştırılan Tarih Üzerine Bir Ders isimli konferans konuşmasının özelinde tarihe ve tarihçiliğe baktığımızda insanlığın ilk çağlardan bu yana sürdürdüğü anlamlandırma çabasının her devre de farklı ancak aynı doğrultuda kesintisiz devam ettiğini görebiliyoruz. O tarih ve tarihçilik üzerinden çizdiği evrensel bakış açılarını muhakkak farklı kültürlerin, dini düşüncelerin ve siyasi tavırların izini sürmekle kazanmıştır. Türkiye’de bir benzer örneği olan Mehmed Fuad Köprülü de bir bakıma aynı süreçlerden geçerek Türkiye’de tarihyazımı noktasında dönemin ihtiyaçlarını tespit etmiş ve terakkisine çalışmıştır. Lord Acton’un İngiltere’de, Köprülü’nün Türkiye’de yapmaya çalıştıkları tarih felsefesi faaliyetleri esasen insanın anlam arayışının kesintisiz devam etmesinin en somut örnekleridir. Her alanda, o alanın ustalarına bakınca görüyoruz ki her biri kendi çağını çözümlemiş ve anlam/değer dünyalarının geniş bir resmini çizmede başarılı olmuşlardır. Ancak bununla yetinmeyerek tespitlerini bir sonraki aşamaya geçirerek geliştirmek yolundan geri kalmamıştır. Günümüzde ise tarih ve tarihçiliğin insanlığın anlam arayışında ne gibi yeniliklere gebe olduğunu ve bunun nasıl gerçekleşeceğini anlamak zor gözüküyor. Şu andan attığımız bakışla tarihçilerin, felsefecilerin, sosyologların daha doğrusu tüm sosyal bilimcilerin kendinden önceki ustaların çalışmalarına dipnot düşmekten farklı, ufuk açıcı ve yeni bir şey söyleme durumundan uzak olduğu görülüyor. 21. yüzyıla damgasını vuracak ve tarihçiliği Ranke’nin arşivcilik mantığının ötesine taşıyacak bilim insanlarının referans alacağı pek çok önemli isim olması bir avantaj gibi gözükse de esasında bir kolaya kaçma nedenidir. Her dönem daha ötesi olmaz denilen yerde birileri çıkıp yeni şeyler söylemeyi başarabildiyse, çağımızda da artık tarihin yakalandığı durağanlık hastalığından kurtarıp insanların anlam/değer dünyalarına hizmet edecek ve onların en yalın haliyle insan olmalarının ne demek olduğunu hissettirecek duruma getirmek gerekmektedir. Bu bağlamda Lord Acton’un tavsiyeleri ve ortaya koyduğu tezleri anlamlı ve dikkate değerdir.
Tarih Üzerine Bir Ders
Tarih Üzerine Bir DersLord Acton · 202022 okunma
··
1.790 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.